Forward перевод на английский
22,626 параллельный перевод
Ileri git!
Go forward!
Sadece ölüm tatlı sürümü için sabırsızlanıyoruz gerekiyor.
You just have the sweet release of death to look forward to.
Yanımda olman ve birlikte olmak için. Bugünden itibaren Bugünden itibaren
To have and to hold... from this day forward from this day forward...
Evet, o zaman doktoru bekliyor olacağız.
Yes, we look forward to seeing the doctor then.
İlerleme var.
Is moving forward.
- Bekliyorum.
- I look forward to it.
Noel için sabırsızlanıyor musun?
Are you looking forward to Christmas?
- Bunu kırmak için sabırsızlanıyorum.
I look forward to breaking it.
O biraz atak olabiliyor.
She can be very forward.
Bir sonraki karşılaşmamızı bekleyeceğim.
I look forward to our next encounter.
İcat yaptık ve ilerlemek istiyoruz.
We have an invention and want to move forward.
" Seni çok özlüyorum.
" I was just really looking forward to seeing you.
Memleketime dönmeyi iple çekiyorum.
I look forward to returning to my home world.
İleri sar, Buzz.
Fast-forward, Buzz.
Dedektif Valdez, lütfen Bo McClaren soruşturmasıyla ilgili tüm bilgileri Büyük Suçlar'a iletin.
Um, Detective Valdez, please forward all information relating to the Bo McClaren investigation to Major Crimes.
Bu dönem için özellike istediğin bir şey var mı?
Is there anything you're looking forward to in particular this semester?
- Videoyu biraz ileri alırsanız...
But, if you'll play the video forward a little...
İlerleyebilmek için neler olduğunu bilmem gerekiyor.
In order to move forward, i need to know what happened.
Aman Tanrım, gerçekten soruşturmayı ilerletmek uğruna sekiz yaşında bir çocuğa annesinin ölümü konusunda yalan mı söyleyeceğiz?
Oh, my God, are we really gonna lie to an 8-year-old boy aboutfinding his dead mother to move our case forward?
Teselli Kadınları'nın sayılarının sonuçları hakkında rapor vermemiz gerekiyor ama kimsenin gelip gittiği yok.
We need to report the results of numbers of Comfort Women, but there are none coming forward in our jusrisdiciton.
Öne çıkın.
Come forward.
Hücum!
Charge forward!
Eğlence gecesini dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to a fun night!
Dört gözle bekliyorum.
I look forward to it.
İlerlemeye çalışıyorum ama yapamıyorum.
I'm trying to move forward, okay?
Postalarını yönlendirmedim.
I... I don't forward her mail.
Çocukların diş operasyonunu dört gözle bekliyordum.
I was so looking forward to the kids'dental surgery.
Ve iyi olmaya çalışmaya devam edersem geçmişimdeki karanlıkla ve onun hak ettiğim sonuçlarıyla yaşamak zorundayım.
And if I go forward trying to be good, I have to live with my past darkness and all its well-deserved consequences.
- İlerle "
- Move Forward "
Bu kısa sürede yazacağın kitabını okumak için sabırsızlanıyorum.
I look forward to reading the book that you'll write in this brief respite.
Umarım çok ileri gitmiyorumdur, ama bir kahve için vaktiniz var mı?
I do hope I'm not being too forward, but do you have time for a coffee?
İlk romanını okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.
I look forward to reading your first novel.
Peki, kodu aldıklarını biliyoruz, o zaman kullandığı her zamana bakalım.
Okay, well, we know when they got the code, so let's just look for it every time it was used going forward.
Şimdi, ilerleyebiliriz.
Now, we move forward.
O iki ev... yapılacak olan 18 delikli bir golf sahasıyla... aynı mahallede yer alıyor. Metan gazından kurtulmanın yolunu bulduklarında... golf sahasının inşaatına başlayacaklar.
Those two houses happen to be sitting next to the future home of an 18-hole golf course, which they're gonna move forward with as soon as they do their methane off-gassing system.
Genç adamın avukatları dava üzerinde çalışıyor.
The young man's attorneys are moving forward.
- Bunu dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to that.
Kendisini tekrar görme ayrıcalığını ve ortak yararımıza olan konuları tartışmayı iple çekiyorum.
So that I will look forward very keenly to having the privilege of seeing him again and discussing matters of mutual interest.
- Evet. - Neler bekliyorsunuz?
- What are you looking forward to?
Öncelikle Slovenya'daki bilim adamlarıyla yapacağımız alışverişi dört gözle bekliyorum.
Well, we're looking forward first to our exchanges with the scientists in Slovenia.
Ve tabii ki, Yugoslavya'da şimdiye kadar gördüklerimize dayanarak insanların misafirperverliğini, duyduklarımıza dayanarak da geçireceğimiz iyi zamanı iple çekiyoruz.
And, of course, based on what we have seen in Yugoslavia so far, we are also looking forward to the hospitality of the people and the fine time, which I've heard, we will certainly have.
ABD, diğer taraftan, radikal demokratik fikirleri öne sürüyor ve destekliyordu.
The U.S., on the other hand, is pushing forward and supporting radical democratic ideas.
Seni görmek için sabırsızlanıyorum.
Hey, I look forward to seeing you later.
- Bunun için benden daha fazla hevesli olduğuna eminim.
- And May. Yeah... I think you look forward to that more than I do.
Ne?
What? Don't we want to move forward?
- Hamile olmanın boşanma kararımı etkileyebileceğini hiç düşünmedin mi?
You don't think a pregnancy would have factored into my decision to move forward with the divorce?
Dizlerimi kırma pahasına sizinle kır kayağı yapmaya can atıyordum.
I was really looking forward to going cross-country skiing with the skis and the knees.
Durdurma düğmesine basıp ileri aramaz mıyız?
Can we just set a reset button and move forward?
Bunu duymak için sabırsızlanıyorum.
I'm looking forward to hearing it.
Artık serbestçe önümüze bakabiliriz.
I'm glad we had a chance to clear the air and, you know, now we can move forward, you know, ah, unencumbered.
Ben ileri gidiyorum zaten ama kendi kendime gidiyorum.
I am moving forward...