Havadan перевод на английский
1,842 параллельный перевод
Havadan dövülmüş bir kılıç?
A weapon forged from air?
Size göstermem gereken bir şey var. Binanın patlamadan saniyeler önce havadan çekilmiş bir resmi.
This is an aerial frame enhancement of the building a couple of seconds before it was destroyed.
Yiyecek, tıbbi malzeme, jeneratör,... tüm hepsi havadan geldi, Çin'den.
Food, medical supplies, a generator, all air-dropped, all from China.
- Onlarla havadan çarpışmalıyız.
- Engage them from the air.
Havadan bahsetmediler.
They didn't mention the weather.
Hadi havadan konuşalım.
Let's all talk about the weather, shall we, Gwenda?
Havadan nefret ediyorum.
I hate the weather.
Ve havadan istediklerini yaratabilirler.
And they can create things out of thin air,
Gazdaki enzimi bozdum. O yüzden havadan saldırıda işe yaramaz.
I denatured the enzyme, which makes it useless for an airborne attack.
Şey, havadan bulaşmıyor, yani şansımız yaver gitti.
Well, it's not airborne, so we lucked out there.
Bu kadar kalabalık olmalarına rağmen havadan yiyecek yakalamak kolay olmaz.
But even with such numbers, it is not easy plucking food out of thin air.
Havadan sudan işte.
Oh, this and that.
Havadan gelen yeşilimsi bir alev.
A greenish flame, an aerial attack.
Havadan sudan konuşmaya başladık.
It started with a few words here and there.
Ya havadan değil, alçaktan uçtu.
No, not the weather. We were flying too low.
Daha ilk dakikada havadan bahsetmeye başladık.
No. We hit the weather in the first minute.
Dün geceki karlı havadan sonra hava 30 derece.
after last night's freak snowfall, it's 90 and humid.
Chul Ho, bu aralar açık havadan hoşlanır oldu.
Listen, chul ho all of a sudden only get turned on...
İşim bittiğinde havadan sudan konuşma istemiyorum.
I don't wanna make small talk. I just wanna be with you.
Havadan at!
Go long!
Soğuk havadan hoşlanmaz.
He don't like the cold, see?
Bunun için, ışınlar havadan su içine geçerken aniden yön değiştirirler.
Which is why light rays crossing from air into water abruptly change direction...
- Havadan sudan mı konuşalım?
- What's with the chitchat?
Bu bölgenin havadan yapılmış radyasyon taramasını içerecek.
It'll contain an aerial radiation scan of this entire area.
Havadan yapılmış radyasyon taraması verileri.
Data from an aerial radiation survey.
- Santiago Martinez, havadan ilaçlamadan.
Santiago Martinez, this is my partner.
Ekinlerin havadan ilaçlanmasını istiyorum.
This whole area, about 80 acres, that need to be sprayed.
Sınıra kadar havadan takip edeceğiz.
We'll stay on him from the air until the border.
Ve hiçbir şey söylemedin, havadan sudan bahsetmedin, hiçbir şey söylemedin.
And you haven't said anything, no small talk, nothing.
Havadan sudan konuşalım bunun gibi şeylerden mi bahsedelim?
We exchange small talk talk about the weather, things like that?
Helikopter havadan yakaladı.
Our bird spotted it on a flyby.
Serge, Deni, karavanı havadan takip edin.
Serge, Deni, you guys fly off and locate the RV from the sky.
Çık şu havadan.
Snap out of it, man.
Welther onları havadan her an yakalayabilir.
Welther will have them from the air any minute.
Afet Kontrol Merkezi uzmanları, havadan saçılan fabrika kimyasalının önemli etkiye sahip olduğunu hatta insan DNA'sını değiştirdiğini onayladılar.
Experts from the CDC confirmed that the airborne chemicals from the plant do, in fact, alter human DNA.
Şef bir yolunu bulup onu çan kulesine kadar takip etti. Sonrasında da havadan rahibe yağdı.
Somehow he finds a way out, follows her up to the bell tower, and it's raining nuns.
Son zamanlarda nasıl davrandığını gördün, ve onun havadan bu daireyi kapmasına izin vermeyeceğim.
You've seen the way he's been acting up lately, and I'm not gonna let him get that apartment for nothing.
Havadan söz ediyorsunuz.
Like you guys are here discussing the weather.
Andrew'yla yakın ilişkileri hakkında havadan sudan şeyler.
Crude things about their intimate relationship.
Ama hava. Tabii ki Newfoundland'daki havadan söz etmeye bile gerek yok.
But the weather, needless to say, in Newfoundland.
Havadan New York Şehri'ne mesaj mı yolladınız?
You sent a message to New York City through the air?
Yani dua, meditasyon yok. Sadece havadan sudan konuşuyorsunuz.
So no prayers, no meditation, just shooting the breeze?
Havadan gelecek para değil ki.
Not just lying around waing to get thrown into a duffel bag.
101'inci Havadan Nakil.
"101st Airborne."
Onca yolu havadan sudan konuşmak için gelmedim ancak buz gibi olduğu da ortada.
I haven't flown all this way to discuss the weather, - which by the way, is freezing.
Havadan baskınla yerle bir edin.
Blitz the bejesus out of them from the air.
Havadan sudan konuşmaya çalışıyordum.
Just trying to make a small talk.
- Konuşuyoruz havadan sudan
What you talking about? We always come this way.
Kışı, rutubetli yaprak yığınının altında, nemli ciltleri aracılığıyla havadan oksijen alarak geçirdiler.
They have spent the winter deep in the damp leaf litter breathing by absorbing oxygen from the air through their moist skins.
Havadan sudan konuşmak için burada değilsin.
You're not here for small talk.
Füze korunma kalkanı bizimle havadan yapılacak bir saldırı arasındaki tek şey olabilir.
The missile defence shield could be the only thing between us and an airborne strike.