Inanabiliyor musunuz перевод на английский
776 параллельный перевод
Bu şirin alnın Frankenstein'ı yarattığına inanabiliyor musunuz?
Can you believe that lovely brow conceived of Frankenstein?
Buna inanabiliyor musunuz?
Would you believe it?
Stüdyo'nun bu havada kürk giymemizi istediğine inanabiliyor musunuz?
After you called me I went right out and got falling down stew.
Tüm zamanını laboratuarda geçirdiğine inanabiliyor musunuz?
Did you know we have that all that time in the laboratory?
Buna inanabiliyor musunuz?
How do you like that?
Samson'ın gücünün saçında olduğuna inanabiliyor musunuz?
Can you believe Samson's strength was in his hair?
Peder, inanabiliyor musunuz, bu Sean Thornton.
Father, would you believe it?
Bu okuldaki bazı öğretmenlerin ırkçı önyargıları olduğuna inanabiliyor musunuz?
Would you believe that some teachers are guilty of racial prejudice in their classes, in this school?
Buna inanabiliyor musunuz?
You don't believe me again.
Deliyim ben diyor... Buna inanabiliyor musunuz?
He says he is crazy, can you believe this?
Gemimde bundan bin şişe var, inanabiliyor musunuz?
Will you believe it, there are 1000 bottles of that aboard my ship?
Buna inanabiliyor musunuz?
Can you believe that?
Ve inanabiliyor musunuz, aynı taşın altına tekrar bakıyor ve yine bayılıyor.
And would you believe it, he looks under the same rock and faints again.
Yani nasıl bir cennetteyim inanabiliyor musunuz?
So can you believe how much I'm in heaven?
Üzerinden sadece dört ay geçtiğine inanabiliyor musunuz?
Can it be that only four months have passed?
Evet. Buna inanabiliyor musunuz?
Can you believe that?
Buna inanabiliyor musunuz, yaklaşık 50 evsiz çocuk, her yerde?
Can you believe it, about 50 homeless kids, from everywhere.
Bunu denediklerine inanabiliyor musunuz?
Can you believe they're trying this?
Bu adama inanabiliyor musunuz?
Can you believe this guy?
Buna inanabiliyor musunuz? Duydunuz mu millet?
Can you believe that?
Buna inanabiliyor musunuz?
Can you believe it?
Buna inanabiliyor musunuz?
Can you beat that?
Birinin buraya bebek getirdiğine inanabiliyor musunuz?
Can you believe somebody would actually bring a baby here?
Tanrım, inanabiliyor musunuz Bay Metzger?
God, can you believe Mr. Metzger?
Buna inanabiliyor musunuz?
Do you believe that?
Buna inanabiliyor musunuz?
Do you believe this?
Dedikoduların Yeni Zelanda'ya kadar ulaştığına inanabiliyor musunuz?
- The rumours are in New Zealand already.
İnanabiliyor musunuz?
And would you believe it?
İnanabiliyor musunuz?
Can you believe it?
İnanabiliyor musunuz?
Would you believe it?
İnanabiliyor musunuz?
Can you believe him?
- İnanabiliyor musunuz?
- Do you believe that? - Not for a second.
İnanabiliyor musunuz? Bir polis adaleti kendi elleriyle vereceğini söylüyor.
Would you believe it, a cop talking about taking the law into his own hands?
İnanabiliyor musunuz, restoran yok, telefon yok, benzin yok... Ne biçim bir yer burası?
No restaurant, no phone, no petrol.
İnanabiliyor musunuz, bizzat kendisi Sofya Semyonovna'ya 100 rublelik banknotu kendi elleriyle verdi.
Would you believe it, he himself, with his own hands, gave that hundred-ruble note to Sofia Semyonovna. I saw it.
İnanabiliyor musunuz? Kahrolası tilki döndü ve önde giden tazıya saldırdı.
Then the bloody fox turned'round and set about the leading hound.
İnanabiliyor musunuz kardeşlerim ve biricik dostlarım sadık anlatıcınız kucakta savunmasız bir bebek gibi tutuluyor ve ansızın nerede olduğunu ve kapıdaki "ev" yazısının neden bu kadar tanıdık geldiğini farkediyordu.
And would you believe it, O my brothers and only friends there was your faithful narrator being held helpless like a babe in arms and suddenly realizing where he was and why "home" on the gate had looked so familiar.
- İnanabiliyor musunuz?
- Can you believe that?
İnanabiliyor musunuz, öğrendiğimde intihar etmeye kalkmıştım.
When I found out, would you believe... I tried to commit suicide?
İnanabiliyor musunuz?
Can you believe that?
İnanabiliyor musunuz?
Do you believe that?
İnanabiliyor musunuz?
Would you believe it? I mean, there are no pens here.
İnanabiliyor musunuz?
Can you imagine?
- İnanabiliyor musunuz?
There is nothing to laugh about!
İnanabiliyor musunuz?
Could you believe this?
İnanabiliyor musunuz?
Can you believe this?
Kızıyla bu akşam evlilik anlaşması imzalamayı dilediğinizi söylediğimde de hiçbir zorluk çıkarmadan kabul etti ve bana söz verdi. İnanabiliyor musunuz?
And when I told her you wished that her daughter comes to-night to assist at the marriage contract which is to be signed for your own daughter she assented at once, and entrusted her to me for the purpose.
İnanabiliyor musunuz?
- I think it was great.
İnanabiliyor musunuz, yağmur yağıyor?
Do you believe it's raining?
İnanabiliyor musunuz? Bir otel odasında İncil!
Can you imagine that- - a Bible in a hotel room?
İnanabiliyor musunuz Bayan Henya... Auschwitz'den canlı çıkmış.
Would you believe it, Mrs Henya... to get out of Auschwitz alive?