Ilk bakışta перевод на английский
574 параллельный перевод
Nasıl biri olduğunu ilk bakışta anladım.
I had you pegged right from the jump.
Birinci sınıf bir balıkçıyı ilk bakışta tanırım.
I know a first-class angler when I see one.
Bakın ne diyeceğim, sizinle iş yapmak bir zevk... çünkü daha ilk bakışta dürüst olduğunuzu anlamıştım.
You know what I say, I like to do business with you... because I knew you were honest the first time I see you.
Örneğin Colin, ilk bakışta başta biraz somurtkan sanırsınız bu erkekler için krem...
Colin, for instance, may seem a little grumpy at first but he's top drawer.
Bize bu kadar kolay çözülecek bir mesaj göndermeyeceğini ilk bakışta anlamıştım.
I saw immediately that he wouldn't send us a message so simple to decipher.
En azından, ilk bakışta, mahkemeye getirilme konusunda zorluk yaşanmayacak mükemmel bir dava gibi görünüyordu.
Upon its face, at least, it seemed like a well-nigh perfect case... affording little difficulty in the matter of successful prosecution.
Çocuğun böyle yapacağını ilk bakışta anlamıştım.
I would have realized straight away that the child was going to do that
Ah, orası ilk bakışta çok güzeldi.
Oh, it was beautiful at first glance.
- Buna ilk bakışta aşk deniyor.
- Ιt's caΙΙed Ιove at first sight.
- Şimdi, Darrin annem ilk bakışta biraz değişik görünebilir.
- Now, Darrin Mother may seem a bit different at first.
Ben, her şeyi ilk bakışta derinden...
I get attached to people very quickly. I'm a woman who can experience things really deeply for the first time.
Bizim işi yapıyor olsaydı ilk bakışta anlardım.
I could see at first glance that she was just putting it on.
Birbirimizi ilk bakışta sevdik Zaten bildiğim o görüntü Bu durgun ve soğuk sabahta, aklıma takıldı.
We've loved each other since we first met and already this image that has appeared to haunt my mind on this bleak morning.
Bu ilk bakışta anlaşılıyor.
I think anyone could tell you that, my pet.
Sürücü tarafındaki pencerede bir mermi deliği, fakat kan yok, bu da gösteriyor ki, ilk bakışta mermi isabet etmemiş.
Bullet hole in window on driver's side, but no blood, indicating preliminarily that bullet missed.
Sen, ilk bakışta her şeyi anlıyorsun. Olanları, düşünmeden nasıl anlıyorsun?
Stop wanting to understand everything at first sight... because, in fact, never understand nothing at all!
İlk bakışta, volkanlar ve mineral zenginlik arasında bir ilişki yokmuş gibi görünebilir ancak aslında vardır.
At first sight there might not seem to be any connection between volcanoes and mineral wealth, but in fact there is.
İlk bakışta sıradan bir pencere gibi duruyor, değil mi?
Looks just like an ordinary window at first glance, doesn't it?
İlk bakışta S'ye benzediğini söyleyebilirim.
If I were asked to give a snap judgment, I should say that was an "S."
- Vallahi! İlk bakışta onu tanıyamadım.
- By Jove, I didn't recognize her at first.
İlk bakışta öyle görünüyor.
So it would seem.
İlk bakışta 35 sentlik kahvaltı en iyisi gibi duruyor ama derin analizlere girilirse, en iyisi 55 sentlik oluyor.
The 35-cent breakfast seems the best at first glance... but if you analyze it for solid value, the 55-center is the one.
Sen de tabloda garip bir şey hissettin mi? İlk bakışta dikkat çekmeyen, sonra aniden kendini ortaya çıkaran?
Have you noticed something curious in the painting - something that at first did not strike you but revealed itself to you suddenly?
İlk bakışta tanıyamadım seni.
I didn't recognize you at first.
İlk bakışta, evet.
At first glance, yes.
İlk bakışta aşktı.
It was love at first sight.
İlk bakışta aşk.
Love at first sight.
- İlk bakışta fark ettim.
- I picked her out first try.
İlk bakışta, her şey aynı gibi görünüyordu.
At first glance, everything looked the same.
O da yeni gelenlerden biriydi. İlk bakışta hepsi acemi görünüyordu.
He was one of a truckload of replacements, and at first they looked like any bunch of new guys...
İlk bakışta hiç fena görünmüyor.
Doesn't look bad at first glance.
İlk bakışta zor hareket edilmesi, sıfır yerçekimi olmasındandır.
It's difficult at first, having attained zero gravity, to remain stationary.
İlk bakışta çıkarmak biraz zor.
Hard to see at first sight.
İlk bakışta... içinde kaybolmak imkansız gibi gelirdi... dümdüz yolları boyunca... sabit heykeller arasında, granit döşeme... üzerinde bulunduğun, şimdi bile... kendini kaybederek, sonsuza dek... durgun gecede... benimle birlikte.
At first glance... it seemed impossible to get lost in them... along the straight paths... between the immutable statues, granite slabs... where you were, even now... losing yourself forever... in the still night... alone with me.
İlk bakışta akla gelen, babamızın bilinmeyen bir nedenden ötürü korkunç odasında onları bir tanıtım turuna çıkartmış olduğuydu.
At first it appeared that for some inexplicable reason our father was actually conducting them on a tour of his ghastly chamber.
İlk bakışta tüm bu tanıtımlar Jill'in yapımcısını memnun etti.
At first all this publicity had pleased Jill's producer.
İlk bakışta..... savunmaları oldukça zayıf görünüyor.
At first sight the defense looks rather weak.
İlk bakışta gerçek aşktı
And it was true love at first sight
İlk bakışta görünenden fazlası.
More than meets the eye.
- İlk bakışta, öyle görünüyor.
- Yes, at first sight.
Eğer hayatımın erkeğiyle karşılaşacak olursam onu ilk bakışta tanıyacağımdan hiç kuşkum yok.
I'm sure I'll know him at first sight.
İlk bakışta öyle.
At first glance.
İlk bakışta, cesette hiç kemik bulunmadığını söyleyebilirim.
As far as I can tell, the body doesn't seem to have any bones.
İlk bakışta karmaşık gelebilir!
It looks complicated!
İlk bakışta aşk değildi...
It wasn't love at first sight...
İlk bakışta, kartondan yapılmış maket bir şehir gibi görünüyor.
At first sight it looks like a set, a cardboard city.
Kazanacak birini ilk bakışta tanıyamayabilirim.
I may not know a winner when I see one but I sure as hell can spot a loser.
İlk bakışta bu duruşmadaki konumumuz gülünç ve garip görünebilir.
At first sight... our position, in this trial, may appear ridiculous, grotesque.
İlk bakışta normal kadınlara benziyorlardı.
At first sight, they looked like normal women.
İlk bakışta birbirimize vurulsak hoş olmaz mı?
Wouldn't it be great if we hit it off at first sight?
İlk bakışta anlaşıldı.
Tuesday meant mange and all relatives in the mud.