Kase перевод на английский
1,300 параллельный перевод
Bir sentezleyici talimatları....... alarak ona izin verilen bir dizi elektronik yoldan geçirerek işletir ve uygun olanı çıkartır, ve oradan- - bir fincan kahveni alırsın, bir kase çorba- - bir plazma kanalı yapmasını söylediğimizde.
A replicator operates through a series of electronic pathways that allow it to receive instructions and take appropriate action, and there you go- - a cup of coffee, a bowl of soup, a plasma conduit- - whatever we tell it to do.
Dolapta bir kase çorba var, ve sentezleyiciyi açık bıraktım.
There's a bowl of soup in storage, and I left the replicator on line.
Tamamen bana bağımlısın. Niye ki? Bir kase puding aldığım için mi?
Why.'cause I borrowed a pudding pack?
Al sana bir kase haşlama tahıl.
Here's your bowl of kasha. Eat it and shut up.
Kase.
Bowl.
- Kase.
- Bowl.
Bir Dr Pepper... iki kase dondurma.
One Dr. Pepper. Two cups of ice.
Bu korkunçtu, kase çatladı, ve ben sandım ki - " O benim nasıl bir tehlikede olduğmu bilmiyor bile..
I was trapped in this... terrible, cracked pagoda, and I thought, " He mustn't know - he must not ever know of my danger,
almaya gittiğiniz altın kase.
in that little shop in Bloomsbury.
Evet, ama onun boyutu şu kase kadar.
It's the size of that bowl.
Pekala, kase.
All right, bowls.
- Kase nerde?
- Bowls?
Daha önce hiç yapılmadı. Yanları olmayan kase gibi bir tabak.
Then we made a groove in the centre, see... with a slight indent.
Kutsal kase, altın... kahrolası mücevherler, hepsi bunun içinde.
The Holy Grail, the Golden Fleece... the crown-fucking jewels, whatever it is, it's inside.
Bir kase sarap sorun olur mu?
I suppose a bribe's out of the question?
Bir kase sarap olanak disi.
Look Mark, a bribe is out of the question.
Bir cam kase.
A glass bowl.
"Bir kase yulaf ezmesini, bir kova sütü, bir somun ekmeği, annemi ve de babamı yedim. Şimdi de seni yiyeceğim!"
I've eaten a pot full of porridge, a pail of milk, a loaf of bread, mother, father and now I'm going to eat you too
Ona, amber tepside bir altın testi ve iki su mermeri kase verin.
Give him a gold pitcher and two alabaster bowls on an electrum tray.
Bir incir için, amber tepside bir altın testi ve iki su mermeri kase mi?
A gold picture and two alabaster bowls on an electrum tray for a fig!
Sonsuz hayat, bize garanti, saf ve rafine, Kutsal Kase tarafından.
Life is eternal, guaranteed to us, pure and refined, by the Holy Grail.
Marco Polo ziyaret ettiği Çinlilerin... çay fincanlarının üstüne ufak bir kase koyduklarını görmüş. Bu oldukça mantıklı. Çünkü kase çayı sıcak tutar.
The Chinese visited by Marco Polo put a bowl over their tea cups which is logical, because the bowl kept it warm.
İşte böyle başladı, bir kase mısır gevreği ile.
That's how it started... With a bowl of cereal.
Cidden Dawn, kaç kase kahvaltı gevreği yemeyi düşünüyorsun?
Honestly, Dawn, how many bowls of cereal are you planning on eating?
Sana da bir kase vereyim.
I'll get you a bowl.
Evde rafta bir kase duruyor Bakire Meryem, bir bardak şarap ve yanında da bir dolarla.
I have a bowl up on the mantel... with the Virgin Mary, a glass of wine, and $ 1 next to it.
Atalarımın Kutsal Kase arayışları, burada mahsur kalmalarına sebep oldu onlar da burada yeni bir krallık inşa ettiler.
Their quest for the Holy Grail stranded my ancestors in this world, so they built a new kingdom here
Bir kase dolusu kıtır ekmek var, hiçbir zaman bitiremem.
I've got this bowl of crunchies that I'll never get through.
Ailenin fakir olduğunu biliyorum ama akşam yemeği olarak bir kase dolusu şeker yenmez.
I know your family's poor, but you can't just eat an entire bowl of mints for dinner.
Mulder, bu kase...
Mulder, this bowl...
Kutsal Kase.
The Holy Grail.
SS Ahenerbe'ye katılan arkeolojistler ve.... akademisyenler, kendilerinin Kutsal Kase'yi, Ahit Sandığı'nı... ve Atlantis'i arayan yeni bir düzenin şövalyeleri olarak... hayal ederlerken, bir anda kendilerini Musevi Katliamı'nın... tanımlanamaz dehşetini uygular ve doğrularken buldular.
Archaeologists and academics who had joined the SS Ahenerbe imagining they were knights of a new order searching for the Holy Grail, the Ark of the Covenant and Atlantis, now found themselves justifying and implementing the indescribable terror of the Holocaust.
Yazmanın beni Kutsal Kase'ye, Harvard'a götüreceğine inandırdı.
She convinced me this would lead to the Holy Grail. A place where I would finally be surrounded by people I had something in common with. Harvard.
Ancak köylüler POW askerlerini bir kase pirine satmışlarsa.
Unless the local villagers are willing to turn in a P.O.W. for a bowl ofrice.
sessiz olun... kase... hayır, kase değil... vazoo.
Quiet now... Pot... No, Not a pot... a vase.
- kase değil... vazo.üzgünüm.
Come on... - Not a pot... a vase. Sorry.
kase!
A pot!
nereye giderse gitsin bir kase kırıyor kase?
And wherever she goes she breaks a vase a pot Pot?
Sanırım diğer odada bir kase dolusu olacaktı.
I think I have a whole dish of them in the other room.
- Bir kase de...
MAN 1 : Why don't you have....
- Bir kase balık köftesi alayım o zaman.
- A bowl of fishball's then.
- Bir kase noodle?
- A bowl of noodles?
Bunu bir sarıIma, bir öpücük ve bir kase çorbayla düzeltemeyiz.
We're not gonna be able to fix this with a hug and a kiss and a bowl of soup.
İki kase.
Two bowls.
- Bir kase daha getirin.
New basin, please.
Neden bana 300 dolarlık bir kase tahıl koymuyorsun?
Why don't you pour me a $ 300 bowl of cereal?
Bir kase jöle şekerleme lütfen.
One bowl of Jell-O knuckles.
- Çok fazla maya, çok küçük bir kase.
- Too much yeast, too little bowl.
Güzel, sıcak bir kase kapa çeneni yahnisi!
A nice, hot bowl of shut-it stew!
Sadece anneme bir kase yapıyordum ve... her seferinde kenarlarını yapmaya çalışırken bir çamur yığınına dönüyor.
Oh, nothing. I'm making this bowl for my mom, and every time I try to make the lip, it turns into this great big enormous turd.
Büyük Ayı yıldızına, önünde yanan kandilleri temiz bir kase su ile dua ediyordu...
The nine rules, spread by Kija, that govern the heaven and earth is "broad." Children are bound to take after their parents. You will pass the civil service exam just like your father.