Gives перевод на английский
17,705 параллельный перевод
Ne oluyor bakalım?
What gives, boy?
Bu sayfayı bitirince öğreneceksin ki tektonik plakaların birbirlerine nasıl sürtündüğünü derinlerde keşfetmiş olacaksın.
Aah! So when you're done with this page, you will learn how tectonic plates rub against each other till something gives deep down.
Sizi bilmem beyler ama bu bana büyük güven verdi.
Well, I don't know about you, gentlemen, but this gives me great confidence.
Ya Kupa'yı Lydia'ya verir, yoksa ben vereceğim.
Either she gives the Cup to Lydia, or I'll do it myself.
Onlara büyük bir avantaj sağlıyor...
It gives them a huge advantage...
Evet, kendini sürekli savunması komplo teorisyenlerine daha çok...
Yeah, the way she keeps defending herself only gives conspiracy theorists more...
Bu sürenin sana yeteceğini umuyorum.
I assume that gives you enough time.
Cehennem Mutfağı'nda neler olduğunu umursayan tek kişi sen değilsin.
You're not the only person in Hell's Kitchen who gives a shit about what's going on here.
- Kim takar be?
- Who gives a shit?
İyi konuşma yapıyor harbiden.
He gives a hell of a speech.
Sen nasıl kurtuluyorsun?
What gives you the free pass?
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor istediğimiz gibi şekillendirmemize de yarıyor.
the Oculus not only gives us a window into time, but the ability to shape it as we see fit.
Ama beyni olan bir kadın aşkı için her şeyden vazgeçtiğinde kaçınılmaz olarak kendini erkeklerin, bebeklerin ve kardiyo barlarının öylece dolduramayacağı varoluşsal uçuruma bakarken bulur.
But a woman with brains who gives up everything for love inevitably finds herself staring into an existential abyss that men, babies and cardio bars simply cannot fill.
Bizimkinin lehine bir bakış açısı.
It gives our girl the benefit of the doubt.
Sabahları yataktan kalkınca giyinmeleri için bir sebep.
but we can give'em something else. Something that gives them a reason to... to get dressed in the morning.
Bana amaç veriyor.
It gives me purpose.
Kariyer bu kim takar ki...
Who gives a shit...
- Bu adam benim hakkımda yanlış fikir veriyor.
- This guy gives you the wrong idea about me.
Sana başlayacak bir yer veriyor bu, Dedektif.
Well, it gives you a place to start, Detective.
Ama önce, Buda'yı bir ziyaret edelim. Bakalım elimize Emile'le ilgili bir fırsat daha geçecek mi.
But first, let's pay Buddha a visit and see if it gives us another crack at Emile.
Ve Narkotik'te çalışıyor olman, her türlü uyuşturucuya erişimini sağlar.
- Taylor : And you work in Narco, which gives you access to all kinds of drugs.
Gran Turismo harikadır ama... Gran Cabrio da beni titretir.
Well, the Gran Turismo is awesome, but the Gran Cabrio always gives me a special little tingle.
Sanki, ne... sana bu cesareti veriyor?
Like, what gives you that courage?
Bu saldırı basında coşkuyla karşılandı. Kızılderili savaşındaki ilk Amerikan zaferiydi. Custer'a iç savaştan beri peşinde olduğu şöhreti getirdi.
In the press, the attack is hailed as the first significant American victory in the Indian Wars and gives Custer the glory he's been after since the Civil War.
Böylece Jesse'nin intikam için bir sebebi daha olmuştu.
So this gives Jesse even more cause to seek revenge.
Jesse'nin üvey kardeşinin cinayeti ile ilgili olarak kimse yargılanmadı. Artık Jesse'nin kendi adaletini uygulaması için bir sebep daha vardı.
No one is ever brought to trial for the murder of Jesse's half brother, which, again, gives Jesse a reason to seek his own justice.
Siz farklı vagonlara dağılacaksınız. Sorun çıkaran olursa hemen icabına bakacaksınız.
Anybody gives you trouble, you take care of it quick.
Sana devam etme gücü verir.
Gives you strength to carry on.
B.L.A.A.R. testi okula sadece övünme hakkı vermiyor, aynı zamanda müdüre önemli bir hediye puanı da veriyor.
Not only does B.L.A.A.R. testing give the school bragging rights, but it also gives the principal a significant bonus.
John onay vermeden olmaz.
Not until John gives the go-ahead.
Burada bana sıkıntı basıyor.
This place gives me the heebie-jeebies.
Evimi alıp, kıyafetlerimi dağıtıyor diğer şeylerin dışında yani.
He's quite a guy, huh? Takes over my place, gives away my clothes, amongst other things.
Bunu ver ve sana verdiği şeyi bana getir.
Give to him and bring back what he gives you.
Milan'dan kurtulmak ikimize de istediğimiz şeyleri sağlıyor.
Gettin'rid of Milan gives us both everything we want.
Kendini kırbaçlamak için bir neden daha verir.
Gives you another reason to flagellate yourself!
Bir Viking asla intikamından vazgeçmez.
A Viking never gives up on his revenge.
Şifreyi kıran ilk kişiye 1 milyon dolar para veriyor.
It gives $ 1 million cash to the first person who opens the code.
Bana Duval adını vermiş ve sana kendi ismini.
Duval, and he gives you his name.
İşte bu sebeple şu an karşınızdayım. Kim yakalanmasına yardımcı olacak bilgiyi verirse ona 1.4 milyon dolar vermeyi vaat ediyorum.
This is why I'm before you now... offering a reward of $ 1.4 million for whoever gives information leading to his capture.
Açık mavi dokuma iplik kumaşa özel bir karakter kazandırmış.
There's a light blue thread woven through, which gives it a special character.
Nate Parker, "Kimin umrunda" nın sorumlu icra kurulu başkanı.
Nate Parker, chief executive in charge of "who gives a shit?"
Madem bu uygulama sayesinde bütün şehirde gözün kulağın oldu kendine yeni bir manita bulmak için kullansana?
Wait, so if that app gives you eyes and ears all over the city, then why don't you use it to find the next Ms. Right?
Zorluk çıkaran herkesi indir.
Light up anyone who gives you shit.
Jukebox bana ihtiyacım olan her şeyi veriyor.
Jukebox gives me everything I need.
Müzik ruhumu dinlendiriyor, bana güç veriyor ve keyif veriyor.
The music soothes me, gives me strength and restores my joy.
Hiç pes etmiyor.
He never gives up.
Algoritmam, bütün verileri toplayıp bize tahmini bir lokasyon verecek.
My algorithm compiles all the data and gives us an approximate location.
Seni alıyor, sana bir bok veriyor. Doktor rapor eder.
She picks you up, she gives you a fuck, she reports in to the doctor.
Öyle bir şey yaparsa Danny'nin ölümünde biz de şüpheli durumuna geliriz.
He does that... that gives motive for Danny right there.
Ne de olsa deneme, ha ne dersin İvan?
How about he gives it a try anyway, eh, Ivan?
O zaman Orta Doğu'dan birkaç çocuk bize salgın bulaştırmadan yola çıksa iyi olur. 6.
Well, then maybe he ought to get on it before some kid from the Middle East gives us all the plague.