Hep söylerim перевод на английский
259 параллельный перевод
Hep söylerim, aceleyle evlenen pişman olur.
I always say, marry in haste, repent at leisure.
Hep söylerim, dört kişi kalabalık demektir.
I always say four's a crowd.
Bu bitli gelincigin bir hirsiz oldugunu hep söylerim.
I told you that old fIea-bitten weasel was a crook!
Bir üzüm suyu daha, Grayson, hep söylerim, yeterince vitamin alamıyoruz.
Another grape juice Grayson, you can't have too many vitamins I always say.
Hep söylerim, eğer birini alt edemiyorsan, yanında yer al.
I always say, if you can't whip them, join them.
Bunu hep söylerim.
I have always said this.
Hep söylerim. " Dan Brooks.
You know, I always said, " Dan Brooks.
Hep söylerim kadınlar ve atlar, kırbacını kullanacaksın.
Always said, women and horses, use the whip on them.
Ben hep söylerim.
I always do.
Ne ekersen onu biçersin, hep söylerim.
Well, you only get out of a sweater what you put into it, I always say.
Ben hep söylerim, en iyi savaşan ordu, koşan ordudur.
Well like I always said, a fighting army is a running army.
Zihin sükunu her zaman midede başlar, bunu hep söylerim.
Peace of mind always begins in the stomach, I always say.
Bunu hep söylerim.
I always say that.
Hep söylerim, çok su içme, midenin rahatı için biraz şarap iç.
I always say, drink no longer water, but take a little wine for they stomach's sake.
Bunu hep söylerim.
I say it all the time.
Hep söylerim, birinin dişlerini dökmek istiyorsan... iki ayağını da kullanmalısın.
I always say, "If you're going to kick a guy in the teeth, " be sure to use both feet. "
Bazı arkadaşlara hep söylerim... gazetecilik dersi veren birinin mizah anlayışı olmalı.
It's like I said to some of the boys... anybody who teaches journalism has gotta have a sense of humour.
Hep söylerim, Bay Treadwell, bir sorunumuz olduğunu bilmek çözüme götüren ilk adımdır.
I always say, Mr. Treadwell, that recognizing that we have a problem is the first step towards solution.
Hep söylerim, eğer birinci sınıf bir odan yoksa iyi bir servise müteşekkir olmalısın.
Hmm, my suitcase. I always said : If one doesn't have first-class housing, one should at least be glad about the friendly service.
Hep söylerim, becerikliysen ve bunu biliyorsan, saçmalıklarla zaman harcamanın anlamı ne, değil mi?
Honey, I always say, if you're good and you know it, why waste time beating around the bush, true?
Ben de şunu hep söylerim, kendini beğenmek ömür boyu süren bir aşktır. Ve sunu görüyorum ki, sen ve sen birlikte çok mutlu olacaksınız.
And I always say that to love yourself is the beginning of a lifelong romance, and after watching you, I know you and you will be very happy together.
Hep söylerim, şapka asmak için en iyi yer bir şapka askısıdır.
I always say, the place to hang a hat is on a hat stand.
Zevkler ve renkler tartışılmaz, hep söylerim.
Well, everybody to his own taste is what I always say.
Lider bir tipim olduğunu hep söylerim.
I always said I was a leading-man type.
Hep söylerim.
I always do so.
Hep söylerim, açık ve kesin bir dil insanları her zaman biraraya getirir.
That's what I've always said the world needs : More simple understanding to bring people together.
Hep söylerim.
I always said it.
Hep söylerim : Tekerlekli üçüncü sınıf tabanvaylı birinci sınıftan daha iyidir.
Tha knows what I always say ; third-class riding's better than first-class walkin'.
Cesur olduğunu hep söylerim Louis.
I always said that you had guts, Louise.
Hep söylerim, kadınlar yemeklere benzer...
I say a woman who likes food- -
Bilirsiniz, öğrencilerime hep söylerim, bazan kılıksız olmak, titiz ve temiz olmaktan daha zordur.
I used to tell my cadets, you know, all the time... sometimes it's harder to be... a slob than to be neat and tidy and clean.
Sana hep doğruyu söylerim.
I always come clean with you.
Ben de hep bunu söylerim.
The most ridiculous thing.
-... hep hayaller gördüğünü söylerim.
- You're always seeing things. - Never mind.
Geceleri hep kalkar ve şunu söylerim :
I often wake up in the night and say :
İyi, çünkü ben hep salt gerçeği söylerim.
Good. I always tell the truth.
Yüzbaşıya hep astsubay danslarının en iyisi olduğunu söylerim.
I'm forever telling the captain that it's the noncommissioned officers dance that is the nicest dance.
Hep bunu söylerim.
That's what I always say.
Bugünlerde çok işe yaradığını söylerim hep.
I always think that helps nowadays.
"Ama hep mutluluk şarkıları söylerim."
"But the songs I sing are merry songs"
Yeşil saçlı değilsem, hep doğru söylerim!
I positively never wore green hair!
Sadece sıranı bekle, hep bunu söylerim.
Just wait your turn, I always say.
Yürüyebildiğini, hep yürüdüğünü herkese söylerim.
I'll tell everybody you can walk - you always could.
Hep yanlış şeyler söylerim. Özür dilerim.
You know, dear, I'm always saying the wrong thing.
Bu gibi durumlarda hep bunun ailelerin hatası olduğunu söylerim.
I always said it's the parents'fault in cases like this.
Tabii yine ormana girmediyse. Ona hep oraya gitmemesini söylerim.
Unless she's gone snuck off into them woods again like I told her not to, to play.
Ben hep böyle söylerim.
That's what I always say.
Her şeyin bir karşıIığı vardır, ben hep bunu söylerim.
One good turn deserves another, that's what I always say.
Ona hep ya parti verdiğimi ya da bir partiye gittiğimi söylerim.
I always tell her I had a party or that I went to one.
Hep böyle söylerim.
That's what I always say, sir.
Aslında hep birkaç yaş fazla söylerim.
In fact, I always add a few years on.