Iskence перевод на английский
8,869 параллельный перевод
Sana, Russell'a istediğin gibi işkence edebilirsin ama o asla konuşmaz dediğimde bana inanmalısınız.
So believe me when I tell you, you can torture Russell all you want, but it will never make him talk.
Tom'u Mike sunmak istiyorsunuz, böylece Mark ona işkence edip öldürebilir ama önce benim için bir şey yapmalısınız.
You want Tom to serve up Mike so Mark can torture-kill him, but first, you got to do something for me.
Ona işkence mi ediyordun?
Have you been torturing her?
Bana işkence etti o.
He tortured me, man.
Kan kaybından ölmüş ama öncesinde işkence görmüş olabilir.
He bled to death, but not, I suspect, before enjoying some torture.
Gündüz vakti bir meclis üyesi vahşice öldürülüyor işkence görmüş cesedi mesaj niteliğinde bırakılıyor hepsi de sizin ilk gününüzde.
In broad daylight, a selectman brutally murdered, his abused corpse left as a calling card, all on your very first day at the job.
Mezarlıkların berbat çamurlarında debelenirken ya da cansız bedenlere can vermek için yaşayan hayvanlara işkence ederken çektiğim gizli eziyetleri kim idrak edebilir ki?
Who shall conceive the horrors of my secret toil as I dabbled among the unhallowed damps of the grave or tortured the living animal to animate the lifeless clay?
Eğer polis olduğunu öğrenirlerse seni sadece öldürmekle kalmazlar en başından beri ne bildiğini öğrenmek için işkence ederler.
If they figure out you're a cop, they won't just kill you. They'll torture you to find out how much you know first.
Karga, iblis olmayabilir ama aslında ona yakındı ve bize sorgulamada demircinin ona işkence ettiğini söyledi.
The crow may not have been an imp, but was in fact a familiar, and it did tell us when questioned the iron founder was himself bedevilled.
Victoria'ya işkence etmekten zevk alıyor. Bugün garajda yaptığı gibi.
She gets off on torturing Victoria, just like she did today in that garage.
Senin işin işkence etmek.
You torture men.
- Sonuç alana dek işkence edeceğiz.
Torture her until she breaks.
Bu resmen işkence!
Um... Caroline : Ugh!
Gerçek bir işkence.
Ugh. Like, actual torture.
Tüm mesele bir süre işkence görmesini sağlamaktı.
The whole point was that this would torture him for a while.
Yumurtadan bahsetmezsen sana işkence yapacağız.
Tell us about the egg, or we torture you.
Masum bir kadını, Aktaion'un onun üstünde deney yapıp ona işkence etmesi için teslim ettin.
You just handed over an innocent woman to be experimented on and tortured by Aktaion.
Yaşlı Ferg'in, evinin işkence odasına dönmesini isteyeceğini sanmam.
Don't think ol'Ferg would want his house turned into a torture chamber.
Hiç durma, yeni dostuna istediğin kadar bana işkence etmesini söyle. Çünkü ne zaman işkence etseniz tek etkisi senin hayatımdan çıkmanı ne kadar istediğimi hatırlatması.
So, hey, go ahead, use your new pal here to torture me all you want, because every time you do, all it does is remind me how much
Neden seni alıkoyup işkence yapan insanlarla çalışıyorsun?
Why are you working with the people who captured and tortured you?
Beni bir depoya götürdü ve bana işkence etti.
He took me to a warehouse and tortured me.
Aradığında Faber bana işkence ediyordu.
You called while Faber was torturing me.
İnsan hakları avukatı olarak diyorum ki işkence etmek benim için sarsıcı bir konu ve insanların parmaklarını kesen bir babaya sahip olmak da...
I'm just saying, as a human rights lawyer, torture is a little bit of a bugbear of mine and having a father accused of lopping people's fingers off
Bunu sürekli olarak erteleyecek ve... bizimle oynayıp işkence edecekmiş gibi.
Sounds like he's just going to keep putting it off and keep seesawing and torturing us.
Eşler ve çocuklarküçük kutulara sıkıştırılıp, yıllarca onlara işkence eden canavarlar bir arada yaşıyorlar.
Wives and daughters trapped in little boxes stacked side by side in neat little rows with monsters in there torturing them year after year.
Size söylüyorum madam... bir ömürlük işkence ve ihanetten sonra içimde güven kırıntıları kalmadı.
I tell you, madam, after a lifetime of betrayal and torture... I've not a drop of trust left in me.
Bu beden bir ömürlük yara bere ve işkence görmedi mi sanıyorsun?
Do you not think that this flesh has seen a lifetime of wounds and scars and the ravages of time?
Luciano sekiz saat boyunca dövüldü ve işkence edildi.
And for the next eight hours, Luciano is beaten and tortured.
Ona işkence mi yapacaksın?
So you're gonna torture him?
- İşkence edip serbest mi bırakmıştır?
Torture and release? Get in the truck.
Bana işkence etti.
He tortured me.
Eileen Banks'i işkence edip öldürme suçundan.
The torture and murder of Eileen Banks.
Tecavüz etti, işkence yaptı.
He raped you, tortured you.
Julian'ın adamları saatlerdir ona işkence ediyorlardı.
Julian's men have been torturing her for hours.
Bugün Caleb and Catherine Hapstall'ın ön duruşması yapılacak evlatlık alınan kardeşler ailelerine işkence ve öldürme ile suçlanıyorlar.
Today's the preliminary hearing for Caleb and Catherine Hapstall, the adopted siblings accused of torturing and murdering their parents.
Burada, onların evlerine girip işkence ettikten sonra öldürdüğü yazıyor.
Says here he broke into their houses, tortured them and then killed them.
Kendi işkence sandalyeme bağlanmış benim gibi olan şeytanlar etrafımı sarmıştı. Benim bile hayal edemeyeceğim kadar şeytani aletlerle canımı yakıyorlardı benim ellerim gibi yaralı ellerle aletleri tutuyorlardı.
Strapped into my own torture chair, beset by a legion of devils, each wearing my own face, mortifying my flesh with implements far more fiendish than any I could ever have contrived, gripped in hands as scarred as my own.
İşkence parlak başarılarından bir tanesi oluyor.
Torture being one of its crowning achievements.
Pekala, bu işkence hoşça basit ve verilen bu elektrik, Empyrean çeliği dışında bir başmeleğin birkaç zayıflıklarından biri. Bu amaçlarım için mükemmel.
So, this torture is beautifully simple and given that electricity is one of an archangel's few weaknesses besides Empyrean steel, it is perfect for my purposes.
Yeri için sana işkence ettim, fakat, sonuncu değildin.
I'd torture you for its location, but it's clear you wouldn't last.
Julian ona işkence etti.
Julian's tortured him.
Yakma, kesme, işkence. Daima savaşıyorlar.
Burning, cutting, biting torture.
Bu da beni, Yüzbaşı'ya işkence etmeyi henüz tamamlamadığı fikrine yöneltiyor.
Which leads me to conjecture that he wasn't finished with his... torturing of the captain.
Yeni bir işkence çeşidi olduğunu farz et.
Well... consider it a new form of torture.
İşkence etmeyi seviyorsun nasıl olsa.
You're a fan of that.
Yüzbaşı Landis bu yüzden işkence gördü.
This is why Captain Landis was tortured.
Katilin Yüzbaşı Landis üzerinde kullandığı işkence tekniğine bakarak sorgulama tekniği ve yakın dövüş eğitimi almış birini aramalıyız.
Well, considering the torture techniques the killer used on Captain Landis, I narrowed it down to individuals with a background in interrogation and close-weapons training.
Fakat bir teröristle birlik olduğun ve bir Amerikan denizcisinin işkence edilip öldürülmesinden sorumlu olduğun düşünülürse biraz kızgınım. Üstelik vaktimiz dar.
But considering that you conspired with a terrorist, and you are responsible for the torture and murder of a United States Marine, I'm a little pissed off and pressed for time.
Arkadaşlarımı kaçırıp işkence etti.
He kidnapped and tortured my friends.
Bize niye işkence etsin?
I mean, why? Why would she torture us?
Karposev geçen yıl bir silah ticareti tuzağında dört federal ajana işkence edip öldürdü.
Karposev tortured and murdered four federal agents in a weapons trafficking sting last year.