Followed перевод на английский
11,423 параллельный перевод
Bayan Todd'un hiçbir şey çalmamasına rağmen,... bir gözetleyici tarafından takip edildiğini ve tutuklandığını gördüm.
Ms. Todd being followed by a spotter and arrested, despite the fact she didn't steal anything.
Nasil hissettigimi tahmin edebilirsiniz, ben de onu takip ettim.
You could imagine how that made me feel, so I followed him.
Takip edildiniz mi?
Were you followed?
Belki burada şiddetli bir boğuşma oldu peşinden de iyi bir temizlik yapıldı.
Maybe there was a violent struggle here... followed by a thorough scrubbing.
Bu apartmana hiç girmediğini iddia ediyor sadece kardeşini binaya kadar takip etmiş ve güvenlik kamerası görüntüleri de hikayesini doğruluyor.
He claims that he never went into the apartment, that he just followed his brother into the building, and security footage confirms his story.
Onu bir sebepten dolayı binaya kadar takip ettin, Chris.
Well, you followed him into that building for a reason, Chris.
Seni aday gösteren Lord Lionel idi bu yüzden ben de onu takip ettirdim.
It was Lord Lionel who nominated you, so I had him followed.
Tabi tutuldu. Polis kardeşlik üye sorguladı Izleyen günlerde...
The police questioned members of the fraternity in the days that followed...
Bize Ön kâhinlerin gördüğü her şeyi haber vermemiz öğretildi onların gelecek öngörülerini sonradan olan cinayetlerle eşleştiriyorduk.
We were instructed to record everything the Precogs saw, matching up their future visions to the deaths that followed.
Takip edilmedin mi?
You weren't followed?
Şey, Josh'ı evine götürmek için buradan ayrıldığım zaman,... onlar beni orada buldu. Yada beni oraya kadar takip ettiler.
Well, when I left here and went to take Josh home, they found me there or followed me there.
- Söylediğin her şeyi yaptım.
Just like you told me. I followed all your instructions.
Bahni'nin gelişini görunce geri çekilip geçmesine izin verdiniz, sonra peşine duştunuz.
Well, you saw Bahni coming, You stepped back to let her pass, then you followed her.
Onu takip etti baba.
He followed her, dad.
Beni ev kadar izledi. Oğlumun odasına geldi ve yardım etmem için yalvardı.
And he followed me home... to my son's room... and, uh, begged me for help.
Daha önce seni evine kadar izleyen olmuş muydu?
And had any of them ever followed you home before?
Protokollere uygun hareket edildiği konusunda garanti verebilirim ama buradaki gerçek hikayeyi kaçırıyorsunuz.
I've been assured that all of our protocols have been strictly followed, but you're missing the real story here.
Beni takipmi ettin.
You followed me.
Justin'in arabasındaki gps'i hackledim ve onu otoparka kadar takip ettim.
So I hacked the GPS in Justin's car and followed him to the garage.
Keller, Scott'ı evine kadar takip etti ve öldürdü.
So Keller followed Scott home and then silenced him.
Sonra Seward parkında koşu yaparken teknoloji çalışanı Colin Andrews kayıplara karıştı.
Followed closely by Colin Andrews, a tech pioneer who was last seen jogging in Seward Park.
Gibbs'i ordudan sevk edilmeden önce Pendleton'a kadar takip etmişler.
They followed Gibbs to Pendleton before he deployed.
Sadece gördüğüm yere gittim.
I simply followed my vision there.
Onları buraya kadar izledim ve yaptıklarını gördüm.
I followed them here through all their death and destruction.
Seni takip ettirdim.
I had you followed.
Bizi Kahire'ye kadar takip etti.
He followed us to cairo.
Ama hasaan'ın adamları beni takip etmiş olmalılar.
But hasaan's men must have followed me,
Görünen o ki beni takip etmişler.
They seemed to have followed me.
Parti yemeğinden sonra takip mi ettin?
Followed him after the fund-raiser?
- Bizi mi takip ettin?
You followed us?
Ya da belki takip ediliyordu.
Or maybe she was being followed.
Adam onu şovdan sonra takip etmiş ve sonrada öldürmüş.
He followed her after the show, and then he killed her.
Seni takip ettikten sonra sen kızgındın ve birçok kez bana "yalnız kalmak istiyorum" dediğini duydum.
After I've, maybe, followed you, and... You're angry and I've heard you say more than once, "I want to be alone".
Sanırım sevgilisini geçen yıl Chicago'ya kadar takip etti.
I guess she followed a boyfriend to Chicago last year.
İsmini öğrendik, hesaplarını takip ettik ve RICO soruşturmasıyla bağlantılı bir hesaba ulaştık.
We got his name, followed the money trail, and it led to an account linked to a RICO investigation.
Arabasını Patricia Otel'e kadar takip ettim.
I followed her car to the Patricia Hotel.
Haynes sol, sonra sağ indirdi.
Haynes lands a big left, followed by a right.
Gittiğin her yerde, seni takip edebilirdim.
♪ Anywhere, I would have followed you ♪
Amy kalbini kırdı..... Doctor Who'nun son dakikasında DVR kaydı kesildi. Karganın biri evine kadar onu takip etti.
Amy broke his heart, the DVR cut off the last minute of Doctor Who... that crow followed him home.
Hayır ama yıllardır çalışmalarını takip ediyorum.
No, but I've followed his work for years.
Takip edildik.
We were followed.
Beni buraya kadar takip etti.
He's followed me here.
Kimseyi takip etmedim.
I've never followed anyone.
Onu takip ettim.
I followed him.
Ardından mahkeme sözcüğü gelmeden aile kelimesini duymak biraz garip.
It's so weird for me to hear the word "family" not followed by the word "court"
Bu adam, Pierre Gagnier bu adamı, Frank Bova'yı burada takip etti böylece Bova'nın telefonu ile oynayabildi.
This man, Pierre Gagnier, followed this man, Frank Bova, in here so he could tamper with his phone.
Kim Jong-un çok sevilen bir liderdir. Maan-san dağında çocukları kucaklamış, büyük güçlüklerle çarpışarak, göz yaşları içinde kendi yolundan hiç sapmamıştır.
Kim Jong-un is such a beloved leader, who embraced children on Maan-san mountain and followed his path, through tears, fighting with difficulties.
Onları tehdit ettiği zaman da para izini Felix'e kadar sürdüler ve işte şu an durum bu.
Once she made her threat, they followed the money trail to Felix, and here we are.
Bütün dünyada en çok takip edilen Twitter hesaplarına sahipler.
They're among the most followed Twitter accounts in the whole world.
Bütün gün bunu düşünebilirdim ama şu yeşil iz vardı takip edilmeyi bekleyen.
I could think about that all day, but there was that green trail, just kind of waiting to be followed.
Herifin evden ayrıIığını görüp, takip ettin.
You saw him leave the house and you followed him.