Justın перевод на английский
223,209 параллельный перевод
İndir silahını!
Just put the gun down!
Az önce arkadaşını vurdu.
He just shot your friend.
Sadece kendim gibi olmamın iyi olduğunu fark etmemi sağladın.
You made me appreciate that it's okay to be just me.
Kendine bir sor. Yaptıkların hiç işleri daha iyi hâle getirdi mi?
Just ask yourself, has anything that you've done actually made things better?
Yoo, bu sadece, anlarsın, dün gece uzun bir geceydi.
Nah, it's just that, you know, a long night last night.
Bakın söylüyorum bu yeni mikrofiberler
I'm just saying these new micro fibers are taking
Bazen çocukları serbest bırakmak zorundasın hatalarıyla başbaşa.
Sometimes you just have to let your kids... sit in their own mistakes.
Yazdır ve yarın öğretmenine teslim et gitsin.
Just print it out and hand it in to the teacher tomorrow.
Adamın biri bumerang attı ve dönüp kendisine çarptı.
Guy just threw a boomerang and hit himself in the junk.
Annem ve babamın bize fare ölüsü verdiğini mi söylüyorsun?
So you're saying Mom and Dad just gave us half a rat?
Sakin kalmalı, işimizi yapmaya devam etmeli ve çocukların aşağıya inip yardım etmelerini kendi başlarına fark etmelerini beklemeliyiz.
We need to stay cool, just keep doing our work, and let the kids realize on their own that they should come down and help.
Ama haklıydın, daha olgun olmalıydım ama sanırım kendime büründüm.
But you're right, I should have been more mature, but I guess I just got wrapped up in myself.
Sanki şey gibi, yıllar boyunca gözlemlediğim şey şu hep meşgul olduğunu, zamanının olmadığını ve her şeyin çığırından çıkmasını sevmediğini söylüyorsun.
Well, it seems like... and this is just what I've observed over the years... but, you know, you say that you're always busy and you don't have time and you don't like
İşler içten içe sızıyor gibi hissettiğinde sadece günlük şeylerle ilgilenirsen o zaman çıldırmak zorunda kalmazsın.
If you just took care of things on a daily basis, then you wouldn't have to freak out when things feel like they're flooding down on you.
Birisinin işi olmayan bir yerde eliyle bir şeyler aramasını sevmiyorum.
I just don't like the idea of someone poking around where they got no business being.
Sadece kendinle ilgilenmeni istiyorum ve ücretsiz diş bakımı yapmanın zamanı geldi.
I just want you to take care of yourself, all right, and now is the time to do it when I have free dental care.
Bu sahte, tıpkı aşkın gibi.
It's imitation... just like your love.
Buranın insanları için çok çağdaştı.
Ah, you're just too cutting edge for people around here.
Alan çocuklara ödemediğimiz 40 park cezasını ödemek zorunda olduklarını söyledim.
I just told those guys that they're now legally responsible for all the 40 parking tickets we left unpaid.
Kütüphanenin yarısını kapatıyorlar çünkü insanlar artık telefondan kitap okuyor.
They're shutting down half the library because people just read on their phones now.
Tanrının hakkı üçtür derler.
I just figured third time was the charm, you know.
Sadece gitme şansın olduğuna emin olmak istedim.
I just wanted to make sure you had the chance to go.
Sean'ın gelmek isteyeceğini fark edemedim.
I just didn't realize Sean would even want to come.
Önceden, yaptıklarını yapmaya devam etmelerine izin verirdim.
Before, I would've just let things keep doing what they're doing.
Beraber bir geleceğimiz olmadığını hissediyorsam diyeceklerimde açık olmalıyım.
Like, if I feel like we don't have a future together, I should just be clear and say what I mean.
Üzerinde damlayan bir muslukla pantolonu çatalı gözükecek kadar inmiş kendinden emin bir adamın karikatürü var.
It has a picture of a dripping faucet and a self-effacing cartoon of a man with his pants pulled down just enough to show crack.
Burada bir şeyin tadını çıkarmaya çalışıyoruz ve siz gelip örtümüze oturuyorsunuz. Bu çok tuhaf.
We're just trying to enjoy our thing, and for you to come and sit on our blanket, that... that's just weird.
Bunu öylece bırakamazsın.
You can't just cut me off cold turkey.
Esprinin üzerinde durduğu temel şu adamın annesi o kadar çirkin ki hayvanat bahçesindeki hayvanlarla karıştırılabilir. Bu yüzden hayvanat bahçesine hem girmek hem de çıkmak için bilete ihtiyacı var!
So, the whole joke rests upon the premise that the guy's mother is ugly enough to be confused with a zoo animal and that if she had a ticket to get out of the zoo, they would just let her out!
Pekala, dinle. Güvenini asla zedelemeyeceğimi biliyorsun. Ama güven zedelememe kuralımı bir kere bozup sana güveneceğim çünkü arkadaşımızın gerçekten yardımımıza ihtiyacı var.
Okay, look, you know I would never break a confidence, but I'm gonna break my no-confidence-breaking rule just this once and confide in you'cause I think our friend really needs our help.
Sanırım en son karavandayken bir ilişki aramadığını söylemiştin ve bence buna sadık kalmalısın.
I think the last time we were in my Winnebago, you were saying you weren't looking for a relationship, so I think you should just stick with that.
Las Vegas'daki bir maden patronun bir insanın vücut dilini okuyarak hakkında her şeyin öğrenilebileceğini anlattığı bir makale okumuştum ve sen şu anda kapalı beden dili sergiliyorsun.
Listen, I read an article about a pit boss in Las Vegas who said you can learn everything about a person just by reading their body language, and right now you are exhibiting off-putting body language.
Omuzlarını geri yaslayıp başını yukarı kaldır.
What you want to do is just put your shoulders back and keep your head up.
Dinleyin, daha şimdi oğluma paranın sorumluluğu hakkında çok yüklendim bu yüzden bunun olması için hiç ideal bir zaman değil.
Okay, listen, I just came down pretty hard on my son for being irresponsible with money, so this isn't an ideal time for this to be happening.
Mezuniyet yaklaşıyor, bütün arkadaşlarımın bir işi var ve bir iş bulamayacağımı düşünmeye başladım. Neden olsun ki?
Graduation's coming up, all my friends are getting jobs, and I'm just starting to think it might not happen for me.
Odamın annemin projelerini yapabileceğini düşündüğü sonra çamaşırların kurutulduğu bir oda olmasını istemiyorum!
I don't want it to be a room that Mom thinks she can do projects in and then just end up drying sweaters!
Elimi havada mı bırakacaksın?
You're just gonna leave me hanging?
Bana insanların önünde olmadığını ve senin bir Heck olduğunu bilmediklerini söyle.
Just tell me it wasn't in front of people and they don't know you're a Heck.
Başlangıç ağırlığını ölçmemiz gerek, bir muzla başlayalım.
We just got to gauge your starting point, so, uh, let's get a banana in here.
Mike'ın doğum gününü onun istediği şekilde kutladık.
So we celebrated Mike's birthday just the way he wanted...
İnsanların benim hakkımda bir şey yapmasını konuşmasını veya düşünmesini sevmiyorum.
I just don't like people making a big deal over me or talking about me or thinking about me.
Kısa konuşmasını sağlamıştım.
I'd just gotten him to stop making small talk.
Bir de açık olmak için, o kedi videosu granit fiyatlarını araştırırken çıktı, kimseye söylemiyorsunuz.
And just to be clear, that kitten video... that just popped up when I was researching granite prices, so we're not gonna go sharing that with anybody.
Manzaranın tadını çıkarıyordum.
Just admiring the view.
Bunların hepsi vücudun için hazırladığım özel egzersiz programının bir parçası.
That's just all part of the workout program I've created specifically for your body.
Her sene yıl sonunda belirlediğim hedeflerin ne kadarını yaptım diye dönüp arkama bakarım.
It's just, like, every year at the end of the year,
Alın, bunlar sizde kalsın.
Here. You can just keep these.
Pişmanlık duymadan cama bağıracaksın
♪ You just shout into the glass with no regrets ♪
Unutmadan Stranger Things'deki küçükler / i iÖnümüzdeki Eylül'de üçüncü sınıf olduğumuzda
♪ Ah-ah-ah-aah ♪ ♪ And just think, next September when we're juniors ♪
Evet, şeytanın avukatını oynuyorum ki düşünürsen bu çok aptalca bir ifade çünkü şeytanın ciğeri beş para etmez ama...
Yeah, I-I-I-I'm just, you know, playing devil's advocate... which, if you think about it, is a stupid expression'cause the devil's a real stinker, it's not like...
Mizacın böyle.
It's just the way you're made.