Het перевод на английский
148 параллельный перевод
O biraz öfkeli.
She's pretty het up.
Böyle heyecanlı bir şekilde devamlı yer değiştirip durmak aptalca.
I think it's silly switching around like that, getting all het up.
Het?
Het?
Het vErna'ya söyle hemen içeri girsin.
Het, tell Verna I want her back in here.
- Hey, Het.
- Hey, Het.
Het, Happy, oradan gidelim.
Happy, try it.
Şu Snookie Maguire denilen kızla gezmeye gitti kız da bunun aklını başından aldı, tuzağa düşürdü.
He went riding with that Snookie Maguire... she got him all het up, and she trapped him.
Değiştiremeyeceğimiz bir şey için kendimizi heyecanlandırmanın faydası yok.
Ain't no use getting ourselves all het up about something we can't change.
Şimdi beni olaylara het benden al.
Now hebje me to the affairs.
Büyük kız aksi ve ters ki, Babası onu everene kadar çare yok, Etendim, sizin aşkınız evde kalacak.
Het elder sister is so curst and shrewd... that till the father rids his hands of her, Master... your love must lie a maid at home.
Katharine'ya kur yapmayı kabul ediyor, Hatta, çeyizi dolgunsa, evlenmeye razı.
- What? - Yes! And to marry her if het dowry please.
Söyle onlara, öğretmenleri geldi.
Tell het, they are her tutors. Bid she use them well.
- Bastır, hatun!
- To het, widow.
Canını sıkma, sevgili dostum. Uzağa falan gidemez bu.
- Don't get het up, dear fellow.
Canını sıkma, sevgili dostum.
- Don't get het up, dear fellow.
Burada sana dalıyorum sen de beni nakavt edeceksin!
Now, listen, don't get het up. This fight is fixed, remember?
Kesadınızı hetireyim. "
I will het your vill. "
Hesabınızı hetireyim.
I will het your bill.
Şey, biraz canı sıkkın.
Well, he's a little het up.
# Geçen Pazartesi, Leyden'da aşçı yamağı olan, "Çocuk" lakaplı... #... Adriaen Adriaenszoon hırsızlık suçundan asıldı.
Last Monday, the Leiden kitchen help Adriaen Adriaenszoon, or'het Kint'was hanged for theft.
Neden sinirlisin?
- Why are you so het up?
Neden bu kadar sinirlendim anlamıyorum.
I don't know why I get so het up.
Şey, burada yaşamama izin verdiler.
Wehh, they het me live here.
Topper, sana küçük bir hikaye anlatmama izin ver.
Topper, het me tell you a hitthe story.
Bunu benim tutmama izin versen iyi olur evlat.
You better het me handle this, som.
Yanında kalmama izin ver.
Them het me stay with you.
'Het West'pompa istasyonunda.
The pumping station. Tomorrow at 8 : 00.
Bu bir rüya.
Het is een droom.
Het.
Hey!
kafasını kendine doğru çekme.
Don't pull het head to you
- Het, Bleed! - Kimsin?
- Doesn't mean she's safe.
Gitmiyorum!
Vergeet het maar.
Het Parool'da yazıyordu.
It was in the paper.
Het Ti, ben Shane...
Hey, T., it's Shane...
Omloop het Volk, Paris-Nice, Three Days of De Panne, Paris-Roubaix Fransa Bisiklet Turu'nu kazanana kadar, her şey aksamadan gitti.
Omloop het Volk, Paris-Nice, Three Days of De Panne, Paris-Roubaix everything went without a hitch until I won the Tour de France.
Son sözleri. "Onlara komik olduğunu söyle."
Her last words... "vertel hen het is grappig." Tell them it's funny.
Nancy Cahill'in görgü tanığına söylediği son şey neydi?
What's the last thing Nancy Cahill said to that eyewitness? "Vertel hen het is grappig"?
Het, iyi olacak mısın?
Hey, you gonna be all right?
Bir şeyler yap ve Omar'dan arabayı al ama ona gideceğimiz yerden söz etme.
Make somethinh up, het Omar to lend you his car but don't tell him where we're hoing.
Size söylüyorum.
I will say het'm.
cinayet yaklaşımının onları umutlandıracağını mı düşünüyorsun?
You think the murder angle will het their hopes up?
Karakatoa'nın küçük bir volkanik adası kayıtlı tarihin en büyük doğal afetlerden birini yaratarak patladı
Op 26 augustus 1883, barste de vulkaan op het kleine vulkanische eiland Krakatau uit, dit veroorzaakte één van de verschrikkelijkste natuurrampen in de geschreven geschiedenis.
Karakatoa'nın volkanik adası, Sunda boğazı'nın tam ortasında Ana kıtadan 30 mil ( 48km ) uzaklıktadır.
Het vulkanische eiland Krakatau ligt in het midden van de Sunda Straat, 45 kilometer van het vasteland.
Buradaki insanlar yüzyıllardır tehlikeli olduğunu düşünmediğimiz volkanın manzarası altında yaşamıştı.
Eeuwenlang leefden de mensen hier in het zicht van de vulkaan. We dachten niet dat dat gevaarlijk was.
Yine oluyor anne. Yer titriyor.
Het gebeurt weer mama, de wereld beeft weer.
Sorun değil bakarım
Maak je niet druk, ik regel het wel.
Asla! Niye olmasın, Gremio. Sen ve ben onun zırıltısına dayanıyor olabiliriz.
Tush, Gremio... though it pass your patience and mine to endure her loud alarums... there'd be good fellows in the world, if one could but light on them... would take her with all het faults for the sake of her father's fortune.
- Ne diye bu kadar kızdı ki?
What's she so het up about?
Gidelim.
Het!
Ama het tarafına kan bulaşmış. Ben hallederim Kerry.
I've got it, Kerry.
Anladın mı? ( Begrijpt u? )
Vertel hen het is grappig!