Karabaş перевод на английский
48 параллельный перевод
Karabaş.
Karabas!
Bugün Karabaş'ın başına gelen, yarın sizin başınıza gelecek diyorlar.
What happened to Karabas will happen to us too.
- Osman'ın günahını Karabaş çekti.
- He paid for Osman's sins.
Karabaş?
Fido?
Boza Kardeş, bizim Karabaş'ı hatırlarsın değil mi? Ha, şu yetiştirme yurdunun topal orospusunu mu diyorsun?
Are you talking about the cripple of the orphanage?
Bizim bir karabaş vardı ya hani yetiştirme yurdunun arkasındaki çöplüğe gelirdi her zaman.
What? You remember Karabas the dog at the orphanage?
- Bana yavru kuşum, güvercinim derdi. - Güvercinim, karabaş da öldü.
She was so kind to me...
Hey, karabaş...
Hey, rughead...
Yanda yaşayan bir fahişe vardı adı Karabaş Bertha- -
I mean, we had a hooker living next door called Buckwheat Bertha who would- -
Karabaş ya da Minnoş cennetin kapısından geçebilecekler mi?
If Jojo or Muffy are gonna pass through those Pearly Gates.
Biraz yemek istemez misin Karabaş?
You want some food, Blackie?
Ye şunu Karabaş. İyi bu.
Eat it, Blackie. lt's good.
- Haydi Karabaş.
- Come on, Blackie.
Karabaş değil.
It is not Blackie.
Birlikte seyredeceğiz Karabaş.
We're gonna watch it, Blackie.
Hayatın ilk kuralı Karabaş :
The first rule of life, Blackie :
Sadece eski dostum Karabaş'la burada banyo yapıyordum.
I'm just takin'a bath with Old Yeller down here.
Küçük karabaş martılar, hemen su yüzeyinin altındaki yumurtaları toplarlar.
Bonaparte gulls collect the eggs just below the surface of the water.
Şunu kaldırsana karabaş!
Lift it up, nigga!
- Karabaş!
- Fidos!
Bu adam bizim karabaş!
The guy to be fidos!
Hayır Karabaş, oynamak istiyoruz sadece.
No, Digby, we wanna play.
Sessiz ol, Karabaş!
Quiet, BIackie!
- Ben her köpeğe karabaş derim.
- I call every dog BIackie...
Karabaş ya da Tekir'e benzemiyor.
Neither Rex nor Fluffy.
Arkanı kolluyorum, Karabaş.
I got your back, Digby.
- Sen nesin, karabaş?
- What are you, a monk?
Pekâlâ, karabaş, beş yıl boyunca unutmak istediğim şeyi tekrar açmayacağım.
Well, Spot, I'm not revisiting a story I spent the last five years trying to forget.
- Karabaşı bu işe karıştırma.
- You keep Blackie out of this.
Çınar ağacının yanına bir çift karabaş ötleğeni yuva yapmış.
Pair of n-nesting b-blackcaps down by the sycamore.
Frenk incirinin yanı başında yuva yapmış bir çift karabaş ötleğeni var.
Pair of n-nesting b-blackcaps down by the sycamore.
Sakin ol, Karabaş.
Calm, my pet.
Sormak istediğim bir karabaş iri bir kediyi çokgen şeklindeki bir yerde ölüm kalım mücadelesinde alt edebilir mi?
I'm asking if a priest can beat a big cat in a death match in some kind of polygon.
- Al şunu, karabaş!
- Take that, black!
Karabaş, defol git buradan!
Hey, Blackie, get the fuck out of here.
- Karabaş!
- It's Wet Rice!
İyi denemeydi karabaş.
It's a nice try, Spitz.
- Karabaş otu.
They're buckwheat flowers.
[ÇEVREDEN KONUŞMA SESLERİ] Mazlum gel buraya, Mazlum.
Bonzo, do you remember our Karabas?
- Nedir bu karabaş meselesi?
What's this Karabas story.
- Karabaşı gördün mü?
He is at the cell now. Did you see Karabas?
- Karabaş da öldü.
100 years. Karabas is dead.
Herkes ona topal orospu derdi.
And now Karabas is also died.
Karabasını buraya getiren şey.
That... that is what brought the wraith here.
Karabas, doğu yakasında iki tana daha oto sökümhanesini kapattı.
Karabas shut down two more chop shops on the East Side.
- Sence Karabas mı yaptı?
- You think it's Karabas?