Fine перевод на английский
171,611 параллельный перевод
Biz iyiyiz, seni endişelendirecek bir şey yok.
We're fine, not that it's any of your concern.
Tamam... pekala.
Well... okay, fine. I'll kick you a dollar.
- Pek de iyi görünmüyorlar. Bak ne diyeceğim?
- They do not look fine.
Hayır, ben iyiyim, Sabrina.
No. I'm fine, Sabrina.
Pekii, Hamilton da Porto Rikolu değildi ama kimse bunu sorun etmiyor.
His name's Pedro. All right, well, Hamilton wasn't Puerto Rican, but people seem to be enjoying that just fine.
Ben, Chips dinleyin.
Are you kidding me? Fine. Forget you.
İyi git.
Fine, go.
Pekii bir kaç günlüğüne gel ama başının çaresine bakman gerek. Anlaştık mı?
Fine, come along for a couple days, but you got to keep up, all right?
Tamam bak ne diyeceğim, burada güçlü bir düşmanlık seziyorum - ki sorun değil - ama,... mevzu araba olayı mı?
Leave. Okay, you know what, I'm sensing some major hostility here, which is fine, but is it about the car thing?
Tamam pekii, dışarı çıkıyorum.
Okay, fine, I'm going out.
Onları derhâl buradan götür.
Bizarrely specific but fine.
Fiziksel olarak Ben iyi durumda.
Physically, Ben's fine.
Bunu kendi başıma düzelteceğim.
Fine. I will fix this myself.
Bu güzel. İyi durumdayız.
It's okay, it's good, we're fine.
- Güzel.
Fine.
İyiyim. Patronum. Ve hastaneye gitmeye karar veriyorum.
I'm fine, I'm the boss, and I am deciding that we're going to the hospital.
- Böyle iyiyim.
I'm fine.
Pekii. Kondom kullanmak istemiyorsan sanırım benim kondom olmam gerekecek.
Fine, you don't want to use condoms,
O kaltak hamile kalmak istiyorsa öyle olsun.
Oh, that bitch, if she wants to get pregnant, fine, fine.
Bana uyar.
That is fine.
! Tamam, özür dilerim.
Okay, okay, fine.
Peki, sorun değil.
Fine, that's cool.
Bilakis orada daha fazla zaman harcamalıyız ki, herkes Pemberton'ların iyi durumda olduğunu görebilsin.
If anything, we should be spending more time there so that everybody can see that the Pembertons are fine.
- Evet, evet biz iyiyiz.
- Yeah, yeah, we're fine.
Bakalım tüm bu lanet turnuvayı kazandığımızda da, bizi bu kadar kolay görmezden gelebilecekler mi!
Fine. All right. We'll see how easy it is for them to box us out once we go out there and win the whole damn tournament!
İyiyim!
I'm fine!
- İyiyim dedim ya!
- I'm freaking fine! - Listen,
- Peki, yap şunu.
Fine. Do it.
Gerisi yerinde.
Well, the rest is fine.
Hayır, iyiyim.
No, I'm fine.
Evet.
Yes, I'm fine.
Bay Robert Zimmerman yeni bir albüm çıkardı
Mr. Robert Zimmerman has a fine new studio album.
- Meme uçlarım gayet iyi.
My nipples are fine.
Riley'le beraber idare ettiğinizi bilmeli.
You need to let her know that you and Riley will be perfectly fine here on your own.
- Sorun değil. Benim için hava hoş.
It's fine.
Adi herifin tekiyim.
Okay, fine. I'm a dog.
İyi, tamam.
- All right. Fine.
- Evet, iyiyim.
- Yeah, I'm fine.
- Dedem yeterince iyi anlıyor zaten.
- My grandfather understands it just fine.
- Evet.
I'm fine.
Saçmalık, ben gayet iyiyim.
Nonsense, I... I'm perfectly fine. - Whoa.
Sizi uyarmama gerek yok Orada kızlar fıstık gibi
♪ I don't need to warn ya ♪ ♪ The babes out here are so fine ♪
Okul nasıl?
How's school? USC is fine.
Yetişebiliriz.
We'll be fine.
2015 Nisan'ının çok da iyi olmayan bir sabahında St. Petersburg'da bir obruk oluşmuş ve Fred ve Marnie Jarvis'in evini kendileriyle birlikte yutmuş.
Turns out, one not-so-fine morning, April 2015, a sinkhole opened up in St. Petersburg, swallowing the humble home of Fred and Marnie Jarvis, with them in it.
- İyi olacak.
Yeah, it'll be fine.
Bizim keyfimiz yerinde.
We will be fine.
- Çocuklar iyi.
- The kids are fine.
- Çocuklara onları sevdiğimi söyle.
I can hear you just fine.
İyi gidiyorsun.
Hey, you're doing fine.
İyi.
She's fine.