Heyecanlandım перевод на английский
2,043 параллельный перевод
Büyük kızımıza araba kullanmayı öğretme konusunu..... düşünürken çok heyecanlandım.
But i found myself getting very excited today About the prospect of teaching our eldest how to drive.
Bu şey için birden çok heyecanlandım.
I-I just suddenly got so fascinated with that thing, I-I... I kind of...
Herneyse, çok heyecanlandım.
Anyway, I'm just thrilled to the gills.
- Vallahi çok heyecanlandım, vallahi çok heyecanlandım.
By God! By God! .
Annemle konuşurken çok heyecanlandım ve sanırım içine 10 tane falan kitap koydum.
Man, what have you got in here? I was so nervous with my mom, think I put like ten books in there.
Çok heyecanlandım!
It's so exciting!
Çok heyecanlandım.
I would be thrilled.
Heyecanlandım.
Thrilled.
Konuştukça daha da heyecanlandım.
I'm getting excited the more I talk about it.
Beş, dört, üç... Heyecanlandım, ha?
Five, four three...
Neden bu kadar heyecanlandım, bilmiyorum.
I don't know why I'm so nervous.
Para yüzünden heyecanlandım.
I was so excited about the money.
Heyecanlandım yalnızca.
I'm just excited.
Sevindim, heyecanlandım.
Well, and happy. Excited.
Ben biraz heyecanlandım.
I mean, I kind of am.
Heyecanlandım. Hadi.
i'm excited. come on!
Siz o şekilde gelince heyecanlandım.
No, man. Y'all swooping in like that, makes me agitated, for real.
Heyecanlandım.
I get excited.
Özür dilerim. Heyecanlandım.
I'm sorry, I get excited.
ama sesini duyduğumda heyecanlandım.
But when I hear your voice I get excited.
Seni görünce heyecanlandım...
Don't go on say I had seen you...
Çok heyecanlandım çünkü daha önce hiçbir televizyon veya video da görmemiştim, bu şimdi bir ilk olacak.
I'm fascinated because I've never seen it on television or video, so it's a first.
Çok heyecanlandım.
I'm so pysched!
Şu anda çok mutluyum belki de ofisin bir parçası, diyalogun bir parçası olduğum için olduğum için heyecanlandım.
I am very happy right now, Thrilled perhaps, to be a part of the office, To be a part of the conversation.
Çok gurur duydum, çok etkilendim, çok heyecanlandım ve olağanüstü çalışmalarınız için hepinize teşekkür etmek istiyorum.
I am so proud and so thrilled and so excited and I just wanna thank everybody for their extraordinary work.
Seni öyle gördüğümde, ben nedense heyecanlandım.
When I saw you then, I somehow you could say I got excited.
-... o yüzden heyecanlandım, ağzımdan kaçtı.
- So i was excited, so it slipped out.
Tanrım, ona bakarken çok heyecanlandım.
Oh, God, I was so tempted to look back at her.
Heyecanlandım, Jez.
I'm excited, Jez.
Bu benim gerçek işim olabileceği için heyecanlandım.
Genuinely excited that this could be my actual job.
Çok heyecanlandım.
I'm all worked up now. I feel bad.
Çok heyecanlandım.
Let's do it. I'm excited.
Ben, hiçbir şeyin heyecanlandırmadığı yaralı, yaşlı bir kurdum.
I'm an old scalded wolf, unexcited by anything.
Peki, görünüşe göre bu konuda senden daha çok heyecanlandık.
Okay, i'm guessing that we're a lot more excited about this than you are.
Heyecanlandın mı?
Are you excited?
İlk iki atışı yaptıktan sonra seyircileri heyecanlandırdım.
I believe post mortem results await us. Very good.
Döneceğini öğrendiğimde çok heyecanlandığımı kabul etmem gerek.
I got to admit, when I heard you were coming back, I got pretty excited.
Yeni patronumun siyah bir cerrah olduğunu öğrenince ne kadar heyecanlandığımı biliyor musun?
You know how excited I was when I found out that my new boss was a black surgeon?
Beni heyecanlandırmaya mı çalışıyorsun?
- are you trying to get me wet?
Geri kalan günlerimi tutku duyduğum biriyle geçirmem lazım beni heyecanlandıran biriyle. İyi veya kötü, Hank, o birisi sensin.
I want to spend the rest of my days with someone I feel passionate about, someone who gives me butterflies, and for better or for worse, Hank, that someone is you.
Heyecanlandırıcı mıydı?
Was it exciting?
Çünkü felaket seni hem korkutuyor hem de heyecanlandırıyor hayatım.
That's because disasters freak you out yet fascinate you at the same time, sweetie.
Sizleri heyecanlandırmaya, hudutlarınızın dışına çıkarmaya çalışıyorum.
Well, I'm trying to shake things up a bit, get us out of our boxes.
Evet biliyormusun penis sıralam fikri beni çok heyecanlandırıyor. Şimdiki tüm koşullar kanıttır.
Yeah, you know, while I'm excited about the idea of a penis lineup, um, the evidence is all circumstantial right now.
- O, seni heyecanlandırır mı?
- Does he turn you on?
Bunun beni heyecanlandırması mı gerekiyor şimdi?
That's supposed to inspire me?
Ne kadar heyecanlandığıma inanamadım.
I couldn't believe how excited I was.
Biraz telaşlandım ama çok heyecanlandım. Heyecanlandım.
No, I'm excited.
- Neye heyecanlandığımı görmek istermisin?
You want to see what I twittered?
Biraz votka alacağım. Heyecanlandı.
I'll get some voddy.
İkimizi de heyecanlandıracak bir plana ihtiyacımız var.
And I was alone.