Goose перевод на английский
2,657 параллельный перевод
- Kaz almaları gerekiyor.
- They're gonna have to go with a goose.
E her zaman altın yıldızının kendini mahvedeceğinden endişelenir zaten.
E's always worried that his golden goose is going to implode.
Bu ya olmayacak bir iştir ya da tuzaktır.
This is either a wild-goose chase or a trap.
Birinci kalite, orijinal Macar kaz tüyü.
Not just any feather. It's premium quality, hand-harvested Hungarian goose down.
Birine saldıracak olursan, şansını kötü kullanmış olursun.
You attack anyone else and your goose is cooked.
Demek garajda bununla uğraşıyordun seni gidi ihtiyar.
Is that what you were doing in the garage, You silly goose?
Öylesine yaratıcı ki tüylerim diken diken oldu.
Oh. I'm getting creative goose bumps here.
Seni ahmak, senden herkesi çağırmanı istedim.
Ah, come on, goose. I asked you to call everybody together.
Bir tanesi, kaz iki tane olunca kazlar oluyor.
One goose, two geese.
Fransa'nın iç kesiminde bir alyanaklı kaz cesedi bulundu.
The body of a barnacle goose was found in central France.
Goose's Guns silah dükkânındaki.
Over at goose's guns, where...
Pekâlâ, bak o bizim altın yumurtlayan tavuğumuz tamam mı?
All right, so... He's our golden goose, okay?
Tavuğa patlarsan olmaz. Tavuğa iyi davranman lazım.
You can't snap at the goose.
Onu sevmen lazım.
You gotta be nice to the goose. You gotta pet the goose.
Ayrıca tavuğun tepesini attıramazsın çünkü tavuk öfkelenir.
And you can't piss off the goose,'cause the goose could get mad.
Altın yumurtlayan kaz.
The goose who laid the golden egg.
Goose?
Goose?
- Niçin Goose olamıyorum?
- Why can't I be the Goose?
Siyah Goose olmak istiyorum.
I want to be the Black Goose.
Goose, Shawn, Siyah Goose.
The Goose, Shawn, the Black Goose.
Yaban kazı lokantası mı?
The wild goose lounge?
Uçan Kaz'daki gibi.
As in wild-goose chase.
Goose.
Goose.
Goose!
Goose!
Altın yumurtlayan tavuğu asla kesmeyeceksin yavrum.
Don't kill the golden goose, baby.
Ben, altın yumurtlayan tavuğu öldürmem, çocuklar.
I wouldn't kill the golden goose, boys.
Ama tavuğun kız arkadaşıyla birlikte olmuşsun?
But you'd sleep with the goose's girlfriend?
Kayıp bir bilim adamını aramak için boşa kürek çekiyor olmamız umurumda değil.
I don't care if we're on a wild-goose chase looking for this missing scientist.
Bölüm 1 :
Goose.
Ölünün Baharı
Goose. Saw.
Bana sorarsanız boşa kürek çekiyorsunuz.
Wild-goose chase, you ask me.
Boşa kürek çekiyorsunuz diyordun, ha, Korsak?
Wild-goose chase, huh, Korsak?
Görünüşe bakılırsa Bay E. bizi buraya boşu boşuna göndermiş.
Looks like Mr. e. Sent us on a wild goose Chase.
Altın yumurtlayan tavuğu kaybetmemeye çalışıyoruz.
We're trying not to lose the goose that laid the golden egg.
Beni boşa kürek çektiriyorsun.
You sending me on a wild goose chase?
Goose'a gidelim hadi.
Let's get down The Goose.
Goose'a gidelim hadi.
Let's get down the Goose.
Goose'a yakın, yanan KFC'nin arkası.
It's near the Goose, behind the KFC they burnt down.
Lightman, bana kapanmış cep telefonu numarasını verip boşuna kürek çektirmen oldukça eğlenceliydi.
You know, Lightman, that was a fun little wild goose chase you sent me on with that disconnected cell phone number.
Bak, hep birlikte Goose'ye gidip bir şeyler içeceğiz.
Look, we're all going to go grab a drink at the Goose.
Evet, biz de aslında, Goose'ye gitmeyi düşünüyorduk çünkü, bugün bizim için önemli bir gün.
You know what, we were... we were going to go to the Goose,'cause it was a really big day.
Muhtemelen Paris'te bir kafede, bizi kırsal Kolombiya'da olmayan bir şeyin peşinden koşturduğu için gülmekten kırılıyordur.
He's probably laughing his ass off in some cafe in Paris, about sending us on a wild goose chase to rural Colombia.
- Boşuna uğraşıyoruz.
30 years ago. It's a wild goose chase.
- Bir kaz tüyü.
- A goose feather.
Bu tüyün hangi kümesten geldiğini buluruz ve hırsızı da buluruz.
We find the fowl this feather came from and our thief's goose is as good as cooked.
Gördüğünüz gibi Sherlock Holmes'ı yanlış yola sürükledim.
You see, I've sent your beloved Sherlock Holmes on a wild-goose chase.
Bir kazı mı dinleyeceksin?
- You're gonna listen to a goose? - Please.
- Hayır.
A goose? No.
- Başka bir kaz daha mı gördün?
What, did you see another goose?
Kaz falan yok. Neden bu kadar telaşlandınız?
No, there's no goose.
Belki biraz fazla gaza gelmiş olabilirim. Özür dilerim.
A goose.