Keyboard перевод на английский
647 параллельный перевод
Karşınızda Zaroff, piyano kralı Branca adasından sesleniyor.
Here you see Zaroff, the keyboard king... in his Branca Island hour.
Bir piyano melodisini süsleyebilir.
They can trick melody out of a piano keyboard.
Piyanodaki ondokuzuncu tuş... alfabedeki ondokuzuncu harftir.
The nineteenth key of the keyboard is the nineteenth letter of the alphabet.
- Modeste ne zaman klavye görse, çalmaya karşı duramıyor.
- When Modeste sees a keyboard, he cannot resist to play them.
Bu modern teknoloji olabilir ama eski moda klavye ve yazıcı çıktılarını tercih ederim.
This may be modern but give me the old-fashioned keyboard and print-out.
KAYBOLDUNUZ MU?
( keyboard music )
Bu klavyede hicbir aksiyon kalmamis.
There's no action left in this keyboard.
Melodik dikte teorisi, klavye harmonisi, piyano, piyano literatürü müzik tarihi, orkestrasyon, şeflik, senfonik orkestra...
Melodic dictation theory, keyboard harmony, piano, piano literature music history, orchestration, conducting, symphonic band...
Klavyesini amfiye takar parmaklarıyla yaylı için dörtlü çalardı.
He'd plug his keyboard into an amp and he'd have string quartets coming out of his fingers.
Bir klavye, bir amfi ve bir priz yeter.
You can do it all with a keyboard, an amp and enough power.
V.B.A Delaware Holding şirketi olarak görünüyor.
[Keyboard Clacking ] # # # # [ Continues, Indistinct] Ownership of the V.B.A. Corporation is listed to a Delaware holding company.
Bu mesaj sesle mi girilmiş klavyeyle mi?
Is this message by voice or keyboard?
Bay Spota, katil, klavye katili, şu anda soyunma odamda!
Mr. Spota, the murderer, the keyboard killer, he's right in my dressing room right now!
- Klavye katili.
- The keyboard killer.
Tek kişilik ses geçirmez bir kapsülün içerisinde duyabileceğiniz tek şey klavyenin tuş sesleridir.
In an individual soundproof testing capsule the only thing you can hear is the sound of your keyboard.
Şey, klavyeyi kullansanız...
Just use the keyboard.
Klavye.
The keyboard.
Ellerini klavyenin üzerine koy ve giriş kısmını çalmaya başla.
Put your hands on the keyboard and start entering.
Ben bir ortaokul grubunun salak klavyecisinden başka bir şey değilim.
I'm just a stupid keyboard player in a high school band.
- Gidip Charlie'den bir klavye alayım.
- I'll get a keyboard from Charlie's.
Klavyecimiz yok.
We don't have anyone on keyboard.
Bir daktilo klavyesi.
It's a typewriter keyboard.
Piyanoların klavyesini düşün. Sadece 88 tuş var ama yine de yüzlerce yeni melodi, yeni ezgi ve armoniler ortaya çıkıyor. Dorset'teki yüzlerce farklı klavyeden hem de.
Imagine a piano keyboard, um, 88 keys, only 88, and yet, and yet, hundreds of new melodies, new tunes, new harmonies are being composed upon hundreds of different keyboards everyday in Dorset alone.
Tıpkı daktilo klavyesi gibi :
It's like a typewriter keyboard :
Şimdiye kadar New York eyaletinde açılmış her davayı bilgisayara aktar
Keyboard every lawsuit ever filed in New York County into a computer.
Programlama yapılan eski ve zorlu zamanlarda bir dosyayı silmek istediğinizde klavye kullanmak ve bunun gibi saçma bir komut girmek zorundaydınız.
In the bad old days of computing, if you wanted to do something like throw away a file, then you had to go to the keyboard and you had to type some ridiculous rigmarole like :
Bana bir iyilik yap ve şu klavyeyi tuşla, olur mu?
Do me a favor and run this keyboard, will you?
NMB Klavye Fabrikası Bang Pa-In, Ayutthaya Bölgesi, TAYLAND
NMB Keyboard Factory Bang Pa-In, Ayutthaya province, THAILAND
Klavyeye parmağını uzattığını veya sesli komut verdiğini görürsem sen ve çocuğun, hiçbir insanın tatmadığı acılar tadarsınız.
If you ever lay a finger on her keyboard, or utter a single voice command, you and your child will feel a pain unknown in human history.
Beni bilgisayarın klavyesine götür, dostum. Bu şovu o yönetiyor.
Get me to the computer keyboard.
Klavye ve joystick yerine bunu kafanıza takıp, bir bilgisayarın oluşturduğu hayali dünyaya giriyorsunuz ve gerçeklermişcesine herşeyle etkileşim kuruyorsunuz.
Instead of a keyboard or joystick you put this puppy on and enter a whole computer-generated world and interact with everything as if it actually existed.
Bu daktilo gibidir.
This is just like a typewriter keyboard.
- Klavyeye dön!
- Get back to the keyboard!
Kibar sosyete içerisinde virtüoz ünüyle dolaşıyor ve eğer biri ona klayveye oturmasını söyleme cesaretinde bulunursa birden hasta oluyor.
He travels in polite society on his reputation as a virtuoso... but flies into a fit if anyone... even dares suggest he sit at the keyboard.
Klavyenin başında sonu gelmeyen saatler.
Endless hours at the keyboard.
- Klavye bende.
- I'm at the keyboard.
- Başka yerde yazamam.
- I need the keyboard.
Biz samuraylarız, biz klavye kovboylarıyız.
We are the samurai, the keyboard cowboys.
"Klavyeye vurmak da diyebilirsin."
Or rather, banging my keyboard.
- Klavye bulamadın mı?
- Couldn't find a keyboard?
Bilgisayar klavyesi.
A computer keyboard.
Şu sürekli klavye başındaki bilgisayar dehası.
Computer geek tapping on the keyboard?
Sanırım gömleği kaybettin.
( Taps keyboard ) I think you just lost your shirt.
Klavyenin başına geçebilir miyim?
let me have the keyboard for a minute.
Klavyenin başında ol.
Sit at the main keyboard.
Klavyene biraz vermeme ne dersin, ha?
How about some for your keyboard, huh?
Benim onu hasta ettiğimi düşünüyor çünkü kapı koluna öksürdüm zımbasını koltuk altıma sürttüm ve klavyesini popoma koydum.
She thinks I made her sick because I coughed on her doorknob rubbed her stapler in my armpit and put her keyboard on my butt.
- Klavyeden uzak dur.
- Step away from the keyboard.
Hayatım akort yapmakla geçti.
I know every keyboard in Arizona. And I tune and tune.
- Bir klavye.
- A keyboard.
# Yan yana, piyanomun üzerinde # # Tanrım, biz neden yaşayamıyoruz #
# Side by side on my piano keyboard