Horse перевод на английский
20,294 параллельный перевод
Ona, ata dikkat etmesi gerektiğini söyledim.
I told her to be careful with the horse.
Seninki susuzluğunu giderdi.
Your horse has quenched his thirst.
- Dizgini tutarak git. - Orada bekle.
Just get off your horse and lead it by the bridle.
Atından inip yürüyerek gel.
Stop right there. Get off your horse and walk the rest of the way.
Sadece kolay olanı yapmayı seçersen eğitimsiz bir tazı olursun, yarış atı değil.
If you only do what comes easy to you, what you are good at, you are just an untrained thoroughbred, which isn't a race horse, at all.
Seni at ol diye yetiştirdim. Serserilik yapma.
I raised you to be a horse, not to come out to the pen.
Burada ne yapıyorsun evlat?
What are you doing here, horse, hm?
Yetişkin bir kadın olabilirim ama aslında hala beni alacak beyaz atlı prensimi bekliyorum.
We may be grown women, but underneath we're just little girls dreaming about being carried off by a prince on a white horse.
Çok fazla dresaj izliyorum, çok gelişmiş bir at dansı biçimi, ayrıca bol bol resim ve eskiz yapıyorum.
I've been watching a lot of dressage, which is a very elevated, uh, competitive form of horse dancing, and I've been doing a lot of painting and a lot of sketching.
O atı size göstereceğim.
I'll show you guys the horse that I based it on.
Bir at.
A horse.
Yüksek beş, at.
High-five, horse.
Yüksek beş, at!
High-five, horse!
Ata rastlamalısın.
You're going to spook the horse.
Burada bir at var.
There's a horse here.
Evet, bırak da atı alsın.
Yeah, let him take the horse.
Aslında sadece araba yolunun sonuna kadar Çünkü o atın caddesine girmesine izin verilmiyor.
Actually just to the end of the driveway'cause that horse isn't allowed on the street.
Beş damlası bir atı bile devirebilir.
Five drops will knock down a horse.
- Küçük atımı arıyorum.
- My little horse.
Atın çok güzelmiş.
That's a very beautiful horse.
Hemen bir alt sokakta. Atı orada bulursunuz.
Right down the block, you will find the horse.
atı nereye bağlıyorsun? Nefesiyle ısınabilirdik
Where's the horse that goes with this fucking car?
Ya onların dikkatini muzipliğinle dağıtırsın ve ben de giderim.
One, you just strike them, with your bad in the horse, and I'll leave.
Kaç beygir?
How many horse power?
Sen ve Murtagh adamların geri kalanını toplayıp kuzeye gidin.
I'll look for a horse along the way. You and Murtagh gather the rest of the men.
Demek artık hem hain hem katil hem de at hırsızıyız.
So, now we're traitors, murderers, and horse thieves.
Hepsi yalnızca o lanet olası atın üzerinde kıçını tutamamış olduğun için!
All because you couldn't keep yer arse on a bloody horse.
Belki de Sayın Meclis Üyesi sırça köşkünden inip elini taşın altına koymalı.
Maybe Madam Councilwoman need to step off her high horse and get her hands dirty.
"Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Binicisinin adı Ölüm'dü."
"And behold a pale horse... and he that sat upon him, his name was Death."
Evet, aynı atlara yaptığı gibi. Tabi eğer kokain, met gibi şeylerle karıştırırsan, etkisi azalıyor.
Yeah, like the horse, unless you mix it with coke, meth, whatever, take the edge off, so to speak.
"Atı henüz gelmediği zamanlar orada öylece beklerdi."
"When his horse had not yet been brought around... " she'd stayed there.
Şimdi de atıyla konuşan adamım.
Now I'm the guy who talks to his horse.
- Atımı alıp gelmem gerek.
Well, I have to fetch my horse.
Bu şerifin atı seni orospu çocuğu.
That's the sheriff's horse, you son of a bitch.
- Hemen atına bin.
Get back up on that horse.
- Atına bin dedim.
- I said get back up on the horse.
Artı bir atı var.
Plus I got a horse.
Hayatım senin at tutun.
Keep your horse, honey.
Bir ata Durant koydu ve yola çıktılar.
They put Durant on a horse and rode off.
( AT kişnemelerini )
( HORSE WHINNYING )
Eğitilmeyi istemeyen atı eğitemezsin ama yine de denemeye devam edeceğim.
And can't train a horse that don't want to be trained, but... I keep trying anyways.
Sonra 3 battaniye ve bir ata beni Mojavelere verdiler.
Then they traded me to the Mojave for three blankets and a horse.
3 battaniye ve bir at.
Three blankets and a horse.
Demir At kumandasında manzarayı duman kusan nefesiyle karartarak kulakları sağır edici çığlığıyla dünyaya muazzam şeyler başaracak muazzam insanlar olduğumuzu duyuracak.
Drawn by the Iron Horse, darkening the landscape with his smoky breath announcing to the world with its piercing scream that we are a great people who can accomplish great things.
- Atınız var mı?
- Do you have a horse?
Süvari atı.
A cavalry horse.
İnşallah karımın arkadaşı attan düşmez.
Cos I hope my wife's friend doesn't fall off the fucking horse.
Harika bir at, Tom.
Fucking beautiful horse, Tom.
Prens senin atını da aldı ve senin için sakıncası olmayacağını bildiğini söyledi.
The prince also took your horse.
Hani şu at üzerinden attıktan sonra seni geri getirdikleri günü.
You know, the... the day they brought ye back after you'd been thrown by that horse.
- Atına bin.
- Get on the horse.