Joint перевод на английский
5,951 параллельный перевод
Sen mahalli suç ortaklığı değilsin ki oğlum.
You're not joint enterprise, son.
mahalli suç ortaklığının korkusundan suçlu olduğumu kabul ettim.
I only pleaded guilty because I was scared of joint enterprise.
Oğlum Jordan en az 12 yıIdan müebbet cezası çekiyor cinayet mahalli ortaklığı suçu suçundan.
My son Jordan is serving a 12 year minimum life sentence for joint enterprise murder.
Kız kardeşim Laura 13 yıI ve 6 ay hüküm giydi cinayet mahalli ortaklığı suçundan.
My sister Laura was given 13 years 6 month sentence for joint enterprise murder.
Kardeşim Michael Hall on üç yıI ve altı ay yedi cinayet mahalli ortaklığı suçu suçundan.
My brother Michael Hall was given 13 years 6 months for joint enterprise murder.
Gün orasında bir çete dükkanını mı koruyorlar?
Middle of the day patronizing a mob joint?
Gün ortasında iki adamını sarhoş şekilde Rodney Caruso'nun dükkanından...
I'm clocking two of your guys walking out of Rodney Caruso's joint
Meteor yağmuru başlamadan ot saracağım bir tane.
I gotta roll a joint before the meteor shower starts.
Dört yüz sayfa kağıt imzaladım, evliliğimi bitirdim ortak velayeti kabul ettim...
I signed 400 papers, ended my marriage. Gave him joint custody.
Yemeğimi yedikten sonra ben de gidecektim.
I had a joint, then ate dinner.
Jiri Dağı'ndaki eşkıyaların karargâhlarını bildiğini iddia ettiğine göre adamlarınızı bize verirseniz ortak bir saldırı düzenleriz.
Since he claims to know the base of Mt. Jiri bandits, we'll coordinate a joint assault if you give us your men.
Hayır, genelde kararları sen tek başına alıyorsun ve bu kararı ikimiz almışız gibi davranıyorsun.
No, you often decide things on your own, and then pretend that they were a joint decision.
Sadece fikrini değiştirdiğini söyle, ortak bir karar alamadığımızı değil.
Just say you changed your mind, not that we didn't come to a joint decision.
- Birlikte ilk röportajınız, kocanız 86'da ilk kez meclise seçilmeye çalışırken.
- Your first joint interview, when your husband was running for state Assembly in'86.
- O zaman yine, neden ortak röportaj?
- Then why the joint interview?
Bu sebeple il ve ilçe teşkilâtlarının ortak çalışmasına ve tahkikatın müfettiş Thursday tarafından yürütülmesine karar verildi.
To that end, a joint investigation by City and County forces has been convened, to be led by Detective Inspector Thursday.
Müşterek Kurmay Başkanlarından bir haber var mı?
Any luck with the Joint Chiefs?
Ama Müşterek Kurmay Başkanlığı personel direktörünü önerdiler.
But they did offer to send the director of the Joint Staff.
Bence Müşterek Kurmay Başkanlığı endişelerime tolerasyon...
I think the Joint Chiefs have tolerated my concerns...
Ortak Komisyondan çekip gittiler.
Well, they walked away from the Joint Commission.
Sırf bu ay o çalışıyor ama ben çalışmıyorum diye kızımızın velayetine ortak olma hakkım yok mu?
Just because this month she ´ s employed and I ´ m not, I don ´ t have the right to joint custody of our daughter?
Su ve tarım konusunda birleşik komiteler gibi önlemler barış görüşmesine giden yolda iki taraf için de olumlu işaretlerdir.
Measures such as the joint committees on water and agriculture are positive signals for both sides on their journey towards peace negotiation.
Metatarsofalangeal ekleminde bir şişkinlik var.
There's some swelling here on his metatarsal phalangeal joint.
Neden bir stripstiz klubünde buluşuyoruz, ha?
What are we doing meeting at a strip joint, huh?
- Ortak hesap mı?
A joint account?
Daha sonra köşedeki Meksika restoranına gideceğiz.
There's a... little Mexican joint around the corner...
Ve bugün Beleş Esrar Cuması.
Hey. And... it's Free Joint Friday.
Ertesi sabah Simon, ot içtikten 10 saat sonra acıkan ilk insan olarak tarihe geçti.
The next morning, Simon was the first person in history to get the munchies ten hours after smoking a joint.
Şuradaki Meksika müessesesi Mauricio'nun ölümünden faydalanıyor sanki.
- That mexican joint sure seems to have benefitted From mauricio's death.
Kollarınıza dolanmış olan bu zincirler kamyonun altına doğru aksına bağlanmış durumda.
These chains wrapped around your wrists go under the truck, straight to the U-joint on my axle.
- Bazen esrar paylaşırdık.
- We shared a joint sometimes.
Bu kulübede Başkan da Başkan Yardımcısı da Kongre Başkanı da benim.
Hey, in this joint, I'm the president, the vice president and the Congress.
bir konusma, kongreye bir mesaj verecek... komutanlari ezmek istedigimi soyleyen bir mesaj... gecen yil yirmidort bin saldiri oldu, sadece 3,000'ini bildirildi. cunku...
One speech, it'll send a message to Congress... And a message to the joint chiefs that I'm trampling on... Twenty-four thousand assaults last year, only 3,000 reported because...
Bu ortak bir operasyon.
Er, this is a joint operation...
İkisinin aynı sigarayı döndürmesi bile korkunç.
The fact that they're even having a joint one is so horrible.
Sigarayı uzat, lütfen.
Joint, please.
Mama Jose... Ucun bir taco dükkanı adı gibi...
Mama Jose... it sounds like a cheap taco joint.
Şu anda esrar falan içmeyeceğim.
I'm not gonna smoke a joint right now.
- Niye buradayız?
Where is this joint, anyway?
Böylece buraya girebileceğimi düşünüyordum.
Thought he might be my way inside this joint.
Sanırım Magnus'un yerini o da bulamadı.
Guess she couldn't find Magnus'joint, either.
Bir kamyonetle üç kişi gelecek, biri bize bir aylık pahalı bir garanti satarken, diğer ikisi bu soyguna ortaklık edecek.
Three guys show up in a van, one to sell us an overpriced monthly warranty, two to case the joint for a robbery.
Zincirleme dükkan işi olursa bir gün müdür olabilirsin.
If the Joint works out, maybe one day you can be the manager.
Dokuz yıl hapis yattı. 1992'de Freddy'nin Barbekü dükkanını açtı Başkan Yardımcısı Frank Underwood'ın sıklıkla uğradığı, pirzola üzerinde yoğunlaşmış bir restoran. "
He served nine years. In 1992, he opened Freddy's BBQ Joint, a small restaurant specializing in ribs, frequented by Vice President Frank Underwood. "
- Dükkanı mı satıyorsun?
- Selling the Joint?
Ama geçmişe ağlayacağıma, yakıyorum bir cigara!
Instead of crying about it, smoke a joint.
- Ortak Komisyon görüşmeleri.
- The Joint Commission talks.
Yapmak istediğim Ortak Komisyon görüşmelerinde bunu sakince gündeme alıp, sonraki tur için zemin hazırlamak.
All I'm proposing is that we use the Joint Commission talks to bring it up gently now, set the stage for the next round.
Tusk bir dahaki Ortak Komisyon toplantılarında işini şansa bırakmayacak.
Tusk is not gonna take any chances when the next Joint Commission talks come around.
Ortak Komisyon genelde uyuklama şölenidir.
The Joint Commission's usually a snooze fest.
İş ve Ticaret Ortak Komisyonu'ndaki heyetimiz Birleşik Devletler hükumeti tarafından haksız yere suçlanmış ve hakarete uğramıştır.
Our delegation to the Joint Commission on Commerce and Trade was unfairly accused and defamed by representatives of the United States government.