Izın перевод на английский
1,577 параллельный перевод
Bazen çok kötü bir şeyler yaşandığında ardında iz bırakır. İki zaman hattının arasında kabuk tutmuş bir yara misali.
When something terrible happens, sometimes it leaves a trace, a wound that acts as a knot between two time lines.
Iz, hala şampuanın var. Ama bu daha yumuşak.
Izz, you still have shampoo.
Nanu'nun annesi can sıkıcı bir iz bulur,... buz krallığında onu korkutabilecek tek hayvanın bıraktığı izler.
The mother of Nanu detects an alarming sign prints of the only animal of the icy Kingdom that he / she can threaten her.
"Babamın ilk bakışında, bende bıraktığı iz buydu."
My father's first gaze left its mark on me.
Korkarım ki kalan diğer bölüm kayıp, Bay Burchell. Arkadaşınıza dair bir iz yok.
I'm afraid the rest of the footage was lost, mr.Burchell. There's no sign of your friend.
Onlara iz bırakın.
Leave a trail.
Sen olmasan bu şirket ardında hiç bir iz bırakmadan batar ve sende bunun farkındasın.
Without you, this company would sink without a trace and you know it.
Elini oraya koyma, canım iz bırakacaksın.
Don't put your hand there dear... you'll leave marks.
Arkadaşlarımızın çoğu ardında iz bırakmadan kayboldu.
Many of us are gone without a trace.
Kabir Khan'ın takımı yarın ki maçla iz bırakabilir.
Kabir Khan's team is playing a match that.. .. may stop it in its tracks tomorrow.
Viv, Hudson polisi Neil'in cipini Duke Bowden'ın evinin arkasında bulmuş ama maalesef ikisinden de iz yok.
Viv, Hudson PD just found Neil's Jeep behind Duke Bowden's house, - but, unfortunately, there's no sign of either of them.
Arkalarında ekmek kırıntısı gibi iz bıraktıklarını hesaba katmamışlar.
What they didn't count on, was leaving a trail of bread crumbs behind.
Bu demektir ki, adamımız kurbanlarını, cinsel ilişki sırasında boğmadan önce uyuşturuyor. Şu anda kullandığı şey ne ise, geride bir iz bırakmıyor.
Which means if our guy still sedates his victims before sexually asphyxiating them, whatever he's using now isn't leaving a trace.
Sadece iz kalmasın.
Just don't leave marks.
Florida'ya gitmediğinden emin misin? Yoksa Timsah Sokağı'na uğrayıp iz kalmış mı diye bakacak mıydın?
Stop along Alligator Alley, make sure you left nothing behind?
İz sürme işlemi, sistemimizdeki izinsiz girişin, istasyonun kuzeybatı köşesindeki bir odadan yapıldığını gösteriyor.
The intrusion into our system is coming from a room in the northwest corner.
Harper'ın hiçbir silahında, insan parçalamak için kullanıldığına dair iz yok.
None of Harper's weapons show any sign of being used to dissect a human being.
Gama ışınları film üzerinde tam da kumaşın üstündeki lekenin benzeri olan bir iz oluşturmuş.
Gamma rays then exposed part of the film in the exact shape of the stain on the swatch.
O kadar kanın içinde tek bir iz mi bırakmış?
All that blood and just one print?
Ryan'ın minibüsündeki parmak izleri sonuçlarında... arka kapı kolundaki Diane Kentner'a ait iz dışında bir şey yok.
The fingerprint results on Ryan's van. No hits except on the back door handle, came back to Diane Kentner.
Tamam fazla dikkat çekmeyecek hafızalarda iz bırakmayacak, Ian'ın bir kız arkadaşı gibi çağırabileceği ve de normal görünecek....... ve bir çift gibi göstermeyecek bir şey lazım.
OK, I just need to keep a low profile through the memorial. 'Cause once I get through this, Ian can officially introduce me as his girlfriend, and we'll finally be a normal, non-adulterous couple.
Matthew Jacobs'tan haber aldınız mı? Hiçbir iz yok.
No sign of him.
İz bırakmadığını duydum.
I hear it doesn't leave any marks.
Her neyse, Shawn. Tüm bildiğim kayığımı cilaladığım ve üzerinde iz olmasını istemdiğim zaman,
All I know is, when I varnish my boat and I don't want it to streak,
- Takımın kızla ilgili arkada iz bırakmadan çıktı mı?
Did your team get out clean in relation to the girl?
18 yaşına geldiğinde iz bırakmadan kaybolacaksın.
When you are 18 it can disappear without a trace.
Eşyalarını bulmuşlar ama kendisinden iz yok.
They found his stuff, but there's no sign of him.
İz ve madde kalıntısı araması yapabilirsiniz, ama cesede dokunamazsınız.
You can take trace and material evidence, but the body's off-limits.
Tüm cam parçalarını, yapıştırıcı buharına tuttum ve bulabildiğim tek iz kurbana ait çıktı.
I, I fumed all the pieces of glass and the only print that I came up with was the vic'S.
Sen onda derin bir iz bırakmışsın.
Unlike yourself, right now.
Kurbanın yanındaki kanlı koltukta bir iz bulduk.
We found a pattern in the blood on the seat next to the vic's.
İz sürme sistemi onlarda oldukça asla güvende olamazsın.
As long as they have that tracking system, you'll never be safe.
İz, gırtlak çıkıntısının üstünde.
The mark's at an angle, above the laryngeal prominence.
Binlerce dolar değerinde bir mücevher gecenin bir yarısı alınıyor. Pekala. Ne alarm çalışıyor ne de zorla girildiğine dair bir iz var.
Okay, thousands of dollars of jewelry taken in the middle of the night, with no alarms triggered and no forced entry from a locked safe.
Arkanda iz bıraktığın zaman seni dünyanın her yerinde bulabilir.
Well, you left a possession, he can chase you around the world with that.
Aldığın iz hiç bozulmamış.
That dust lift you collected is pristine.
Ve, odanın her hangi bir yerinde, kurbanınki dışında bir iz yok.
And no trace or prints other than our vic's anywhere else in the entire hotel room.
Taze kar tabakasının üstünde hiç iz bırakmadan yürüdük.
We walked on the thick carpet of fresh snow, but did not leave any footprints.
- Sen iz sürmekten ne anlarsın ki?
- What do you know about tracking?
Tamam ucube çocuk, telefonun çalıp duruyordu, ben de açtım, Warrick ve Nick bir ton kadar iz bulduklarını... bu yüzden de, tüm sehpaların üzerlerinin temizlenmesini söyledi.
All right, freakboy, your phone has been ringing off the hook, so I finally answered it, and warrick and nick said they have a ton of trace, and they really need you to clear the decks. No problem.
Biraz daha yoluna devam edeceksin, ya da belki daha az, ama hiçbir iz bırakmadan tarihe karışacaksın.
You'll last a little longer, or a little less, but you'll vanish without a trace.
Patronlarını arar ve onlara küçük bir iz bile yakaladığını söylersen seni bu olaydan alırlar.
You call your bosses and you tell them that you are even onto a scent of it, and they will remove you from the situation.
Etabın ortasındaki kontrol noktasına sağ salim vardı. Ama Adam Bilson'dan henüz hiçbir iz yok.
She made it safely to the mid-way checkpoint, but no sign yet of Adam Bilson.
Toksik ekranda da görünmez, ve arkanızda iz bırakmazsınız... Tabi ki nereye bakıcağınızı bilmiyorsanız.
It won't show up on a tox screen, and there's no trail left behind... unless you know where to look.
O yüzden yaprakların üstünden geçerken iz bırakıyordu.
And so, he was charging through the leaves, making tracks.
Bir iz bırakmış. Bu şekilde tuzaklarının yerlerini bilebiliyor.
He's blazed a trail so he'll know his own traps.
Elimizde olan sadece bardağın masada bıraktığı iz.
You just have a wet ring on the table where the glass used to be.
Fiona'nın köprücük kemiği üzerinde bulduğumuz o iz parmak izi değilmiş.
The partial print we found on Fiona's collarbone - It wasn't a fingerprint.
Kızın göğsündeki yazı üzerinde bulunan iz ile aynı.
It was a match to a print that Sid found in the finger paint.
Hiçbir iz bırakmadan tasmanın zincirini kesebilen şeyi arıyordum ve daha yakından bakmanın uygun olacağını düşündüm.
Since I couldn't figure out what could've cut the leash without leaving tool marks, I decided to take a closer look.
On yıl önce bir balık avına çıkıp, deniz feneri bekçisi karısını ve küçük çocuğunu geride hiç iz bırakmadan terk edip ortadan kaybolmuştu.
10 years ago, only to vanish without a trace.
izin 21
izin ver 244
izin verme 28
izin veriyorum 25
izin ver de 17
izin vermiyorum 20
izin verir misin 192
izin verir misiniz 242
izin verirsen 77
izin verirseniz 214
izin ver 244
izin verme 28
izin veriyorum 25
izin ver de 17
izin vermiyorum 20
izin verir misin 192
izin verir misiniz 242
izin verirsen 77
izin verirseniz 214