Hüküm перевод на английский
3,434 параллельный перевод
- Kimse bu cinayetten hüküm giymemiş mi?
- No one convicted of killing him?
Marshall'ın cinayetinden hüküm giyen oldu mu?
Was anyone ever convicted for Marshall's murder?
"Pederimiz burada, barış ve sevginin hüküm sürdüğü bir toplum yaratmaya çalışıyor." "Hepimiz Tanrı'nın çocukları olduğumuza göre, ihtiyaçlarımızın da eşitçe ve hakça karşılanıp paylaşıldığı bir düzen içersinde yaşamamızı istiyor."
Father wants only to create a community where peace and love are cherished, where the needs of one another are met on equal levels as we're all God's children and it is how He Himself intended us to live.
Ailen nesiller boyu hüküm sürebilirdi.
Heh heh. Your family could have ruled for generations.
Sınıfımızda hüküm süren hiyerarşi hakkında epey düşündüm ve birlikte geçirdiğimiz zamanın bizleri nasıl şekillendirdiği hakkında da.
I've thought a lot about the hierarchy that existed In our class and about how the time we shared shaped us.
Sahte peygamber halen yeryüzünde hüküm sürüyor, ve O, çabalarımıza rağmen, yeraltında saklanıyor.
The False Prophet still governs on the surface, And she, despite our efforts, remains hidden underground.
Bu gece ay yok karanlık ve sessizlik hüküm sürüyor...
There's no moon tonight Darkness and silence reign
Çok çabuk hüküm veriyorsun, Razer.
You judge too quickly, Razer.
Hiç hüküm giymemiş.
He was never convicted.
- Babam mirasa özel bir hüküm koydu.
Father left a clause in the inheritance.
1971'de silahlı soygundan hüküm giyen ve 11 yıl yatan Waldo sen misin?
You're the same Waldo Truth convicted of armed robbery back in 1971, served 11 years?
Tanımadığım bir adam hakkında hüküm verecek kadar cüretkar davranmam.
Well, I would never be so bold as to pass judgement against a man I do not know.
Hüküm giydirmekte de.
In convictions, too.
Hırsızlıktan hüküm giymek geleceğini çok kötü etkileyebilir.
And being charged for theft, that could have a big impact on your future.
İkinci derece cinayette yargılanacak ve muhtemelen yetişkin seviyesinde hüküm giyecek.
She'll be charged with second degree murder, and in all likelihood, the Crown Attorney will petition - to try her as an adult.
Hüküm gitmişliğinize dayanarak herhangi bir varsayım yapmıyoruz.
We're not making any assumptions based on those convictions.
Madem burada olmanızın asıl nedeni hakkımda hüküm vermek o zaman işinizi kolaylaştırayım.
And since the real reason that you're here is to size me up, let me make it easy for you.
Bu kocanız hakkında bir hüküm değil, Bayan Chase.
This isn't a judgment on your husband, Mrs. Chase.
Dedektifler, ifadesini almayı tamamladı hüküm vermesi için bölge başsavcısını bekliyoruz.
The detectives finished taking his statement, so we're waiting on the D.A. to make a charge.
Zombiler canlandırılmış soluk benizli bir gruptur yıkım ve kötülük niyetleridir ve haklarında hüküm verilmelidir!
The undead are the pale horsemen personified, intent on destruction and evil, and they must be judged!
Bütün basın mensuplarından, duruşmaya kadar şüpheli hakkında peşin hüküm vermemesini istiyorum.
I would ask all members of the media not to do anything that would prejudice the suspect's... Who is it? Who did it?
Üç yıl önce şantajdan hüküm giymiş.
He was convicted of racketeering three years ago.
Burada anlamadan hüküm vermek tehlikelidir Bea.
It's dangerous to jump to conclusions in here, Bea.
Hüküm giydikten sonra bir lisede bilgisayar ağı yönetici olabilirsen çok şanslısın demektir.
And after you've been convicted, you'll be lucky to be hired as a network administrator... At a high school...
Bir yanlış hüküm daha.
Another error of judgment.
Şerif, o hüküm herkese yeter.
Sheriff, that ought to be enough for anybody.
Son hüküm.
The Last Judgment.
Son Hüküm Kapısının önünde yakıldı.
"He then burned in front of the portal of the Last Judgment..."
O kızın babası olsam ailemi geri almak için dua ettikten sonra Tanrı'nın hüküm vermesini ben de beklemezdim.
If I was that girl's father, after praying to get my family back... I wouldn't wait for God's judgment either.
Van Vliet, Son Hüküm'ün önüne bırakılmıştı.
Van Vliet was dumped in front of the Last Judgment.
Barron, cinayetten hüküm giyerse Legoff da ölü ilan edilecek. Tüm malvarlığı ebeveynlerine geçecek.
But if Barron's convicted of the murders, then Legoff'll be declared dead and all of his assets will go to his parents.
Çünkü bu yanlış hüküm giymiş insanların adaletsiz hükümlerini temyiz etmelerine adanmış bir organizasyon.
Because her organization is dedicated to helping the falsely convicted appeal their unjust verdicts.
Gördüğünüz gibi James'in bildikleri Yargıç Barnes'ın bildikleriydi yani David Clarke davasında verilen hüküm hazırlanmış bir jüriyle verildi.
You see, what James knew is what Judge Barnes knew, which is that the verdict rendered in the David Clarke trial came from a tainted jury.
Karşılığında da hüküm verme yetkin olacak. Tabii Cossinius ve Furius'ın emrinde.
And in return you will be offered a command, under Cossinius and Furius, of course.
Kendimi kaderlerin hüküm sürdüğü bir yerde buldum.
I find myself where the fates have led.
Hüküm geçerlidir.
The ruling stands.
Hüküm diyarının Patronu burada ona onur ve saygı duyuluyor.
The Boss'land of destiny. He's honoured and respected here.
- Hüküm giymiş...
- Convicted...
- Cinayetten hüküm giydin.
- You're accused of murder.
Bu haftanın sonuna kadar masamda tutuklamaya ve hüküm giydirmeye yetecek kuvvetli ve çürütülemez bir kanıt görmezsem pazartesi sabahının erken saatlerinde istifalarınızı kabul ederim.
If you do not have hard, irrefutable evidence on my desk, evidence that our office can pursue to an arrest and conviction by the end of this workweek, I will accept all of your resignations bright and early Monday morning.
Ben Diamond'ı tutuklayıp hüküm giydireceğim ve idam ettireceğim ve bunu sizin kemik yığınınızın üzerinde dikilirken yapacağım.
I will arrest and convict and execute Ben Diamond, and I will do so standing on a pile of your bones.
Ben de sana hüküm giydireceğim.
Then I will convict you.
Çalıntı mal satma girişiminden hüküm giymiş.
Conviction, attempted sale of stolen goods.
Bayım, bize davamızı sunma fırsatı verin,... ve hepsini duymadan kesin hüküm vermeyin.
Sir, give us a chance to present our case, and don't judge until you hear it all.
Hayır, kimseye hüküm giydirmek istemiyoruz.
No. We don't want to prosecute anyone.
Kardeşi hüküm giymiş bir anarşist olan adamım ben.
My brother is a convicted anarchist.
Ama hüküm giyeceğimi sanmıyorum.
But I don't think I'll be convicted.
... hüküm süren tüm bu ölümcül illetlerin arasında! " Almanları severim.
I like Germans.
Bir Cumhuriyet vatandaşını yargılamak ve hakkında hüküm vermek bizim işimiz değil.
It's not for us to be judge and jury over a citizen of the Republic.
Çağırın hüküm odasına Skywalker ve Padawan'ını. Kararımızda, Güç bize yol göstersin.
To the Chamber of Judgment, summon Skywalker and his Padawan, and in our decision, may the Force guide us.
Peşin hüküm verme.
Please don't judge.