Hash перевод на английский
914 параллельный перевод
Bay Chang'in işini bitirdi diye, verilen ödül ona kaldı.
Shes 20,000 to the good for settling the hash of the honourable Mr Chang.
Red Gap'te hiç, düzgün ve uygun fiyatlı bir lokanta olmamıştı.
We ain't never had a decent hash house here in Red Gap.
Bu gece Johnny'yi yalnız gönderip ikinizin hayatını da mahvetme.
Don't let Johnny go off tonight and make a hash of both your lives.
- Hayır ama hafta sonuna kadar öğreniriz.
Corned beef hash.
Sen Barney'de garsonluk yapan kızsın.
You're the dame that was slinging hash at Barney's.
Tabii ki, ben hep sinek avlıyorum.
Of course, I can always sling hash.
Sen hiç kimse için sinek avlamazsın.
You're not slinging hash for no one.
Benim için aşevine dönmek demek.
It's back to the hash house for me.
Aslında bazı fikirleri enine boyuna ele alabileceğimizi düşündük.
Well, he thought that we might hash over some ideas. - What sort of ideas?
Karşıdaki restoranı işleten kadın senin de saygıdeğer biri olduğunu düşünüyor.
That hash slinger across the street says you are too.
Doğranmış patates kamyonuydu o.
Hash brown potatoes.
- Bayat... Geçen hafta haberlerinin tekrarı.
Primigenous, stale, a hash-up of last week's news...
Ama ayakkabı boyamayı denersen... ya da limonata satmaya çalışırsan, defterin dürülür.
You try shining shoes in the street... or peddling lemonade out of a bucket and your hash is settled.
Albay, kesinlikle tozlarını attınız.
You sure settled their hash, colonel.
Karışık görünecek.
This'll sound like hash.
Hash House'a gidip kahve alalım.
Let's get the coffee over in the Hash House.
Tamam... Kıymalı patates.
Well.... ( Maggie ) With hash brown potatoes.
Şimdi, Simon ve ben neyi tartışmalıyız?
Now, what would Simon and me have to hash over?
Mantar sote, mantar çorbası, mantar yemeği.
Mushroom steak, mushroom soup, mushroom hash.
Yumurtanın iki tarafı da pişsin.
EGGS OVER EASY! HASH BROWNS!
İki tarafı da pişmiş yumurta ve patates tava istiyorum.
HAM AND EGGS, EGGS OVER EASY, HASH BROWNS!
Berbat yerlerde yediğin yemek : 1,000.
Meals you eat in hash houses : 1, 000.
Yumurtalı İngiliz yemeği, tereyağlı patates ve peynirli kek getir ona.
Give her eggs Benedict, hash browns and cheesecake.
Kaderleri, kahrolası patronlar tarafından koyun gibi güdülmek üzere şekillenmiş.
Their hash has been settled for them so all the bloody gaffers can push them around like sheep.
Kendime haşiş tarlası ektim.
I set up my own hash spot.
Dostum, geldiklerinde, yatağımın altında 6.5 kilo haşiş buldular.
Man, when they come, I got 14 pounds of hash under the bed.
Hash takımı geldi.
The Hash outfit just arrived.
Hastanende yapılan yasadışı bir ameliyat.
We let the hash take effect.
- Bir şey mi unuttun prenses?
There. That hash, how'd you get hooked?
Prenses ikimizin de yaşaması gereken özel bir cehennemi var.
... to this fine old Moroccan hash. Boy, I doubt very much if I have any vice...
Tanrı bu kasayı kendi doldurmuyor.
God ain't gonna get behind this counter and sling hash.
Orada yeni bir şifre çözücü var da işleri zorlaştırıyor, o yüzden rapor kontrol için geri gönderildi.
They got a new deciphering clerk who's made a hash of things, and it's gone back for checking.
Senin yemeğini de hazırladım.
I settled your hash too.
Her zaman hazır olacak bir yemek yap.
Make a meal that's always ready. Hash or stew or something.
Parmak izlerin ne olduğunu gösterecek.
Your fingerprints will settle that hash.
Ey Bonus Belonus, şu Galyalılar'ın işini halledelim.
Oh Bonus Belonus, lets settle the hash of these Gauls.
Birkaç konuyu baştan konuşmalıyız.
There are a couple of things that I think we ought to hash over.
Çok sinirlendi. Haşhaş bulursa bize hiç vermeyecekmiş.
So she gets uptight, breaks out some hash and won't give us any.
Haşhaş.
Hash.
Baylar bayanlar, yemek vakti.
Ladies and gents all, hash time.
"Sabret yeter, geliyor patatesler."
"Back in a flash with the hash." Ooh!
Eroin toplantısı yaptığınızı duyduk.
Heard you're having a hash session here.
Hayatımın çoğunu, ben faturaları nasıl ödeyeceğim diye ter dökerken diğer insanların Florida'ya gitmelerini izleyerek köhne mekanlarda bir grup suçluyla onların birasını içip yediklerini yiyerek geçirdim.
I spend most of my life hanging around crummy joints... with a bunch of punks, drinking their beer, eating the hash and the hot dogs... and watching the other people go off to Florida... while I'm sweatin'out how I'm gonna pay the plumber.
Yolun karşı tarafındaki kız arkadaşların kıymalı patates tartı pişirmekle meşgul olduklarından hiçbir şeyin farkına varmamışlar.
Your girlfriends were so busy making hash pies, they didn't notice anything. - What the hell is this, Marlowe?
- Hey, Hash nasıl gidiyor?
- Hash, how ya feelin'?
Kızarmış patatesleri getireyim, kahve de pişiyor şekerim.
I'll get the hash browns and the coffee on, sugar.
Kıymaları ekleyerek ıspatulayla düzgünce dağıtın.
Add the hash, and with a spatula, spread evenly...
Kapağı kapamadan orta ateşte 30-35 dakika pişirin. Etlerin birbirine yapışmaması için tavayı sık sık çevirin.
Cook uncovered over moderate heat for 35 to 40 minutes, scraping the pan occasionally to prevent the hash from sticking.
Et parçaları tavaya yapışırsa ıspatulayla kazıyın.
If any of the hash sticks to the pan, lift it up with the spatula...
Bir çift güzel kız olabilir.
Some hash and a couple of broads.
Mahkemeye bir kopyasını sunuyorum.
Hash it over, by all means.