Hug перевод на английский
6,335 параллельный перевод
Hoşça kal Carlos.
A big hug, Carlos.
- Sarılmak istermisin?
~ Do you want a... hug? ~ What?
- Bilmiyorum, insanlar böyle yapmıyor mu?
~ I want to help. ~ Hug it out? ~ People do that.
Buraya gel ve bana sarıl, dostum.
Come out here and give me a fucking hug, dude.
- Sarıl bana.
- Hug me. - No.
Anne, sarıl bana.
Mommy, hug me.
Bir kerecik olsun okşamadın, sarılmadın, öpmedin.
Never a caress, never a hug, never a kiss, nothing.
Ve sonra biz gidip biz onu görmek ve ona sarılmak ve onunla konuşmak ve elini tutun ve bu kadar Sadece Ross gibi, biliyor musun?
And then we go and we see him and hug him and talk to him and hold his hand and it's just like Ross, you know?
Hemen ona sarıldım ve her ne olursa olsun seni seviyorum oğlum, dedim.
I just gave him a big hug and said : " l love you anyway, son.
Sarılabilir miyim?
Can I get a hug?
Dur tahmin edeyim, kucaklaşma zamanı mı?
Well, then, I guess I got time for a hug.
Büyükbaba kucaklaşması.
Give your gramps a hug!
Eğer bu döngüyü kırmak istiyorsan gelip bana sarılman işe yarayabilir.
If you wanna buck that trend, I sure could use a hug right about now.
~ Ne sarılırsın ne de üstüme atlarsın. ~
"You don't pounce or hug."
Gel sana kocaman sarılayım.
Somebody looks like she could use a hug.
Birinin sarılmaya ihtiyacı var!
Someone needs a hug!
Hadi ama, gel sarılalım.
Come on, give me a hug.
Babana sarılmayacak mısın?
Don't you give your father a hug?
Sarıl bakalım bana.
Give me a hug.
Andy, hadi sahte polise sarıl.
Andy, now give the fake cop a hug.
Pekala, sarıl, Andy.
All right, hug him, Andy.
Bayan bence bana sarılmak istemiyor.
You know what, ma'am, he doesn't want to give me a hug.
- Hayır, sarılmak istiyor.
- No, he wants a hug.
- Hadi, Andy, sarıl.
Hey. - Okay, Andy, hug him.
- Sarıl ona.
He's fine. - Hug him.
Sarılmayacak.
He doesn't have to hug me.
Onu çok özlemiştim ve sarılmak istedim.
I really missed her and I wanted a hug
Sarılsana.
Well, hug?
Isıtmak için ona sarılmalısın.
You need to hug him, keep him warm!
- Hadi sarılalım.
- Hug, come on.
Kucaklaşmaya var mısın?
Need a hug?
Sarılmak ister misin?
You want a hug?
Sakın kıpırdama.
Hug the shadows.
Sarıl bakalım.
Gimme a hug, alright?
Sarılalım mı?
You want a hug?
Ne yani, bir kadınla erkek sarılamaz mı?
- What, a guy and a girl can't have a hug?
İlk anda bana sarılmak için saldırmayın.
Don't everybody rush to hug me at one time.
- O zaman ona sarılın.
- Then give her a hug.
Partnerinize sarılın lütfen.
Hug your partner, please.
Emo gibi bir lezbiyen kaltak ki muhtemelen gerçek bir lezbiyen bile değildir lanet Hristiyan gençlik grupları gibi birbirimizi kucaklattırdı.
This sort of punk-rock, lesbian witch, who's probably not really even a lesbian, was making us fucking hug each other like we were in some Christian fucking youth group.
Sana sarılacak.
He'll hug you.
- O halde nazikçe sarıl bana, her yerim ağrıyor da.
Then hug me gently, I'm in a lot of pain.
Güneybatı güzergahında seyredeceğimize doğuya dümen kırarak rüzgarı yeniden arkamıza alalım desem ne derdin?
If I were to suggest rather than trying to tack southwest that we head east, hug the coast to navigate around the weather, what would you say?
Sarıl bana.
Hug me.
Kucaklar gibi yiyorsun.
It's like eating a hug.
Gel sarıl bakalım!
Come deliver that green hug.
- Gel sarılacağım.
- I'm gonna hug you.
Ruhunuzdaki neşeyi koruyun ve beni dinleyin millet! Sevdiklerinizle sımsıkı bir şekilde kucaklaşın onlara bu son Noelinizmiş gibi davranın.
You keep the spirit in your hearts, you hear me, people, you hug your loved ones and you keep them close and you treat them every Christmas like it might be your last.
Belki bize sarılır.
Maybe give us a hug?
Sarılma teklifin hala geçerli mi acaba, bana sarılabilirsin mesela.
If the offer for a hug is still on the table, I think I can do with one.
Bu kadarı bana yeter.
I love you, and if all we ever do is hug, that is enough for me.