Fishing перевод на английский
6,156 параллельный перевод
Pekala ne diye kahrolası mızraklarla balık avlıyoruz ki?
OK, why the hell are we fishing with spears?
Gus, sinek avı nasıl gidiyor?
Gus, how's the fly fishing?
Radyo aktarıcıları ve balık ağları, hayal edebildiğiniz her şey bu teknenin içinde.
Radio transponders and fishing lines, whatever you can imagine, is right inside this boat.
Dr. Hart sabahın köründe balığa çıktı.
Dr. Hart was out fishing at the crack of dawn.
- Avlanmak istiyorsun.
- You're fishing.
Bu avlanma değil. Bu gerçek.
This is not fishing, this is reality.
Bulanık suda balık mı avlayalım yani?
You meant "fishing in trouble water".
Önemsiz biriymişim gibi davrandılar lakin ben olmasam burası hâlâ basit bir balıkçı limanıydı.
They treat me like a nobody! Yet, without me, this place would still be a fishing port. And you won't lift a finger!
Büyük babamla balık tutmaya gittiğimizi hatırlıyor musun?
YOU REMEMBER WHEN WE USED TO GO FISHING WITH GRANDPA?
"Balık tutmaya gidelim ve eğlenelim."
"Let us go for fishing and have fun."
Balıkçı tekneleri yarın burda olacak.
Fishing boats will be here tomorrow.
Burası, Fransız Riviera'sındaki Cannes kasabası. Romalılardan beri varlığını sürdüren bir balıkçı köyüymüş.
This is Cannes on the French Riviera, a fishing village since Roman times.
Tucker'la uçurma balıkçıIığına gitti.
She and Tucker went fly-fishing.
Ayılar balık avına çıkmayalı bir yıl oldu.
It has been a full year since the bears went fishing.
Tikani bile burada, balık avlama yeteneklerini test ediyor.
Even Tikani is here, testing out his fishing skills.
En iyi balık yakalama noktası için olan yarış biraz gerginleşiyor.
The competition for the best fishing spot is intense.
Bütün gün niye burada dikiliyoruz biliyor musun?
Got this whole fishing-charter thing set up.
ve ben de şu an balık avlamak istiyorum!
And I just want to be fucking fishing!
İltifat almaya çalışıyorsunuz. Annem derdi ki "İltifat almaya çalışanlar, hiç alamazlar."
Now, you be fishing for compliments, and my old ma used to say, them what fish for compliments don't get none.
Ve balık tutma.
And the fishing.
Balık tutuyoruz.
We are fishing.
Balık tutuyoruz.
We're fishing.
Sadece balik tutmuyorlar.
They's just night fishing.
Hiç misina görmediniz mi?
Haven't you ever seen a fishing line before?
Elle balık tutulduğunu duymuştum ama bu kadarı da saçmalık.
Well, I've heard of fishing by hand but that's ridiculous!
- Biz de balığa gidiyoruz! Öyle mi?
We're going fishing!
Oradan da Bayou Chenault'a giden toprak yola döneceğiz.
From there, we take a dirt fishing road to Bayou Chenault.
Oltam çalışmıyor.
The fishing pole's not working.
Yani bir insan balık tutarken ne kadar heyecanlanabilir ki?
I mean, how can anybody get so worked up about fishing?
- Şu anda pek iltifat kaldıracak havada değilim.
I'm really not fishing for compliments right now.
Git balık falan tut, tamam mı?
Go on one of them fishing tours or something. All right?
Alaska'ya gidip 8 yıl barlarda ve balıkçı teknelerinde çalıştım.
Went back to Alaska. Spent eight years working fishing boats, bars.
- Birlikte balık tutmaya gittiler.
They're fishing.
Balığa mı gittiler?
- Fishing? But there is a lot of work to do!
Balıkçılık yaparken laf yapmayı da öğrendim.
The only thing I honed while fishing was my mouth.
Yani tam olarak kimi avlıyorsun, Milton?
What exactly are you fishing for here, Milton?
Bulaşıkları nasıl dizeceğinin söylenmesi banyo giderinden onun saç tellerini toplamak varisli damarlar, tırnaklarını kesmek gibi şeyler.
Being told how to stack the dishwasher, fishing clumps of her hair out of the shower drain, varicose veins, toenail clippings.
Kanada'ya falan gidip yerleşmeyi falan hatta belki şu balıkçı gemilerinden birinde iş bulurum.
You know, like going up to Canada and maybe get work with the fishing fleets.
Şu an araştırıyorsunuz ve kibrinize boyun eğmeyeceğim.
Now you're fishing for it, and I won't indulge your vanity.
Eskiden bir balıkçı köyüymüş, şimdi gelişip bir kasaba oldu.
It used to be a fishing village, now it's grown into a town.
Balıkçılık bitti.
The fishing has gone.
Müşteri kovalıyorum.
Fishing for clients.
Oltayı boşa sallıyorsun, Pelissier.
I think you're fishing, Pelissier.
Buraya balık tutmak hakkında konuşmaya gelmedin.
You didn't come here to talk about fishing.
Haklısın sanırım, gücünü balık tutmaya sakla.
I guess you're right, save your strength for fishing.
- Balıkçılık hakkında ne biliyorsun?
- What do you know about fishing?
Ben 30 yıldır balık avlıyorum.
I've been fishing for 30 years.
Ne kadar zamandır Lars ile birlikte balıkçılık yapıyorsun?
How long have you and Lars been fishing together?
Babası Gunnar ve benim babam yıllarca ortak balığa çıktılar.
His dad Gunnar and my dad were fishing partners for many years.
Yasadışı balıkçılığa her zaman karşıydın.
You were always against illegal fishing.
- Avlanma raporu hazır mı?
- Do you have the fishing report?