Ince buz перевод на английский
114 параллельный перевод
Doktor, çok ince buz üzerindeyiz.
Doctor, we are treading on very thin ground.
Siz ikiniz ince buz üzerindesiniz!
You two are on thin ice!
O etraftayken sanki ince buz üzerinde yürüyor gibiyim.
I have to walk on eggs when I'm around her.
Dinle, Bilko, ben sana bütün kışlanın keskin patenlerle ince buz üzerinde kaydığını söyleyebilirim.
Listen, Bilko, I might tell you this whole post is skating on thin ice with hot blades.
Hatta ince buz üzerindesin.
In fact, you're on thin ice.
Güçlü rüzgarlar ince buz tabakasını dün temizlemişti.
A big wind would have cleared the thin ice out yesterday.
Çok ince buz üzerinde!
You are on very thin ice!
"ince buz" işaretini görmedin mi?
didn't you see the "thin ice" signs?
Harry, ince buz üzerindesin ve zıplayıp duruyorsun.
Harry--harry, you're on thin ice, and you're jumping up and down.
Sende ince buz üzerindesin ama hiçbiriniz telefonlarımı açmıyor.
I know you're on thin ice where you are, but neither of you takes my calls?
Buz çok ince, Alexander.
The ice is thin, Alexander.
İnce buz.
Thin ice.
İnce buz.
Thick ice.
- İnce buz.
- Thin ice.
İnce buz altındayız efendim.
We're under thin ice, sir.
İnce buz tabakası. "
Thin ice. "
İnce buz üzerinde dans ediyoruz.
We are going out on very thin ice.
İnce buz üstünde dans ediyorsun.
You're skating on thin ice as it is.
İnce buz üstündesiniz.
This is sticky territory.
Ayrıca ince bir buz üzerindesin.
You're also on thin ice.
İnce buz üzerindeysen hızlı ilerleyeceksin.
When the ice is thin, you have to walk fast.
"yeri ince bir buz kaplamış"
"Looks like frost on the ground"
İnce buz üstündesin, George, çok ince.
Thin ice, George, very thin ice.
İnce buz!
Thin ice!
Buz gibi, yemyeşil su ile aramda sadece ince bir çelik parçası olacak.
Just a thin steel skin between you and the icy green water.
İnce buz üzerindeyiz dostum.
We're on thin ice here, pal.
Buz ince yerinden kırıldı ve suya düştüm.
I fell through some thin ice.
Hesaplamalarımız, ince bir buz tabakasının altında bir okyanus olabilme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyordu.
Our calculations indicated there was a good possibility that there could be an ocean beneath a thin ice layer.
Hırs duygu denen gölün üstünü örten ince bir buz tabakasıdır.
Ambition is the ice on the lake of emotion.
Büyük, yuvarlak ince bir taş parçasını... buz gibi mesela, atarsın, ve kaydırırsın...
You throw a big, round, kind of slab of rock down this... slab of ice,..... and you sweep...
! İnce bir buz üzerindesin...
You are on thin ice...
Böylesine ince ve kuru bir havada bu buz tümüyle tropikal güneşin yoğun ışınlarına maruz kalıyor.
Albertsen : in such thin, dry air, This ice is completely exposed
Zaten patronunla ilişkin ince bir buz üzerindeydi, ve şimdi ona çok fazla para kaybettirdin.
You were on thin ice with the boss already, and that's before you lost him a lot of money.
- Yani buz çok ince olmalıdır diye düşünüyorum...
The ice can be very, very- - - Very, very what?
Bu buz çok ince olmalı!
Thin is what I'm saying, very thin!
Jerusalem's Lot'a bakmak çocukken ince bir buz tabakasından bakmak gibidir.
Looking at Jerusalem's Lot is like peering through a pane of ice at your childhood.
- İnce bir buz tabakası üzerindesin.
- You're skating on thin ice.
İnce bir buz üzerinde yürüyoruz.
We're walking on thin ice.
İnce bir buz.
Thin.
Buz ince ve bu kar araçları için çok tehlikeli.
The ice is too thin and snowmobiles would be too dangerous.
Buz zaten yeterince ince, bir de siz zorlamayın.
The ice is thin enough without you two wearing it down.
Buz ince olabilir, ama on tonluk bir mamutu ve dokuz tonluk bir opossumu taşıyacak kadar sağlam.
The ice may be thin, but it's strong enough to hold a ten-ton mammoth and a nine-ton possum.
İnce bir buz tabakası üzerinde yürüyorsun dostum.
Hey! You know, you are walking on thin ice here, my friend!
Bak, şu an ince bir buz tabakası üstünde seyrediyorsun.
Boy, you're on thin ice.
Sen de ince bir buz üzeridesin biliyorum ama- - Biz arkadaşız ama seninle konuşuyorken görülmem gerçekten akıllıca değil.
I know you're on thin ice where you are, but... we are friends, but it's really not smart for me to be seen talking to you.
İnce buz üzerindesin, küçük bayan.
You're on thin ice, lady.
"Kuru buz" dediğimiz şey aslında donmuş karbondioksittir. Atmosfer çok ince ve neredeyse tamamen karbondioksitten oluşuyor. Dolayısıyla soğuduğunda yoğunlaşan şey karbondioksit karı, karbondioksit buzudur.
Actually what we call dry ice is frozen carbon dioxide the atmosphere is very thin and it's nearly all carbon dioxide, so when it gets very cold what condenses out is carbon dioxide snow, carbon dioxide ice.
En dışta da bazen atmosfere dönüşen bazen dönüşmeyen ince bir buz tabakası.
And a little thin layer of frost On the very outside That sometimes puffs up Into an atmosphere
Devamlı ince bir buz üstündeyim ve kırılmadan önce karşıya geçmeliyim.
I'm constantly skating on thin ice and I have to cross it before it breaks.
Zaten hayatım boyunca, sanki ince bir buz üzerindeydim.
I've walked on thin ice my whole life
İnce buz tabakası üzerinde kayıyorsun, Jake.
You're skating on thin ice, Jake.