Kayalık перевод на английский
651 параллельный перевод
Az miktarda sert yüzeyli kayalık Gezegenler bulduk, Fakat dünyadan kat kat ağırdılar Ve hayal edebileceğiniz en Düşmanca çevreye sahiptiler.
We found a few rocky planets with hard surfaces, but they're many times more massive than Earth and contain the most hostile environments you could ever imagine.
Bilim adamları hesaplarına geri döndüler, Yaşamı destekleyebilecek dünyalar bulmak için Dünya gibi kayalık sert gezegenler.
scientists have gone back to the drawing board looking to find worlds capable of supporting life, small rocky planets like Earth.
Uzaylı yaşamı avında, Bilim adamları çabalarını dünya gibi küçük kayalık gezegenleri bulmaya yoğunlaştırıyorlar.
In the hunt for alien life, scientists are focusing their efforts on finding small, rocky planets like Earth.
Bilim adamları en fazla Goldilocks Zone denen yerde bulunan Küçük kayalık gezegenlerle ilgileniyorlar.
scientists are most interested in the small, rocky worlds that sit in what's called the Goldilocks Zone.
Bilinmeyen taşlarla dolu kayalık bir dipte sürüklenen bir tarağımız var. Ve bu taşlardan bazıları oldukça sert
We've got a dredge being pulled over a rocky bottom with unknown rocks, some of which are pretty tough rocks.
Kırgız'ın kolundaki altın kartaldan... Kuzey Buz Denizi kayalıkları üzeridekilere... Kuzeyin baykuşlarına...
From the golden eagle on the arm of the Kyrgyz... to the eider on the cliffs of the Arctic Ocean... to the owls of the North... to the seagulls of the Black Sea
Sonra kayalıklara gidip öyle balyoz sağlayacaksın ki, ayakta duramayacaksın. Ve ayrıcalık için Tanrı'ya şükredeceksin.
Then you are going into rock pile gang and swing a sledge that you can't stand up and you are going to thank heaven for the privelege.
Deniz dibi kayalık!
Rocky bottom!
Deniz tabanı kayalık!
Rocky bottom!
Bir balık bile bu kayalıklardan zorlukla geçer.
The rocks are so thick, a fish couldn't swim between them without rubbing off his scales.
- Kayalık Dağlar'da avlandınız mı hiç?
- Did you ever fish the Rockies?
Kayalık kuzeninizle maymun arkadaşını aramak için çok büyük bir yer.
The escarpment's a bit too big to comb end to end for your cousin and her white ape friend.
Kayalık.
Escarpment.
Kayalık gittikçe azalıyor.
The escarpment slopes gradually here.
Yirmi altı kulaç, dip kayalık.
Twenty-six fathoms, bottom rock.
Kayalık Ozark çiftliğinde çalışmanın ne kadar kazandırdığını bilirsiniz.
- You boys know how rich you get workin'a rocky Ozark farm.
Doğal kayalık yapıyı korunmak için kullanıyor.
Natural rock formations shelter him from attacks above.
Roy Earle kayalıklarda sıkıştırıldığı andan bu yana beş saat geçti. Halen teslim olacağına dair bir işaret yok.
It is some five hours now since Roy Earle took to cover on the rock... and there's no indication on his part to surrender.
Kayalık!
The reef!
Kayalık! Kayalığa çarpacaksın!
You're going to strike!
Kayalık gemiyi ikiye bölerken kadın çığlığına benzer bir ses duydum.
When the reef tore out the heart of that ship... she screamed like a woman.
Kayalık tabu.
Escarpment taboo.
Kayalık tabuymuş, hadi oradan.
Escarpment taboo, your grandmother.
Verilen ifadelerden de anlaşılacağı gibi Çocuk müvekkillerimle birlikte yaşadığı Kongo'da "kayalık" olarak bilinen yerden alınmıştır.
The affidavits show that Boy was taken from the jungle a spot in the Congo known as "the escarpment" where he lived with my clients.
Bu arada Tarzan kayalıkta balık var mı?
By the way, Tarzan, how's fishing on this escarpment of yours?
Kendini Macellan gibi Şili'nin kayalık sahilinde buldu.
As the fog lifted... he found himself headed straight through the Straits of Magellan... and northward along Chile's rocky coast.
İskoçya'nın batı kıyısında bir kayalık üzerine inşa edilmiş kasvetli eski bir evde başladı
In a grim old house perched high on a cliff on the west coast of Scotland.
Şimdi de küçük ayak kayalıklara çıkıyor, büyük ayak ise tek başına kalıyor. Bak hele.
Now little foot goes up the cliff and big foot goes on alone.
Sonra arabanın dışına çıkıp, onu kayalıktan aşağıya yuvarladı.
Then she slid out and sent the car over the cliff.
Kayalık tepeye çıkan yola sapmışım.
I strayed away up in that rimrock country, Up bear paw butte way.
Orada bir sürü kayalık bölge var, evlat.
There's plenty of rough country over there, Kid.
Biraz uzakta, üstünden eski kışla patikasını... görebildiğim kayalık vardı.
A short distance away I found the cliff... from which I could see the old military trail.
Kıyı şeridinin geri kalanı kayalık.
The rest of the coastline is cliffs.
Maine'in kayalıklı kıyılarından California'nın sisli sahillerine taban teptim.
From the rock-bound coast of Maine... to the smoggy shores of california... That is a Iong walk.
Arkasında da sarp kayalık var.
And a steep cliff behind.
Dik kayalık.
Sheer cliff.
- Bize tepenin kayalık tarafını bıraktılar.
- Left us only the rocky hillside.
Yıllar süren düşünce ve araştırmalardan sonra Kendimi Cebelitarık'ta, bir kayalıkların üzerinde buldum.
One day, after years of thought and search, I found myself in Gibraltar... On the top of the rock.
İlerideki kayalık yapıyı görüyor musun?
See that rock formation up ahead?
Yelkenleri iyice sağlamlaştırmak için kayalıkların arkasına demir attık, şimdi yeni gelgit'i bekliyor.
As ine as ever bore sail, beyond the ree, waiting only or the next tide.
Hey sen, kayalık, uyan bakalım! Mulan'ı bulup getirmen gerekiyor.
The year was 1911.
Uh, Kayalık?
I used a florescent screen.
Kayalık? Oh, adamım, Benim canıma okuyacaklar. Büyük Taş Ejder,
For a target, I chose a very thin leaf of gold.
Kayalık bir kıyıdan geçerken, başkalarını da gördük.
We ran into one when we rounded a bend.
Daniel Boone'un Kayalık Dağları'nı 84 yaşındayken aştığını biliyor muydunuz?
Did you know Daniel Boone was 84 years old when he crossed the Rockies?
Şimdi onur konuğumuzu takdim ediyorum, bu adam kayalık Maine sahillerinden Kaliforniya'daki Golden Gate'e kadar adını duyurdu.
And now, to introduce our guest of honor, we hear from a man... known from the rocky coast of Maine to the Golden Gate in California.
Kayalık dağlarının doğusuna hiç gitmedin, bahse girerim, ya da sınırın güneyine.
You've never been east of the Rockies, I'll bet, or south of the border.
Gel biraz kızak kayalım.
Let's go for a sleigh ride.
Penistone Kayalığında yüksek bir kaya çıkıntısının altında.
Under a high rock on a ledge near Penistone Crag.
Buharlı, o kayalığa çarptığı zaman oradaydım. Ve bir çığlık duydum.
That's where I was... when the steamer, she smashed against that reef... and I heard that dying scream.
Kayalık tepeye çıkan yol mu?
Bear paw butte?