Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ H ] / Haze

Haze перевод на английский

408 параллельный перевод
Tamamen belirsizlik içindeydim.
I was in a complete haze.
İnsan gizemli, mavi bir sis içinde yüzüyor İsviçre'de dağların tepelerindeki duman gibi.
One swims in a mysterious blue haze... like the mist on the mountains in Switzerland.
Öyle bir şey ki, beynimi bir sis sarıyor ve her şey yerinden oynuyor.
It's like this haze fills my head and twists everything out of shape.
Buğuyu kesiyor.
Why, it kind of cuts down the haze.
O zamana dek bunun farkında değildim.
Until... I don't know what it was... it swept over me like a haze...
Sıcak dalgası, türbülans, sıçrayan orman yangınları... milyonda bir şans.
Turbulence, heat haze, odd forest fires... it's a million-to-one shot.
Bu duman, güçlü radyasyonun sonucu.
That's haze, a field of intense radiation.
Doğrusu, bir gün sis kalktığı zaman gördüm sanırım.
As a matter of fact, I thought I saw some the other day when the haze lifted.
Güneş pırıl pırıldı. Hafif bir sis vardı.
The sun was shining and there was just a little haze.
En ufak sis belirtisinde hız kesmeliyiz.
If there's the slightest bit of haze, we shall have to slow down.
Ne yaptığımı çok iyi bilmiyordum.
I was in a haze.
- Bir sis ile kaplı.
- Covered with a haze.
Dolores Haze adında... bir kız hatırlıyor musun?
Do you recall a girl called Dolores Haze?
Hatırlıyorum da merhum Bay Haze ve ben...
In fact, I remember when the late Mr. Haze and I...
Demek Bay Haze merhum oldu?
Oh, the late Mr. Haze?
Eminim merhum Bay Haze'le sohbet etmekten zevk duyardınız, o da sizinle.
I know you would have liked to talk to the late Mr. Haze, and he to you.
Merhum Bay Haze... ne zaman vefat etti?
How late was the late Mr. Haze?
İyi geceler Bayan Haze.
Good evening, Mrs. Haze.
Bayan Haze bunu size vermemi istedi.
Mrs. Haze asked me to give you this.
Bu Bay Haze'indi.
It belonged to Mr. Haze.
Bay Haze hasta olduğunu öğrenince satın aldı bunu.
Mr. Haze purchased it when he found out he was ill.
Silah merhum Bay Haze'inmiş.
It belonged to the late Mr. Haze.
"Haze adlı kadın..."
"The Haze woman..."
Salak Haze artık senin oyuncağın değil.
The stupid Haze is no longer your dupe.
Dolores Haze?
Dolores Haze?
3 numaradaki Bayan Haze'in faturasını ödemek istiyorum.
I want to pay the bill of Miss Haze in Room 3.
3 numaralı odada kalan... Bayan Haze'in faturasını ödeyip onu götürmek istiyorum.
I simply want to pay the bill for Miss Haze in Room 3 and take her away from here.
O harika bir kız Profesör Haze.
She's sure a swell kid, Professor Haze.
Bu kokuda dinlenir... sanki uyuşurduk.
Enveloped in its scent, you drift into a dreamy haze.
Bir süreliğine ağır sis içine girdik ve irtibat koptu.
We ran into a little bit of heavy haze, and I lost contact.
Siste kaybolduğunuzda, neden talimatları vermedi?
When you were lost in the haze, why didn't he give you your bearings?
My independence seems to vanish in the haze
♪ My independence seems to vanish in the haze
Berbat bir durum, Haze.
It's a damn shame, Haze.
Şaşmamalı, belki de ona romantik bir sisin ardından bakıyordum.
I may have been looking through a romantic haze.
Parfümlerin içinden...
Through the haze from perfume stalls...
Güneş sisi güçlükle delebiliyor, yağmurun ve pusun oluşturduğu bir sis değil bu, ama mezbahalardaki duman gibi yoğun ve sıcak bir buğusu var.
The sun can hardly pierce the haze, not a haze made out of rain and fog, but steaming thick and hot like the mist in a slaughterhouse.
Karım, her zamanki gibi durumun bütün pratik yanlarını göz ardı edip kendini romantizme bıraktı ve mantıklı bir şekilde tartışamayacak duruma geldi.
My wife, typically enough decided to ignore every practical aspect of the situation and went off in a romantic haze, which made her totally inaccessible to anything in the way of reason.
# Puslu sabah ve akşam fırtınasında #
The morning haze, the evening storm
Haze adında bir soyguncu ve şişman atlı bir Meksikalı da onunla berabermiş.
A thief named Haze is with him and a Mexican on a round-bellied pony.
- Kum adasındaki Haze.
- The one on the sand spit's Haze.
O, Haze ve Meksikalı Bob.
Him, Haze, Mexican Bob.
Haze'i, Moon'u, Quincy'yi ve de bir delikanlıyı hakladım. Dışarıdalar.
I got Haze and some youngster outside with Moon and Quincy.
Haze!
Haze!
Haze denen adam da öldü.
That man called Haze, he's dead, too.
"Purple haze was in my brain."
"Purple haze was in my brain."
"Purple haze all around."
"Purple haze all around."
İlk tezahürü bulutla hafif sis arası bir yapıda oldu.
Merely like a cloud, like unto a haze when it first took shape, in its first manifestation.
Kapıyı açtılar ki bunu yapan mahkûmlardı dışarı mavi bir duman çıktı.
They opened the door - that was the prisoners'squad who did that - then a blue haze came out.
Bir daha hiç böyle sevemeyebiliriz ama günler boyunca sisin ardından seni görürüm...
'We may never love like this again' 'But through the days' 'Beyond the haze'
Şu an gördüğümü anlatabilirim ama etraf dumanlı.
I'd depict it as I saw it now, but in the blue haze.
Süzülerek uçuşan şekiller fırıl fırıl döner belli belirsiz bir çılgınlık sarar insanı.
A vague haze of delirium Creeps up on him Soaring and flying images spin

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]