Fedakârlık перевод на английский
792 параллельный перевод
Varlığımın bedeli, bu fedakârlık.
The price of my existence is this sacrifice.
Vatan için ve sadakatiniz için alınan zaferlerde, Majesteleri yapılan hiç bir fedakârlık, büyük önem arz etmez.
For the fatherland, Your Majesty, and loyalty to you... and for glory, no sacrifice is too great!
Fedakârlık dolu yıllarının ödülünü şu anda almakta olan annesini ve kız kardeşini gönülden tebrik ediyorum.
I extend my congratulations to his mother and to his sister... to whom the present moment is the reward for years of sacrifice.
Ama sizin için, hiçbir fedakârlık fazla değildir.
But for you, no sacrifice is too great.
Daha fazlasını verecekler varken fedakârlık yapmasına izin verdim.
I let her make sacrifices when there were others who had more to give.
Büyük bir fedakârlık yaptığını sanıyordu.
She considered herself a great martyr.
Fedakârlık ve kıskançlık.
Her martyrdom and her jealousy.
Buna fedakârlık denemez.
It was no sacrifice at all.
- Vermek, fedakârlık yapmak.
- Giving, sacrificing.
Gurur verici bir fedakârlık.
A sublime sacrifice.
Bir şairin ölümü onu ölümsüz kılmak için bir fedakârlık gerektirir.
The death of a poet requires a sacrifice to render him immortal.
Büyük bir fedakârlık yaptınız.
You boys have made a great sacrifice.
Bir insanın yapabileceği en büyük fedakârlık.
The greatest sacrifice a man can put there.
Alberti Sirki büyük bir fedakârlık ve özveri ile şehrinize gelmiş bulunuyor ve bu gece daha önce hiç görmediğiniz güzellikteki bir gala ile sizleri büyüleyecek.
At great expense and sacrifice, the Alberti Circus has come to visit your town and dazzle you tonight with a gala performance the likes of which you've never seen!
Halkımızın şanı için hiçbir fedakârlık çok büyük değildir.
No sacrifice is too big for the glory of our people.
Sen bir fedakârlık yap ve... bu arkadaşlara giyecek bir şey bul.
Be thou the Samaritan woman. Find garments for our friends.
O da fedakârlık yapmak zorundadır!
He'll have to make a sacrifice!
Esas fedakârlık yapan, Majesteleridir.
Her Highness is the real sacrifice.
Büyük bir fedakârlık yapıyor.
He's making a great sacrifice.
Görev çağrısının ötesindeki fedakârlık, kahramanlık nerede?
Where's the sacrifice beyond the call of duty? The heroism?
Kitapta yazıyor, altın onun uğruna fedakârlık edenler için büyük bir engeldir ve bunun peşine düşen her aptal için.
It says in the Book, Gold is a stumbling block to them that sacrifice to it and every fool shall be taken therewith.
Fedakârlık olmazsa başarı da olmaz.
For without sacrifice, there is no success.
İrade ve eylemde tek yumruk, fedakârlık ve cesarette çelik gibi olarak, değerli liderimize bağlılığımızı göstereceğiz.
United in will and action, steeled in sacrifices and deeds, we shall faithfully follow our beloved leader...
Olağanüstü bir fedakârlık ister.
It requires extraordinary sacrifice.
Kendini benimle özdeşleştirmek için toplama kamplarına gittin, babamızın çektiği çileyi gördün. Fedakârlık maskesi altında bana olan aşkını gizledin. Zulme uğramış, zavallı hasta kadın bırak kocan gitsin.
In order to identify with me... you went to the concentration camps, relived father's calvary... hid your love for me under the mask of self-sacrifice... persecuted a poor, sick woman... let your husband go
Bir yabancı olarak, başka bir adamın ülkesi için böyle büyük bir fedakârlık yapmanıza gerek yok.
There is no reason why you, an outsider, should risk such a sacrifice for another man's country.
Fedakârlık bu... sevgi bu!
The sacrifice... the love...
Bu en az 7 yıl daha okul okumak ve birçok fedakârlık istiyor.
It takes at least 7 more years of studies and a lot of self-sacrifice.
Yine de fedakârlık yapmalıyız.
But we must make sacrifices.
Bu fedakârlık niye?
Why this sacrifice?
Burada John konuşuyor ve ellerini sallıyor : Fedakârlık dolu. ... ama o da hayatını değiştirmesi gerektiğinin farkına varmalı.
Here, John talks and waves his arms, he's full of altruism but he too must realize that he must change his life.
Bu son mektubu okuduğumda fedakârlık yapıyor olmalı diye düşündüm ama saçmalıyor işte!
- Ha-ha-ha. I got this letter and I thought he must have been feeling self-sacrificing but he's really full of crap.
İmparatoriçe bir adım öne çıkıp halkı daha çok çabalamaları, daha fazla fedakârlık için teşvik etti.
The proper Empress assumed a new role, stirring up the nation to make more efforts and more sacrifices.
Av merakım yüzünden hayatımdaki bir çok şeyden fedakârlık ettim.
Already sacrificed a lot for satisfy my desire to hunt.
Sizin sevginiz benden sürekli fedakârlık talep ediyor.
Your love demands constant sacrifices from me.
- Var. Benim için yaptığın fedakârlık hakkında çok konuşmamamın tabiatımdan kaynaklandığını bilmeni istiyorum. Çok sağ ol.
Yes, you must understand that is not in my nature to make a # # # of what you did for me as much as I appreciated.
Fedakârlık mı? Hiç olmadı.
Sacrifices, we had none.
En büyükleri olarak fedakârlık yapmak zorundasın.
As the eldest, you have to sacrifice.
Ama gene de, bana göre küçük bir fedakârlık bu.
But then again, in my case it's also... a small sacrifice.
Şimdiyse annemiz için fedakârlık yapma zamanı.
The time has arrived us of to sacrifice us... for mom.
Ayrıca bu işin büyük fedakârlık isteyen....... zor ve ciddi bir iş olduğu fikrine....... alışmaları gereklidir.
Besides... They should get accustomed to the idea that it's is a serious, difficult art, with great sacrifices.
Al, eğer ki Steve için bu kadar fedakârlık yapabiliyorsa sen de en azından "seni seviyorum" diyebilirsin.
Al, if she can go to all that trouble for Steve, the least you can do for me is say "I love you."
Böyle küçük bir şey için fedakârlık ve ıstırabın ne faydası var?
What's the use of so much sacrifice and pain for so little?
Bellerimiz büküldü bizler kurbandık boşa geçen bunca yıl ve hâlâ fedakârlık etmeye devam mı edeceğiz?
We broke our backs, we were the victims, the dead of all those years... and we should still make sacrifices?
Unvanı geri vermek bir fedakârlık sayılmaz. O bir utançtı.
It was no sacrifice to get rid of the MBE, it was an embarrassment...
İyi, senin için asıl fedakârlık bu.
Well that is real devotion for you. Aye.
# Futbolcuyu futbolcu yapan mertlik, fedakârlık ve hayal gücüdür. #
- You can see a player from courage, altruism, imagination -
# Futbolcuyu futbolcu yapan mertlik, fedakârlık ve hayal gücüdür. #
Un giocatore lo vedi dal coraggio, dall'altruismo, dalla fantasia.
Fedakârlık yapabilirim.
I can compromise.
Fedakârlık etmeyi bilmeyen, kimseden fedâkarlık göremez
It's the one who won't be taken, who cannot seem to give.
Bu bir tür fedakârlık.
It's a kind of asceticism for being pregnant