Happier перевод на английский
3,241 параллельный перевод
Kim daha mutlu bilmiyorum. Annen mi yoksa gelin mi?
I don't know who's happier, the bride or his mother.
Dinle, bu istediğin gibi olursa, kimse benim kadar sevinemez.
Hey, listen, if it works out, no one will be happier than me.
Bence burada daha mutlu olursun.
I think you'd be happier here.
Hiç bu kadar mutlu olmamıştı, inan bana.
He's never been happier, believe me.
Zavallı Maria öldüğümden beri, boş kalan bu büyük evde... sizi gördüğüme çok sevindim... ve bu güzel sürprisi organize ettiği için,
Nothing could make me happier than to see you... in this big house that's so empty since my poor Maria died.
Biliyor musun, Şehrin bu kısmında yaşayan insanların... çok daha mutlu ve iyi olduklarını düşünürdüm.
You know, I really used to believe... That people on this side of town were so much happier and better.
Ve inan bana hiçbir şey beni daha mutlu edemez.
And believe me, nothing would make me happier.
Bütün Rhodes klanı daha mutlu olamazdı.
The entire Rhodes clan couldn't be happier.
- Benim için daha mutlu olamazdı.
She couldn't have been happier for me.
Büyük ihtimal bizden mutlular.
They're probably way happier than us.
Ve bu beni her şeyden çok mutlu ediyor.
And that makes me happier than I've ever been.
Vazgeçersen, hayatın çok daha mutlu olacak.
Your life would be much happier, if you gave it up.
Daha iyi şartlar altında tanışmadığımız için üzgünüm.
I'm sorry we're not meeting under happier circumstances.
Ama şimdi mutlu şeyler üzerine odaklanmalıyız mesela önümüzdeki hafta olacak olan düğünün gibi.
But now we get to focus on happier things, like your wedding next week.
Luke, seninle daha mutlu olurlar.
Look, they'll be happier with you guys.
Birkaç A'dan Sonra Herkes Mutlu Gibi ve- -
Scored a few "A's", now everyone seems happier and- -
Tara ve beni vakfa katkıda bulunmaktan daha mutlu eden hiçbir şey yok.
Nothing makes Tara and I happier, than contribute to the foundation.
Seninle evleneceğim ve başka hiçbir şey beni daha mutlu edemez.
I'm marrying you, and nothing makes me happier.
Daha aşağı düştükçe, daha mutlu oldum. Çünkü, daha güvenli bir yere döndüğümü biliyordum.
The further I fell, the happier I got, because I knew I was going back down to a safer environment.
Neden mutlu olmuyorsun?
Why aren't you happier?
Ne dersek diyelim, bittiğinde rahat bir nefes alacağım.
Whatever you want to call it, I'll be happier when this is over.
Yanıldığıma hiç bu kadar mutlu olmamıştım.
Never happier to be wrong.
Hiç.
Never happier.
Senin mekanımın etrafında beyzbol topu atman da pek yardımcı olmadı, ama burada daha mutluyum.
You firing baseballs around my place didn't help much either, but I'm much happier here.
En mutlu konularda sadık olsun.
Let's stick to happier subjects.
Ben New York'a geldiğimde kimse elimden tutmamıştı. Ohio mu nereliyse artık, orada daha mutlu olacak.
Nobody gave me a break when I first moved to New York, and she'll be happier back in Ohio or whatever.
Mutluluktan daha mutluluk verici ne olabilir ki?
What's happier than happiness?
Bundan daha mutlu ne olabilirki?
What's happier than that?
Belki daha mutlu olur.
You know, maybe she'd be happier.
Neden mutlu değilsin? Neden mutlu değil?
Why isn't he happier?
Beni harap etti, ama ayrıca beni hiç olmadığım kadar mutlu etti.
H's devastated me, but... He's also made me happier than I've ever been.
Evet, ben de seni o eski eve.. .. tıktığım için daha mutlu olurdum.
Yeah, and I would have been much happier if I'd just stuck you in an old folks home.
Böyle daha mutlu olur!
He'll be happier without it!
Kim daha mutlu?
So, who's happier?
Şu an daha mutlu olurduk, baba.
We'd both be happier right now, Dad.
Son seferkinden sonra mümkün olacağını düşünmemiştim, ama hiç böylesine mutlu hissetmemiştim Veya iyi.
I didn't think it was possible after last time, but I've never felt happier. Or felt better.
İhtiyar Hatfield ailemizi rezil duruma düşürdüğü için bayram ediyordur.
Must make old man Hatfield happier than a banty rooster in a henhouse... -... having our family so disgraced. - Yup.
Klein bizi mutlu edecek bir şey vermeyecek heralde, değil mi?
I'm imagine this isn't going to make Klein any happier, is it?
Mutlu zamanlardı.
It was a happier time.
Bu konuda çok iyiydin ve o zamanlar çok daha mutluydum.
You were good at that, and I was a hell of a lot happier.
Planlarını gerçekleştirmeden önce bana anlatırsan daha çok sevineceğim.
No, I would be happier if you would let me in on your plans before you acted on them.
Mutlu görünüyorsun.
Well, you do seem happier.
Daha mutlu değil mi?
And he's been happier, right?
Bundan daha mutlu olamazdım!
I couldn't be happier!
Biraz daha mutlu olurlarsa, belediye bizi kapatabilir.
Any happier, the city might have to shut us down.
Ama tekrar bir araya geldiğimizde daha güçlü ve daha mutluyduk.
But when we got back together, we were stronger and happier.
Son zamanlarda aramızın iyi olduğunu ve benim daha mutlu olduğumu söylüyordu.
He was saying that things had been better lately between him and I, that I was happier.
Psikolojik değerlendirmene göre senden daha mutlu olan tek şey Disneyland.
According to your psych eval, the only thing happier than you is Disneyland.
Gerçekten bunu yapmayı, bütün gün meme dikizlemeye tercih mi ediyorsun?
You're really happier doing this than looking at boobs all day'?
Ama uzun vadede annenin üzerinden vesayetini almayı denesen daha iyi olur.
But in the long run, I think you'll be happier having our lawyer declare her unfit.
Tanrı'ya şükür.
Why aren't you happier?