Ilginç перевод на английский
26,586 параллельный перевод
Beyin çok ilginç şeyler yapabiliyor.
You know, the brain does a lot of very interesting things.
Otobüste oturur, açarsın bir kitap ilginç insanlarla karşılaşırsın...
You sit on a bus, you relax, maybe read a book, meet... interesting people and...
Tabii ya, benim işim çürük dişlerden daha ilginç değil.
That's right - - My job is less interesting that root rot.
Selena Gomez, ilginç.
Selena Gomez, interesting.
Bu çok ilginç.
That's very interesting.
Kararını hemen akla uygun kılman ilginç.
It is interesting though, how you immediately rationalize your decision.
İşin ilginç yanını söyleyeyim mi?
And you want to know something interesting?
- iPolis'ten daha ilginç bir kısmı mı var?
More interesting than the iPolice?
Çok ilginç.
That is interesting.
Bu ilginç bir teklif.
It's an interesting offer.
Çok ilginç!
Oh, very interesting!
Çok ilginç, değil mi?
Very strange right?
Bunaması olan bir kadının bir ev hayvanına bu kadar özen göstermesi çok ilginç.
Interesting that a woman with dementia could care so attentively for a pet.
Ancak ilginç olan şu ki, Yang uzun süredir polis takibindeymiş çünkü rivayete göre para karşılığı gizlice ameliyat yapıyormuş.
But here's the interesting part. Yang's actually been on HPD's radar for a while, because the word is Yang does backroom surgery for cash.
Hadi bunu daha da ilginç yapalım.
Let's make this interesting.
Evet, bazı ilginç gözlemler söz konusu.
Well, uh, some interesting observations there.
Nixon kampanyasında ilginç bir noktaya geliniyor.
And the Nixon campaign, reaching an interesting point.
Bu ilginç bir fikir.
It's an interesting idea.
Son günlerde çoklu orgazmda doğuştan yetenekli kadınlar üzerine epey ilginç bir araştırma yapıyorum.
I'm currently working on a very interesting project studying the innate ability of women to be multi-orgasmic.
İşler ilginç bir hâl alıyor.
This is getting interesting.
Bu iş giderek ilginç bir hâl alıyor.
This is getting interesting.
Yıldırım Atar'la burun buruna gelmek ilginç bir strateji.
Interesting strategy, going nose to nose with the Skrill.
Başka bir döneme ait bir havası var. Adilik olarak düşünülmeyen, erdemli görülen bir dönemden. Çünkü Michigan'da yetişmiş ve bunu düşündüğümde birinin senden çeyrek yüzyıl daha tecrübeli olması ilginç bir şey.
He has that kind of man's ego from another time, when it wasn't considered just being an asshole, when it was a virtue, you know,'cause he grew up in Michigan, and I just think
Ve ilginç bir şekilde NSA'i yöneten direktör,... ikinci bir görev olarak aynı zamanda Birleşik Devletler,... Siber Komuta Merkezi'ni de yönetiyordu.
And interestingly, the director of The National Security Agency would also have a second role as the commander of U.S. Cyber Command.
Bu çok ilginç çünkü buna göre geliştirmenin ileri aşamalarında,... saldırganlar operasyonun gizliliği konusunda endişe duymamaya başlamıştı.
And this is very strange, because it tells us that in the process of this development the attackers were less concerned with operational security.
- Çok ilginç.
Fun fact.
- Çok ilginç bir bilgi.
- Wow, super fun fact.
O zaman ilginç olur.
Well, that's intriguing.
Çalgıcılar ve yönetim arasında ilginç bir köprü kurmuş gibisin.
You have a unique way of bridging the player-management divide.
- Bunu göstermek için ilginç bir yol.
Funny way you have of showing it.
Malum, TV programları böyle yerleri aslında olduğundan çok daha ilginç gösteriyor.
NICK : You know, reality TV makes these places seem a lot more interesting than they really are.
Aslına bakarsan Smolensk'de ilginç bir şey gördüm.
As a matter of fact, I did see something interesting in Smolensk.
Neşter yüzü bozma için ilginç bir tercih.
A scalpel's an odd choice for disfigurement.
Evet. Sarah ve ailesi arasında ilginç yazışmalar buldum.
I just found some interesting emails between Sarah and her parents.
- İlginç bir şey var mı?
- Is there anything of interest in there?
İlginç bir ikilem.
Interesting dilemma.
- Bu çok ilginç
- What?
İlginç olan özelliği de meyilli bir yüzeye inşa edilmesi ve tüm garsonların çorap giymesi.
The gimmick is they built it on a slant, and the waiters all wear socks.
İlginç çünkü oğlumun umduğum hayat biçiminden farklı bir hayatı seçmiş olmasını kabullenmem biraz zaman alınca Mitchell bana yaşlı, hetero, beyaz bağnaz demişti.
Well, that's interesting, because the minute it took me to accept the fact that my son was living a different kind of life than the one that I anticipated, Mitchell called me an old, straight, white bigot.
Çok... İlginç bir sandviç anne.
It's, uh... it's an interesting, um... sandwich there, Ma.
İlginç bir yanı yok.
Nothing exciting.
- İlginç bir yanı yok. "
- Nothing exciting.
İlginç... bu sıradan değil?
Interesting... this is not common?
İlginç olan kendinizi ve karşınızdakini tasvir etme şekliniz.
- It's kind of an interesting thing, the way you guys define yourselves and each other.
İlginç.
Interesting.
- İlginç bir çocukmuşsun.
- You were an interesting child.
- Peru'da yetişiyorlar. İlginç bilgi.
- And indigenous to Peru.
- İlginç.
- Interesting.
İlginç, annen bana da aynı şeyi öğretti.
That's funny. Your mother taught me the same thing.
- İlginç. Neden Ian Schrager'ın dünyasında kalmadığını merak ettim.
I'm just wondering why you didn't stay in the Ian Schrager world.
İlginç geldi, Jessica.
It's interesting, Jessica.