Helm перевод на английский
1,054 параллельный перевод
- Bayan Helm, acaba mahkum "Onu öldürdüm." dediğinde kimden söz ettiğini biliyor muydunuz?
- Mrs Helm, when the prisoner said "I have killed her", did you know to whom he referred?
Bayan Vole, ya da Bayan Helm, hangisiyle hitap edeyim istersiniz?
Mrs Vole, or Mrs Helm, which do you prefer to be called?
Sorun şu ki, eğer o zaman yalan söylediyseniz şimdi de söylüyorsunuzdur.
The question is, Frau Helm, were you lying then, are you lying now?
Hepsi bu kadar, Bayan Helm.
That will be all, Frau Helm.
Bayan Helm, mahkemede yalan yemin etmenin ne demek olduğunu biliyor olmalısınız.
Mrs Helm, I presume you know the meaning of the English word "perjury"?
Peki bu ülkede Bayan Helm, mahkemede yalancı tanıklık yapmanın cezasının çok ağır hapis cezası olduğunu biliyor musunuz?
And are you aware, Mrs Helm, that the penalty in this country for perjury is a heavy term of imprisonment?
Ve son olarak içlerinde en zarar verici olanı iddia makamının sürpriz tanığıydı. Kendisi mahkumun evlendiği ve ülkenin güvenli ortamına getirdiği sevgisini ve adının korumasını verdiği kadın.
And most damaging of all, the prosecution has produced a surprise witness, one Christine Helm, whom the prisoner brought from the rubble of her homeland to the safety of this country, giving her his love and the protection of his name.
Madem bunlar doğru değil tanık Christine Helm'in bilerek aksi ifade vermesi için bir sebep görebiliyor musunuz?
Do you know any reason why Christine Helm should give the evidence she has - if it were not true?
Bayan Helm tanık sandalyesindeyken onları izledim.
I watched when Frau Helm was on the stand.
Christine Helm tarafından yazılmış mektuplar.
Letters written by Christine Helm.
Christine Helm'i çağırın.
Call Christine Helm.
Christine Helm.
Christine Helm.
- Christine Helm.
- Christine Helm.
Bayan Helm, hala yemin altında olduğunuzu biliyorsunuzdur, değil mi?
Mrs Helm, you appreciate you are still under oath?
Bayan Helm, mektup kağıdınızı teşhis etme nezaketini göstermiş bulunuyorsunuz.
Now, Mrs Helm, you've been kind enough to identify your letter paper.
- Bayan Helm!
- Mrs Helm!
Bayan Helm, lütfen tanık sandalyesine geri döner misiniz?
Mrs Helm? Will you go back to the witness box?
Şimdi yeniden sormak istiyorum, Christine Helm, bu mektubu siz mi yazdınız?
I now ask you again, Christine Helm, did you write this letter?
Cevap vermeden önce, Bayan Helm, sizi bu ülkede yalancı şahitlikle ilgili kanunun çok ciddi cezalar öngördüğü konusunda uyarmak isterim.
Before answering, Mrs Helm, I wish to warn you that the law regarding perjury in this country is very severe.
- Joe, dümene sen geç.
- Joe, you take the helm. - Mommy!
Dümeni sancağa kırın.
Make way together, lads. Starboard helm.
Babamın elbisesi ipekten Şapkası altından ve mızrağı da güneşteki altın gibi parlar
Father's robes are of silk, his helm is of gold and his lance flashes like gold in the sun
- Rüzgar yönüne kır!
- Helm up!
- Dümen kırıldı!
- Helm up, sir.
- Dümeni ağır ağır kır.
- Ease your helm.
- Orsa alabanda ( gemiyi rüzgara doğru çevirin ).
- Down helm.
- Orsa alabanda, efendim.
- Down helm, sir!
Dümeni kaldırın!
Up helm!
- Görevliler dümene!
- Midships to helm!
- Dümeni derhal çevirin!
- Put the helm over instantly!
- Dümeni çevirin!
- Put the helm over!
- Dümen aşağıya doğru.
- Down with helm.
- Dümen aşağıya doğru, tamam, efendim.
- Down with helm, it is, sir.
Dümene!
Up helm!
Dümeni çevirmeye hazır olun!
Be ready to reverse your helm!
Kaptan benim, devralamazsın.
I'm at the helm, you can't take over.
Tamam, dümeni alacağım.
Okay, I'll take the helm.
Dümene geç.
Take the helm.
Dümende kal.
Stay at the helm.
Yiğit kalplerinizle başınız dik durun.
Stand at the helm, with valour in our hearts.
Dümene geç.
- Take the helm.
İskele yap.
Port helm.
Demek istediğim gibi, dümende bizim sağlam ellerimiz olursa güzel gemi Battledore'un fırtına ve kasırgalar içinde yoluna devam edeceğinden ve hayat denizinde tehlikede olanlara sığınılacak bir liman olmayı sürdüreceğinden eminim.
As I was about to say with our steady hands at the helm I am confident that the good ship Battledore will continue to buffet her way through storm and tempest providing a safe haven for those who are in peril on the sea of life.
Siz iyi bir denizcisiniz Kaptan ama dümende bir kadın elinin olması Battledore'a yarayabilir.
You're a fine sea dog, captain, but it seems to me that the Battledore could well do with a woman's hand at the helm.
Dümene geç!
Man the helm!
Dümeni al!
Take over the helm!
Nereye gideceğimi bilmeden dümeni nasıl kullanabilirim ki?
How can I handle the helm if I don't know where we're going?
Bay Hanson, dümeni geminin bilgisayarı kontrol edecek.
Ship's computers will handle the helm, Mr Hanson.
Dümen tepki vermiyor.
The helm does not respond.
- Dümeni serbest bırakınız.
- Disengage from helm.
- Kestane buldum.
Yes, and you do the helm!