Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ I ] / Innovation

Innovation перевод на английский

422 параллельный перевод
Kendisi yeni icat.
She's the latest innovation.
Bayanlar ve baylar, Sizlere yeni bir icat getirdik.
Ladies and gentlemen, we bring you a new innovation.
- Bir dakika lütfen. Bu da en son... Evet?
And our newest innovation.
Maalesef, bu özel buluş yönetim düzeyinden alt kademelere kadar inmedi.
Unfortunately, this particular innovation has not filtered down below the management level.
Modern yaşamın icatlarından biri daha, ha?
- Oh! Well, another innovation for modern living, huh?
"Bu mucizevî yeniliğin bir hatırası kalacaktır."
"A memory of prodigious innovation will remain."
Sen sığır ticareti yapan ve bu boynuzsuzların durumunu bir yenilik olarak farkeden herkesin ayrı ayrı onayını almalısın.
You'll notice the hornless condition being an innovation... that should meet with the approval of each and every one... who must move or ship cattle.
Bunun kutsal ve tanrısal bir yanı yok. Ve ayrıca yeniliği istemek kutsallığın bir parçası.
and if within it is not the vocation, holiness, and also the desire and the desire of innovation, is a piece of cloth.
Yeniliği sevmem.
I don't like innovation.
- Düşmesinin sebebi iki başlı canavar olan icatlar.
- Relied heavily on... that two-headed monster : Innovation.
Kuzey yarımkürenin ilk böcek yiyicileri bu icadı bütün soydaşlarına, yani bugün yaşayan memelilerin çoğuna miras bırakmıştır.
This innovation was bequeathed by the early insect-eaters of the northern hemisphere to all their descendants, the majority of the mammals alive today.
Size yardım etmek için en son buluşumuda bu cihaza yerleştirdim.
To help you, I place in your keeping my latest innovation.
İtalyan İstilası!
An Italian innovation.
Bu yenilik bize birçok dost kazandırdı.
This innovation gained us many friends.
Bir icadı zorla yaptıramazsın, Don.
You can't dictate innovation, Don.
Çok para kazanmak yeniliklere açılan tek yoldur.
Making money is the only art form left open to innovation.
Fakat yazılımdaki hangi yeniliğin bu kıvılcımı çıkardığını hâlâ söylemedim.
But I still haven't said what the software innovation was that sparked it all off.
Böylece hayal gücü, dil ve teknolojiyi, tetikleyici buluşumuz için aday olarak görebiliriz ve belki üçünün de rolü olmuştur.
So we've identified imagination, language, and technology as three possible candidates for our trigger innovation, and perhaps all three played a role.
Bu projenin 1.nci safhasını onayladınız... ben de, bilimsel gelişmelerin daimi rekabet olduğunu söylemiştim.
I told you that scientific innovation was constant competition.
Griffith, o zamanlar izleyicilerin bu yeni teknikten dolayı kafasının karışacağından korkan dağıtımcılarıyla uğraşmak zorunda kalmıştı.
Now, at that time, Griffiith had to fight his distributors, who feared that audiences would be confused by this innovation.
Ama çoğu yönetmen bu yeniliğe karşı direndi.
[Scorsese] Yet many filmmakers resisted the innovation.
Günlük, sıradan tatlara dayanmaz bunun yerine anlık buluşlara, mütemadiyen görkemli araştırmaya belki de asla elde edilemeyecek en muhteşem tatlara dayanır.
It isn't based on ordinary, everyday tastes, but on constant innovation, on the ceaseless search for the splendiferous, perhaps unattainable flavour of flavours.
Galileo'nun teleskopu dışuzaya ufkumuzu açarken bir başka buluş, burada Hollanda'nın Delft kasabasında iç bilinmezlere doğru yelken açıyordu.
While Galileo's telescope allowed us to take an outward voyage another innovation, here in the Dutch town of Delft would lead us on an inward journey of discovery.
Son olaylar dolayısıyla tiyatrolar zorluk içinde sanıyorum.
Their residence, both in reputation and profit, was better both ways. Their inhibition comes by the means of the late innovation.
Yeniliğin nerede peki?
Where's your innovation?
Bu parlak buluşun Edison'un zaten zengin olan varislerine milyonlar dolarlar kazandıracağa benziyor.
This brilliant innovation is expected to generate millions... - for Edison's already-wealthy heirs. - [Laughing]
En son Alman teknolojisi.
The newest innovation from Germany
Walt Disney'in getirdiği yenilik bir hikâyeye atraksiyonlar eklemekti.
Mr. Disney's innovation was to put these rides and attractions into a story context.
Ben reklamcılık işinde olduğum için sinematik yenilikleri de takip etmeliyim.
I have to keep abreast of cinematic innovation. I see.
- Bir Rocket Romano yeniliği.
- A Rocket Romano innovation.
Şehir turuna başlamadan önce, en son cihazımızı göstereceğim.
Before your tour of the town I'll show you our latest computing innovation.
Yeni olan göremedigindir.
Innovation is what you cannot see.
DS'nin en dikkate değer getirdiği yenilik hidropnömatik süspansiyonu veya hava ve yağlı süspansiyonudur.
The most notable technical innovation of the DS... Is the hydropneumatic suspension, or air-oll suspension.
Müslümanlar için ticaret, bilim gibi, buluş getiriyordu.
For the Muslims, trade, like science, brought innovation.
Bu herhangi bir savaş kutlaması kadar tutkulu ve büyük bir gelişmeydi.
Yet this was a great innovation, an ambitious as any triumph in battle.
- Yenilik, adaptasyon.
- Innovation, adaptation.
Bu yeni bir buluş.
It's an innovation.
Otomotiv ve aerodinamik teknolojisinin en son harikası.
A unique combination of automotive and aerodynamic innovation.
Fakat bilimsel araştırma aşamasına geçiyoruz.
But we're moving into a decade of scientific innovation.
Kasabalarda hayat yeniliklerle doludur.
In towns life is full of innovation.
İyi bir çalışma... ama bir yenilik getirmiyor.
Adequate work... without innovation.
... oIağan dışı bir yeniIiğe yöneImek.
... for going cutting-edge and innovation.o
ve hiç bir şey yokken gelmişti Richard Stallman onun Cygnus a gelmesini önermişti çünkü Özgür Yazılımla ilgiliydi ve ve anlıyordu
but in any event, he came by, and Richard Stallman had suggested that he visit Cygnus, because he was interested in and understanding how the Free Software model... might apply to stimulating entrepreneurial innovation in Russia of all places,
Bizim çalışma şeklimizi sınıflandırmak gerçek noktasına biraz ters düşer komünistse komünist, kapitalistse kapitalist etiket problem değilki, asıl sorun ne kadar önem taşıyorsun çalışma ne kadar istikrarlı ne tür problemler var, yenilikleri ne oranda devam ettiriyorsun
Actually labeling our business model... means that it misses the point a little bit. whether it's communist, or whether it's capitalist, the label doesn't matter, the real question is, how much value can you deliver, how scalable is the business, what kind of problems, what kind of of rate of innovation can you sustain.
Bu onun son icadı. Buna BLU-250 deniyor.
This is his latest innovation.
Satıcı beni arayıp çalı süpürgesinden bu yana en harika temizlik buluşuna sahip olduğunu söyleyince aklıma hemen siz geldiniz.
When the saleslady called me and told me she had the greatest cleaning innovation since the broom, I immediately thought of you.
En yüksek üretim tekniklerinin kullanıldığı, araştırma ve geliştirme merkezimizde, bilgisayar işlemcilerinin geliştirilmesinde yeni bir aşama katettik. Müşteri ilişkileri ve yeni fikirlerin geliştirilmesi adına yeni bir çağ başlattık.
I-In this state-of-the-art research and development center... we're taking the next step in computer processor evolution... and we're creating a new age of innovation and customer service.
Fakat yenilik kesinlikle zirveye üçgen bir kama ilave etmekti böylelikle ağırlık aşağı doğru yerine dışarıya doğru verilecekti..
But the decisive innovation was to add a triangular wedge at the top, which redistributed the weight outwards rather than downwards.
Biyoteknoloji alanındaki yenilikleri desteklemek için hükümetteki göreviniz ne?
What is your position on the role of government in supporting innovation in the field of biotechnology?
Teknolojinin kendilerine verdiği, buluşlara sahip olabilmek içindir.
They're entitled to any innovation technology brings, whether it's ten per cent more of it or 15 per cent off of it!
Ufak bir icadım.
My innovation.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]