Jug перевод на английский
569 параллельный перевод
Onu Joe'nun yerinde sürahisini kafasına dikerken kapana kıstırdım, Windy.
Well, Windy, I trapped him with his jug down at Joe's.
Hayır, ben testimi Cameron'ların arabasına saklamıştım.
No, I left my jug... I hid it in the Camerons'wagon.
Bizde Lopez ile birlikte gidip bir testi içki karşılayalım.
Well, Lopez and me will go greet a jug.
O testiyi bana ver.
I have two drinks. Here, give me that jug.
Yanlış sürahi.
Wrong jug.
Beni kodese attılar.
You know, they had me in the jug.
Bomboş bir suçlama!
Hollow as a busted jug, is what it is!
Ve bir sürahi viski.
- And a jug of whisky!
İsviçreliler ne yapmak istediğini öğrenirse seni deliğe tıkar.
If the Swiss know what you're up to they'll have you in the jug.
Hey Disko, yine şişenin dibini bulmadın, değil mi?
Hey, Disko, you ain't been looking down the neck of a jug again, have you?
- Niye içeri aldılar dersin?
- What the cops jug him for?
- Sürahi şimdi nerede?
- Where's the jug now?
Birader şu testiden bir yudum versene?
Brother, how about a swig of that jug?
Ama sen sakın içeyim deme.
And keep your nose out of that jug.
Yanında da şarap.
A jug of wine.
Söz gelimi, lütfen bana açıklayabilir misin, nasıl oluyor da, boğuşma sırasında masada bulunan tabaklar etrafa saçılırken, şu gümüş süt sürahisi masada kalabiliyor ve bütün bu bıçaklar ve kaşıklar mükemmel bir düzen içinde bulunabiliyor?
For instance, will you kindly explain how the dishes that were on this table could have been knocked off in the struggle and this silver milk jug left standing and all these knives and forks and spoons in perfect arrangement?
Bütün sürahileri içiyorsun.
Drinking all that jug.
Sen gittiğinde ben son kupamı bitiriyordum.
I was finishing my last jug when you rode up.
Neden güzel bir testi ya da elma çizmiyorsun?
But Lukey, why don't you paint a nice jug... and some apples like the other fellas?
- Öyleyse altı ay içeridesin.
- Then it's six months in jug for you.
sürahiye dönük katırdan daha sağlam duruyor.
But he's being stubborner than a jug-headed mule.
Evet çocuklar, elimde özel durumlar için sakladığım bir şişe var ve şu an tam zamanı görünüyor.
Say fellas. I've got a jug I been saving for a special occasion. This looks like it.
İşte tadına bakmadığımız bir Dan şarabı!
Here's a jug of Dante wine we haven't tasted.
Seni de benim yanıma tıkacaklar!
They'll jug you right alongside of me!
Huntsville'de ki hapishanede tek bir pencere yoktu.
That jug they had me in up in Huntsville... didn't have no window.
- Senin dümbelekten ses gelsin.
- Start your jug band.
Hepimiz aynı hamurdan yoğrulsak ta testi ile vazo aynı olamaz.
Though we are all made of the same clay, a jug is not a vase.
Yeah, sana bir testi kırmızı göz borçluyum.
Yeah, I owe you a jug of red-eye.
Bankın üstünde tas ve sürahinin üstünde havlu ve sabun var.
There's a basin on the bench and a towel on the jug, and soap.
Ucunda biberon olan, bir galonluk şişeden süt içiyordu.
He was sucking on a gallon jug of milk with a nipple attached.
- Bir şişe.
- A jug.
Şişe.
Jug.
Hapisten yeni çıkmış bir adamla karşılaşırsanız
When you meet a mug lately out of the jug
Bir şişe pirinç rakısı ile bütün bir gece nöbetinden sonra o şeyi görmek istemem.
I'd sure hate to see that thing after an all night bout with a jug of rice wine.
- Testiyi bana ver.
- Give me jug.
- Versene testiyi.
- Give me jug.
Şimdi ver testiyi. Evet tamam.
Now give me jug.
Fremont, şu testiyi tekrar babana getir bakalım.
Fremont, bring back that jug to your old father.
Kaplı üniforman hiç gitmemiş, üstünde hiç pas bile yok.
And that jug is out of uniform. It ain't wearing any rust.
Vazoya bir çiçek sürahiye şarap...
Flowers in a vase... Wine in a jug...
Haydi ama. "Bir bardak şarap, biraz ekmek - ve sen."
Come. "A Jug of Wine A Loaf of Bread - and Thou"
Testi-sopalı.
Real jug-handled.
- Testinin yerini bilmiyor musun?
- Don't you know where he keeps a jug?
Şu su bidonunu taşıyabilirsin.
You can carry this water jug.
Renner, Pete'ye git ve kahvaltı getir yanında kahve de olsun.
Renner, go to Pete's and get one breakfast and a jug of coffee.
Jumper, seni testi kafa!
Jumper, you jug head!
Hepiniz merak ediyorsunuzdur, kuşkusuz, Carl Borden kendisini nasıl hapiste buldu.
You are all wondering, no doubt, how Carl Borden ended up in the jug.
Hiç ilgilenmediğim şeyleri de var, şu dışarıdaki geri zekalı gibi.
There's some things about her I'm not interested in, like that jug head out there.
O Brown Jug Santa Anita'da ikincide.
That's Brown Jug in the second at Santa Anita.
Kumar, içki...
Cards, a jug...
- Her yerde salgınlar başgösterecek!
Fill every jug and jar!