Kayıt перевод на английский
17,260 параллельный перевод
İki kamerayla birden kayıt alıyormuş.
He was recording footage from multiple cameras.
Topladığı tüm görüntülerin hâlâ nereye kayıt edildiğini bulamadık ya da o görüntülerle ne yapacağını.
All the footage he's been gathering- - We still haven't figured out where it's being recorded or what he planned to do with it.
Öldürülmemek ya da tutuklanmamak için Zhang Lau'un zehirlenmesiyle alâkalı kayıtların ortaya çıkmasını istemedi.
He probably didn't want in released unless he was murdered or arrested for the poisoning of Zhang Lau.
Zhang Lau'yu zehirlememiş olabilirsin ancak kayıtlar komplo kurduğunu kanıtlıyor, yani konuşmaya başlamaktan başka çaren yok.
Could be you didn't poison Zhang Lau, but the recording proves that you conspired to, so you've got no play here except to start talking.
- Kayıt için isminiz, lütfen.
Just... state your name for the record, please. Jane Doe.
Numarası telefonumda kayıtlı değil.
I don't have his number in my phone.
Kayıtlarınız yok mu?
Don't y'all have records?
Bak, Piscatella'ya birkaç kayıt gerekmiş.
Look, Piscatella needs some records pulled.
Üç dakika, şans eseri, bu tam olarak kapatmadan önce bir telesekreterin kayıt etme süresidir.
Three minutes, coincidentally, this is exactly how long an answering machine will record before hanging up.
Bu arada, neden Ellen'in kayıt defterinde bulunan kadın doğum uzmanını ziyaret etmiyorsun?
In the meantime, why don't you pay a visit to the ob-gyn listed in Ellen's address book?
Kayıt fotoğrafı bile sevimli.
Even her intake photo is adorable.
Kayıt bölümünden Serena'yı arayıp numarasını bulabilir miymiş, sorayım.
I'll call Serena in registration and see if she can track something down.
Kardeşim 6 yaşında, bütün kayıtlar doldu olduğu için İlkokula bile gidemiyor.
My little brother's six years old, yeah, and he can't get into no fucking primary school in the borough because there ain't no fucking space.
Her neyse. Son 15 yıldır, ilmek programı 18 milyon özgün insan deneyimlerini kayıt altına aldı.
Anyway... the stitchers program has cataloged over 18 million unique human experiences.
Derek'in evlendiğine dair bir kayıt yok.
There's no record of Derek ever being married.
Peki, ya Linda Edwards ölmediyse? ama bunun yerine hastane kayıtlarında olan birinin kimliğini çaldıysan?
So what if Linda Edwards didn't die but instead stole the hospital records and the identity of someone who did?
Tamam, Santa Monica Tıp Merkezi'ndeki ölüm kayıtlarını inceliyorum. Son banka kayıtlarını da ekledim.
Okay, I'm cross referencing deaths at UC Santa Monica Medical Center with recent bank activity.
Kayıt dışı bir şekilde.
It was a kind of a side thing, off the books.
Tamam, soruşturmasını gizlice yapıyor olsa bile bir yerlerde kayıt tutmuş olmalı.
Okay, even... even if she was investigating this off the books, she must have kept some sort of record somewhere.
Ordunun örnek çocuğu, lisede orduya gönüllü kayıt olmuş. Kazandığı her kuruşu evinde yalnız yaşayan annesine faturaları ödemesi için göndermiş.
Army poster child, enlisted straight out of high school, sent every penny home to a single mother to help pay the bills.
Bütün kamera kayıtları Trafik Şube'de toplanıyor.
- Right. All the cameras feed into the D.O.T.
R.O.R. Güvenlik ulaşım dairesine veya başka bir yere kayıtlı değil.
R.O.R. Security isn't registered with the DOT or anywhere, for that matter.
Kamyon kayıtlı değilse ne taşıdığını öğrenmemizin hiçbir yolu yok.
But if the truck wasn't registered, we have no way of knowing what they were transporting.
O zamandan beri kayıt yok.
Six years ago.
Ailemden birinin çalıştığı bir dava üzerinde çalışmamam gerektiğini biliyorum. Ama arkadaşım, babamın kayıt defterlerinden birini görmemi istedi. Omaha'da eğitmeninin siz olduğunu görüyorum burada.
Look, I know I'm not supposed to work a case a family member's worked on, but my friend, she wanted me to see my father's logbooks, and I can see here that you were his handler during Omaha.
Seçimlerden sonra yayınlanan sağlık kayıtlarınıza göre tansiyon sorununuz yokmuş. Reçeteli ilacınız da.
According to your medical records that were released after the election, you don't have a blood-pressure problem, hence you don't have a blood-pressure prescription.
İşte size bir akıl tutulması, bu görüntü Nina'nın Sadie'yi öldürmeden bir gün önce kayıt edilmiş.
Now, bear in mind, this is the night before Nina killed Sadie.
Bu yüzden düzgün bir sisteme ihtiyacımız var. Böylece el yapımı eşyalarla öncelikle oldukları yerde ilgilenirken ardından kataloglanıp kayıt edilmeye götürülebilir.
So what we need is a proper system, so the artefacts can be first dealt with in situ and then be brought out for cataloguing and recording.
Mezarın başlangıç konumu kayıt edilene kadar hiçbir şeye dokunulmayacağı gibi hareket de ettirilmeyecek.
Nothing is to be touched, nor moved until its initial position has been recorded.
Gelen ve giden veri kayıtlarını inceledim.
I checked the data logs, incoming and outgoing, you haven't called
Bunu kayıt mı ediyorsun?
- You're recording this? -... hidden away...
Endişelenme, kayıtlıdır.
Don't worry, it's registered.
Evet, dalış diplomasını alacakmış. Birden bana bu kayıt cihazlarını verdi.
Yeah, he's getting scuba certified all month, so he gave me these VCRs to unload.
Kendine kayıt dışı bir şeyler saklamak için değildi.
Not because you're trying to hide a little something off the books for yourself.
Ben asla kayıt dışı bir şeyler saklamak istediğimi söylemedim.
I never said I was trying to hide a little something off the books.
Ben Walker, bir kayıt araması istiyorum, lütfen.
This is Walker, I need a records search, please.
- Kayıtlı ve kayıt dışı.
Registered and unregistered.
Ramon, tıbbi kayıtları Henry'e ver ve beş dakika içinde Gedik Odası'na gel.
Ramon... give those medical records to Henry, and meet me in the Breach Room in five minutes.
Kayıt yaptırana 10 gümüş veriyorlar.
There's a signing bonus of 10 silver.
Beta için bir kayıt sayfası düzenledim. Küçük tutacağız ve işimizi güvenceye alacağız. Bu da her birimizin 10'ar tane davet kodu var demek.
All right, so I've set up a sign-up page for the beta, and we're gonna keep it small and secure, so that means we're limited to ten invite codes each to send out.
Kayıt akışı, mobil uygulamaları kusursuz.
Their sign-up flow, their mobile app, it's just seamless.
Maalesef, kayıt için gittiğimde anlaşıldı ki senin araban değilmiş.
Unfortunately, when I went to register it, it wasn't your car.
- Velayet girişimi için kayıp ihbarı yapamazsınız.
- on my son. - You can't file a missing-persons report for custodial interference.
Bir kayıp oğlum var, polisin umurunda değil.
I've got one son who's missing, and the police don't care.
Onlar kayıp ve acılı, onlara yardım edemiyorum.
They're lost and bitter, and I can't help them.
Yani bu kayıp kazara olmamış.
So the losses aren't accidents.
Kayıp defter sizde değil mi?
Look, you have the missing logbook, don't you?
Sadie'nin kayıdı çalmaya çalıştığını bile bilmiyordum sizinkiler geldiğinde öğrendim.
No! I didn't even know Sadie was trying to steal the tape until you guys showed up at my house earlier.
Umarın bulduğun bu kayık su kaçırmıyordur.
I hope this boat you found doesn't spring a leak.
Hepsi bağlantılı elbette, haplar ve kayıp polisler.
Tangential, of course, t... to drugs and missing cops.
Şimdi de, Twitter'da bir araya gelip Heidi hakkında sevdiğimiz şeyleri söyleyelim, taam mı?
So now why don't we all get on Twitter, m'kay, and just tweet some of the things we loved about Heidi, m'kay?