Içtenlikle перевод на английский
877 параллельный перевод
Tae Gong Shil, senden içtenlikle rica ediyorum.
Tae Gong Shil. I'm sincerely making this request from you.
Büyük bir sevinç ve içtenlikle selamlıyoruz onu, ta ki kulakları işitene kadar.
Most heartily we'll greet him, with plain and fancy cheering, until he's hard of hearing.
Arkadaşların üçüncü geleneksel dans şenliğine katılmaları için içtenlikle davet edildiler ya.
Well, your friends are cordially invited... to attend the third annual hayride and dance.
Yargıç Thatcher, geçen gün söylediğim tüm o aptalca şeyler için içtenlikle özür dilerim.
Judge Thatcher, I'm genuinely sorry for all the stupid things I said to you the other day.
Neredeyse ölümü içtenlikle karşılıyor gibisin.
It's almost as if you welcomed it.
Dahası, size içtenlikle söz veriyorum ki bir daha asla sizi hafife almak hatasına düşmeyeceğim.
Furthermore, I give you my sincere promise... never to make the mistake of underrating you again.
Ama kendi kızıyla, ona karşı içtenlikle dolu delice, tenkitsiz sevgiyle dolu...
But with a girl of his own, full of warmth for him full of foolish, uncritical affection...
Bu kadar içtenlikle önemseyeceğim tek şeyin doğru yapılandırılmış bir cümle olduğunu sanıyordum
The only thing I thought I could care for deeply was a correctly constructed sentence.
Hem de içtenlikle.
Very dearly.
Bunu saf bir ruhla ve içtenlikle söyle.
"Say it with a simple soul and sincere candour.."
Alçak gönüllülükle ve içtenlikle itiraf...
But confess them with a humble, lowly...
Bir Avrupalının diğerini içtenlikle karşılaması yersiz olmaz değil mi?
Would it be impertinent for one European to make welcome another?
Bilmenizi istiyorum ki bana yaptıklarınız için size içtenlikle minnettarım
I want you to know that I am deeply grateful for all your kindnesses.
Sözüme güvenin, içtenlikle söylüyorum ki eğer barış içinde buradan ayrılmamıza izin verilirse yaşayan tek bir canlıya gördüklerimiz hakkında tek bir söz edilmeyecektir.
You have only my promise, but I give it sincerely that if we are allowed to leave peacefully no word of what we have seen shall be passed on to a living soul.
Şey, hükümete içtenlikle minnettarım elbette.
Well, I am deeply indebted to the government, of course.
Bay Harris bu bölüme içtenlikle dikkat çekti.
Mr. Harris has kindly pointed out this section.
Monsieur Barredout, bunu içtenlikle söylemiyorsunuz.
Monsieur Barredout, you really don't mean that.
" Bu gayedir tüm içtenlikle dilenen...
"'tis a consummation... " devoutly to be wished.
Her gün, tam bir içtenlikle yazarak yanlış bir şey... yaptığımı düşünmüyorum. Hayatın en basit ve en önemsiz sırları gerçekte, herhangi bir giz izinden yoksundur.
I don't think I'm doing anything wrong in writing down daily, with absolute frankness, the simplest and most insignificant secrets of a life actually lacking any trace of mystery.
Bayan Chantal'ın konuşmamızı yanlış duyduğu... gibi, içtenlikle-yanlış anladığını düşündüğümde... iyice rahatlamıştım.
I was very relieved as well to think Miss Chantal could have been sincerely mistaken as to the real meaning of our talk, which she may well have misheard.
Bunu yapmakta haksız olduğumu içtenlikle söyleyebilir misin?
Can you honestly tell me I'm wrong to do this?
Bunu sana içtenlikle söyleyemem.
I can't honestly tell you that.
Kaderime elimden geldiğince, içtenlikle razı olacağım.
I shall accept my fate with as much good grace as I can muster.
İnan bana... içtenlikle bir aziz olmayı dilediğim zamanlar oluyor, başka zamanlarda ise... büyük bir suçlu.
Believe me... there are times I fervently desire to be a saint, at other times... a great criminal.
Sence bunu içtenlikle mi söyledi?
Do you think he really means that?
Bir hanımın içtenlikle yaptığı her şeyden hoşlanırım.
I like everything a lady does with her heart.
Macar delegelerini selâmlıyorum ve Viyana'ya içtenlikle hoş geldiniz diyorum!
I salute the Hungarian people representatives... and I welcome you to Vienna!
Yine de, Yüce Ekselansları, Büyük Düşes Anastasia Nicolaevna... sizlerle birkaç dakika görüşmeyi içtenlikle kabul etti.
However, Her Imperial Highness, the grand duchess Anastasia Nicolaevna, has graciously consented to see you for just a few moments.
Eğer bunu içtenlikle ve düzgün yaparsak insanlığa hizmet etmiş oluruz ve Yüce Tanrı'mızı memnun ederiz.
If we perform that task well and faithfully... we do a service to mankind that pleases Almighty God.
Macar delegelerini selâmlıyorum ve Viyana'ya içtenlikle hoş geldiniz diyorum!
I am greeting the delegates of the Hungarian Nation and cordially welcome you to Vienna!
İnsana içtenlikle bakabilir de.
She could look at you so affectionately.
Doğru olduğunu içtenlikle arzu ediyor.
And she deeply wishes it were true.
Ben içtenlikle onaylıyorum.
I approve heartily.
- İçtenlikle, gelmenize sevineceğiz.
- Naturally, we'd love to have you.
İçtenlikle size okumama izin verin.
Kindly allow me to read it to you.
İçtenlikle umduğum ve başarıya ulaşmasını istediğim, en önemli görev budur.
It is my sincere hope that it has succeeded in this important task.
- İçtenlikle mi söylüyorsun?
- Do you mean that?
Ben sadece size, elbisenizin ne kadar güzel olduğunu ve içinde ne kadar hoş olduğunuzu söylemenin uzun yolunu seçtim. İçtenlikle söylüyorum bunu.
I just took the long way to say that when I said that was a beautiful dress and you look wonderful in it I sincerely meant it.
İçtenlikle, bilmiyorum, efendim.
Frankly, I don't know, sir.
İçtenlikle diliyorum.
And I wish you that sincerely.
İçtenlikle hoşgeldiniz, dostlarım.
You're most heartedly welcomed, my friends.
İçtenlikle umuyorum Majesteleri. Eğer onunla evlenecekseniz.
I sincerely hope so, Your Majesty, if you're going to marry her.
Gerçekten de beklenmedik bu şans için içtenlikle müteşekkir olmalıyız.
I never dreamed of such a thing.
İçtenlikle aramanız temennisiyle, Casey Mayo.
And ask for, yours very earnestly, Casey Mayo.
"İçtenlikle..."
"Yours very earnestly..."
Evet. İçtenlikle, şerif, kendini öldürtmekten rahatsız olacağını sanmıyorum.
Frankly, Sheriff, I don't think you'd mind getting yourself killed.
İçtenlikle umuyorum ki Tanrı kalbine şimdi ulaşır, Ne kadar sert çarpsa da.
I earnestly hope that the Lord will reach your heart this time, however hard He has to strike.
İçtenlikle, bilmiyorum.
Honestly, I don't.
İçtenlikle, John, o adamı alıp götürmek isterdim ve...
Honestly, John, I'd just like to take that man and...
İçtenlikle söyleyeyim, endişeliyim.
Frankly, I'm worried.
İçtenlikle söylüyorum.
I say this with sincerity.