Grill перевод на английский
1,726 параллельный перевод
Adam... mangalı yaktı ama pişmemiş sosisle çekti gitti.
That guy! Fired up the grill and walked out of here with an uncooked wiener.
Izgaraya yardım eder misin?
Can you help me grill later?
Eskiden, yaşlı ustanın yanında... çalışmayı severdin.
You know, there was a time when you used to love working side by side by the old grill master.
Gidip birkaç köfte alırım, mangalda pişiririz.
I can run to the store and grab some burgers, throw them on the grill.
Sadece özel insanlar için pişiririm.
I only grill for very special people.
Köle, The Grill'i ara ve yolda olduğumuzu söyle.
- Great. Slave, call the Grill and tell them we're on our way.
Bu kafedeki o gizemli çocuk olmalı.
That must be the mystery guy from the grill.
Izgaracıda Bonnie'yle buluşacağım.
I'm meeting Bonnie at the grill.
Izgaramı kullanın, size bir iyiliğim dokunsun.
Use my grill, let me do you a favor.
Anahtarı vereyim, istediğin zaman gelin ve ne isterseniz pişirin.
{ \ pos ( 290,260 ) } Take a key, just come by, grill up whatever you want.
Franco'nun hücresindeydi.
Up in Franco's grill.
Kamyon çöp konteynerine çarparak durmuş ve kızı duvarla ızgara arasına sıkıştırmış kızın şansı varmış ciddi bir yara almadan kurtulmuş.
The truck ended up striking the dumpster, fortunately, which pinned the girl between the grill and the wall, but left her enough room to escape without serious injury.
Izgaraya biraz sosis koyacağım...
Gonna throw some hot dogs on the grill - -
Ben mangal adamıyım.
I'll man the grill.
Izgara sosis derhal.
Hot dog right off the grill. Mmm.
Ben Cameron, şu an işsizim bu yüzden daha fazla mangal yapıp basket oynamaya vaktim oluyor...
I-I'm cameron, and I'm currently not working, Which gives me more time to grill And shoot baskets and - -
Okuldan sonra eve gitmeliyim ama Grill'de, saat dörtte buluşalım.
I gotta be home after school, but the Grill around 4 : 00?
Lokantada arkadaşımla konuşuyordun.
You were talking to a friend of mine. At the Grill.
Bense yine burada olup Grill'de garsonluk yapacak ve hiçbir işe yaramayan bir grup zavallıyla mezarlıkta eğleneceğim.
I'll still be waiting tables at the Grill, partying at the cemetery with a bunch of waste-of-space, small-town lifers.
Haritalar, sigara, taze kahve. Mangal yapıp, uyku tulumlarında uyuyacağız.
Maps, fresh cigarettes, fresh coffee, cooking out on the grill, sleeping in sleeping bags.
Ama ızgarayı bantlamamışsın, bu biraz kafamı karıştırdı.
I know, but you stopped at the grill, and that's got me confused.
Gitmez, çünkü yarığın boyunu ölçtüm ve yarığın boyu ızgaranın boyundan kısa.
It won't because I measured the crack, and the crack is smaller than the height of the grill.
Kızım Gracie'yi onu doğum günü partisine götürüp götürmediğim konusunda sıkıştırman tamamıyla kabul edilemez bir davranış.
It is totally and completely unacceptable That you would grill my daughter gracie About whether i took her to a birthday party.
Tamam, her şeyden önce, onu sıkıştırmadım.
Okay, first of all, i didn't really grill her.
Aralarında kavga çıktı güvertede boğuşurken gördüm.
They got up in each other's grill, ended up rolling around on the deck.
- Rex ve ben ateş yakıp mangal yapacağız.
T-Rex and I are gonna fire up the grill and have a BBQ.
Evet, sanırım mangalı yakmak için katolik mumlarını kullanmamalıydım.
Yeah, I probably shouldn't have used those Roman Candles to get the grill going.
Dinle. Buraya çaktırmadan girin ki Grayson sizi görmesin. Gelin de mangalı yakın.
Sneak over here so Grayson doesn't see you and come fire up the grill.
Bu tıpkı Jules'un, sen de ailedenmiş gibi hissedesin diye, mangal yaparken sana ihtiyacı varmış gibi davranmasına benziyor.
It's like when Jules acts like she still needs you to grill so you feel like part of the family.
- Nerede? - Grill'de.
- At the grill.
Grill'de basima hep geliyor.
Yeah. I mean, I've done it, like, 20 times at the grill.
- Çok daha iyi. Bu gece Grill'de bir parti vermek istiyorsun.
You wanna throw a party here at the Grill tonight.
Grill'de parti var.
There's a party. At the Grill.
Akşam seni Grill'e bırakmamı ister misin?
Hey, do you need a ride to the Grill tonight?
Sorguya çekme olmasın.
Oh, not the grill, yo.
Seninle açık konuşacağım evlat.
I'll grill your cheese yet boy.
Diğer zamanlar, yüzünüzdeki bir gülücük olur.
Other times, it gets right up in your grill.
Kim demiş aynı anda hem nişan yüzüğü, hem de George Foreman takısı alamazsın.
Who says you can't buy an engagement ring and a George Foreman Grill at the same time?
Ama bu gece, tüm parasını altın kafesli adama karşı bahis oynayacak.
But tonight, he's gotta put it all up against the man with the golden grill.
- Evet. Çoğunlukla Daily Grill üzerinde çalışıyor. Bil bakalım ofisi nerede?
- Yeah, mostly works out of the Daily Grill, but guess where his registered office is?
Ben de mangalı yakayım.
I'll fire up the grill.
Izgara plajı, Malibu üzerinde..
Grill on the beach, Malibu..
Pardon, ızgara üstadı birkaç dakikalığına bana lazım da.
I need to... I need to borrow your grill master for a minute.
Genellikle elimizdeki davaya emsal oluşturacak şeyleri sorar ama herhangi bir başlık da olabilir ;
Most likely she'll grill you on precedents regarding our current case, but any topic is fair game.
Izgarasının yanında duran bir adamla konuşuyordum, Doğrusunu söylemek gerekirse, Aklımdan onunla konuşuyorken, birden arkasına uzanmak ve oradan bir sosisli sandviç alıp, anında yiyesim geldi.
I was talking to a guy by his grill, and I'm not gonna lie to you, the thought flashed through my head while I was talking to him to reach behind him, pick up a hot dog
The Rainbow Bar and Grill müzisyen, dinleyici ve grupla takılıp yatmak isteyen kadın hayranların takıldığı en ünlü restorandır.
( Nikki ) The Rainbow Bar and Grill is the most famous restaurant-bar where musicians and hangers-on and groupies... lt's sort of like the place to go hunt and the place to die at the same time.
Başkasının yemeğine dokunamazsın.
Hey, hey, hey. You don't touch another man's grill.
Izgarayı yaktın mı peki?
Did you even light the grill yet?
Izgarayı kurması ve yakması için babana yardım et.
Help your father light the grill and set up.
Izgara hala yanmadı mı?
Mm. Is the grill lit yet?
Izgara yapabiliriz.
We can grill it.