Hızlı перевод на английский
61,064 параллельный перевод
Kendini sarsmak üzere... Cehennem, eğer daha hızlı uçsaydım,
Hell, if I had flown any faster,
Altı marine yaklaşık 2.3, hızlı bir şekilde kapanarak dışarı tıklıyor.
Six marines about 2.3 clicks out on foot, closing fast.
Onu ne kadar çok biokütleyle beslerseniz daha hızlı öğrenip daha çok değişiyor.
The more biomass you feed it, the faster it learns, the more it changes.
Yaklaştığımda kalbinin böyle hızlı hızlı çarpmasını sağlayan tiksinme mi, yoksa arzu mu?
Is it revulsion that makes your heart beat faster and faster as I approach, or is it desire?
Onu alıp olabildiğince hızlı bir biçimde götürmelisin.
You must take her away, as far and as fast as you can.
Daha hızlı!
Faster! Faster, faster!
Hadi hızlı olmazsak başaramayacağız.
Come on, we're not gonna make it. Hurry up.
Çok hızlı oldu.
It happened so fast.
Daha hızlı gitmeni istiyorum.
I need you to go faster.
Baya hızlı oldu.
That was fast.
Pazar araştırmasına göre bu alet sayesinde masalar yüzde 30 daha hızlı dönüyor ve yeni gelen oyuncular sayesinde daha çok kazanılıyor.
Market research says we turn tables over 30 % faster and retain on the new shoe.
Hızlı bir tepki gücü var.
There is a quick response force.
Daha hızlı hareket etmemiz gerekiyor.
We need to move faster.
Mümkün olduğu kadar hızlı gidiyoruz, efendim.
We're going as fast as we can, sir.
Daha hızlı gitmesini istiyorum, anladınız mı?
Well, I want it to go even faster, is that understood?
Hızlıca kaçmak zorundaydım hem de.
I had to run and run fast.
Beş yaşında bir çocukla hızlı kaçamıyorsun işte.
And you can't run fast with a five-year-old.
Beş yaşında bir çocukla hızlı kaçamıyorsun işte.
You can't run fast with a five-year-old.
Gabe, sadece dinlersen daha hızlı olabilir.
Gabe, this might go faster if you just listen.
Saldırı timi senden hızlıydı.
Strike Force beat you to it.
Bu oldukça hızlı olabilir ya da saatler alabilir.
This can happen real quick or it can take hours.
Demem o ki, Penguen ile Fish birlikteyse işler çok hızlıca kötüye gider.
What I'm saying is if Penguin and Fish have hooked up, things are gonna get real bad, real fast.
Adım Barry Allen, ben yaşayan en hızlı insanım.
My name is Barry Allen, and I am the fastest man alive.
Geleceği değiştirmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim.
I'm going to do everything in my power to change the future, and I'm the only one fast enough to keep her alive.
Belki de o kadar da hızlı değildir.
You know what I think? I think maybe he's just not that fast.
- Neredeyse senin kadar hızlıyım.
- I'm almost as fast as you.
Seni kurtaracak kadar hızlı değildim. Barry, hayır...
I wasn't fast enough to save you.
Seni kurtaracak kadar hızlı değildim.
I wasn't fast enough to save you.
Hızlı ve sert bir şekilde girmeniz gerekiyor.
You're gonna have to move in there fast and hard.
- "Hızlı ve sert" tamam, birdenbire...
"Fast and hard," okay, I kind of walked into that...
Yaşayan en hızlı insana göre en yavaş okuyucusun.
Okay, you know, for the fastest man alive, you are the slowest reader.
Geleceği değiştirmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim.
I'm gonna do everything in my power to change the future, and I'm the only one fast enough to keep her alive.
Demek istiyorum ki, Barry'nin eğitiminin bu aşamasındaki halinden daha hızlısın.
I'm saying that at this point in his training, - you're faster than Barry! - What?
Bana yaşayan en hızlı insan demelerinin bir sebebi var.
Okay, you know there is a reason they call me the fastest man alive.
Çok yakında senden daha hızlı olacağım.
Pretty soon I'm gonna be faster than you.
Yeterince hızlı hareket ediyorsan her şeyin içinden geçebilirsin.
If you're moving fast enough, you can phase through anything.
Yani hızlı gitmeli ve bir şeyleri hissetmeliyim.
So go fast and feel things.
- Yalnız yapsam daha hızlı olabilir.
This might be a faster process if I did it alone.
Ama yalnız yapsam daha hızlı olabilir. - Ne yapıyorsun?
This might just be a quicker process if I did it alone.
Muzlar aşırı hızlı olgunlaşınca ne yapılır?
Okay, what do you do when a banana ripens too quickly?
- Yeterince hızlı değildim Barry.
I wasn't fast enough, Barry.
Bu şeyin içinden geçebilecek kadar hızlı titreştireceğim.
I'll vibrate it fast enough that it can phase through this.
Hepiniz arenada benim ellerimde can vereceksiniz böylece herkes Solovar'ın adaletinin bilge ve hızlı olduğunu bilecek.
You will all die by my hand... in the arena... so that all will know that Solovar's justice is wise and swift.
Iris'i Savitar'dan kurtarmaya yetecek kadar hızlı.
Just fast enough to save Iris from Savitar.
Daha hızlı gidebilirsin Wally. Koş!
You can go faster than that, Wally.
Hırsızlığa devam edersen sonunda ne olacağını hiç merak ediyor musun?
Do you ever worry about what will happen if you keep stealing?
Essie MacGowan'ın cinayet işlemeye meyli yoktu. Ama hırsızlığı günah olarak görmemeye başlamıştı.
Essie MacGowan had no incline to murder, but she had long since stopped thinking theft as sin.
"Sürgünden geri dönme ve hırsızlıkla suçlanıyorsun."
"You are charged with returning from transportation and you are charged with theft."
Hırsızlık.
Lace.
Diğer şeylerle birlikte araba hırsızlığı yapmış ve şunu dinle onu savunan yüksek ücretli avukata ödeme yapan Carmine Falcone'dan başkası değil.
He did a stretch for grand theft auto, among other things, and get this... the high-priced lawyer who got him his plea was paid for by none other than Carmine Falcone.
İnsanlar niye bu kadar hızlı değişiyor sandın?
Gordon isn't going to be able to fight this for long.