Knave перевод на английский
209 параллельный перевод
" Tıpkı ötekiler gibi bir sahtekar.
" A knave like all others!
Bir iblis varmış, bir tek iblis bütün Danimarka'da, alçak namussuzun biri.
- Ay, my lord. There's ne'er a villain dwelling in all Denmark but he's an arrant knave.
Ne rahat, ne uslu, ne ağırbaşlı şimdi bu devletli, oysa yaşarken ne geveze, ne budala herifin biriydi.
Indeed, this counsellor is now most still, most secret and most grave, that was in life a foolish, prating knave.
Amma da sıkı mantığı var herifin.
How absolute the knave is.
Charles aptal, budala, üçkağıtçının teki.
Charles is a fool, a gull, a knave.
üçkağıtçı, aşağılık, engerek yılanı, alçak!
Knave, wretch, viper, villain!
Zavallıcık, ayıplamam seni doğrusu.
Poor knave, I blame thee not.
Uyu, iyi geceler sevimli yumurcak.
Gentle knave, good night.
Hayatını tehlikeye atarak neden buralarda dolaştığını bir şekilde öğrenmek zorundayız. Cesur biri bile olsa, bu onuru bizden aldıgı için şövalye kılığında dolaşmanın cezasını biliyor olmalı.
- And therefore I say that his unlawful disguise endangers his life more than it threatens this kingdom for even a knave must know the penalty for wearing the armour of a knight when he's not entitled to the honour.
Hayır bu viking kılıcın hafife alınmayacak birşey olduğunu anlar anlamaz bizde kara şövalyeyi aramaya cıkacağız.
- No, we'll go out after the black knave as soon as this Viking learns that a sword isn't something you butter bread with.
Evet. Adil ve güzel bir mücadele oldu.
It would have been a good fight if the knave had fought fairly.
- Kocası tabii, şapşal.
- Her husband, knave.
Düşündüğümden daha az kurnazmışsın... ya da bir aptalsın.
You're less of a knave than I thought, but very much more of a fool.
Seni alçak herif, neyin peşindesin?
Hey, you scurvy knave, what are you up to?
Size vurayım, öyle mi?
Knock you where, sir? Knock me at my friend Hortensio's gate... and rap me well, or I'll knock your knave's pats! Fool!
Kahpe döIü, kalın katalı, kepçe kulaklı dangalak!
A whoreson, beetle-headed, flap-ear'd knave!
Seni aşağılık alçak!
Scurvy knave! Scurvy knave!
Aşağılık düzenbaz!
Cur! Lousy knave!
Aşağılık herif!
Lousy knave!
Sen de geçer karşıma keyfi için beni kullanan her adi herifi seyredersin artık.
And thou must stand by too and suffer every knave to use me at his pleasure!
Kralınızı aldattınız.
You make a knave of your king.
Al bakalım, seni düzenbaz!
Take that, you scurvy knave!
Sonuna hazır ol, seni nezaketsiz herif!
Prepare for thy doom, thy scurrilous knave!
Sen bir döneksin, günahkar ve üçkağıtçı!
You're an apostate, evildoer and knave!
Sen bir hilebazsın!
You are a knave!
Kupa Valesi, çörekleri çaldı ve onları sessizce yürüttü!
"The Knave of Hearts, he stole some tarts And took them quite away!"
Bunları Kupa Valesi imzalamamış.
The Knave didn't sign them.
Kanunsuz, hilekar, çapkın, namussuz, kötü huylu, vahşi...
Cad, knave, rake, rascal, villain, wild element...
Danimarkanın hiç bir yerinde... Bu kadar hayin olmayan insan yoktur.
There's never a villain dwelling in all Denmark... but he's an arrant knave.
Şu akıl hocasına bakın hele ne kadar suskun, ketum... ve ciddi... Oysa yaşarken zevzek budalanın biriydi.
This counselor is now most still, most secret... and most grave... who was in life a foolish prating knave.
Baya bilmiş bu şapşal.
How absolute the knave is.
Kuzenimin anlattığına göre o hilekar atlarınızı çalmış.
My cousin tells me the knave deprived you of some horses.
Bu üçkağıtçılık.
There's the knave.
Düzenbaz herif, bağırsaklarını deşeceğim!
Knave, I'll gorde your ghastly guts.
Ve sana teşekkür ediyorum. Bu değersiz alçağı size bırakırken diğerlerine örnek olsun diye onu ıslah etmenizi rica ediyorum.
I leave with your worship an arrant knave, which I beseech your worship... to correct yourself, for the example of others.
- Görevimi bir alçak mı öğretecek?
- A knave teach me my duty!
Canına okuyacağım o sersemin.
I'll beat the knave into a twiggen bottle.
Artık biliyorum ki dolandırıcı için idamını beklemek, acısını çekmekten daha zor.
Now I know it is worse for the knave to await his execution than to suffer it.
Bir iblis varmış, bir tek iblis bütün Danimarka'da, alçak namussuzun biri.
- Ay, by heav'n, my lord. There's ne'er a villain dwelling in all Denmark but he's an arrant knave.
Ne rahat, ne uslu ne ağırbaşlı şimdi bu devletli oysa yaşarken ne geveze, ne budala herifin biriydi.
This counselor is now most still most secret, and most grave who was in life a foolish prating knave.
Adama bak nasıl fırlatıyor onu yere. İlk cinayeti işleyen Kabil'in çene kemiği sanki.
How the knave jowls it to th'ground as if'twere Cain's jawbone that did the first murder.
Şu kaçık sersemin pis küreğiyle kellesine pat küt vurmasına niye ses çıkarmıyor, niye şiddet kullanmakta dava etmiyor?
Why does he suffer this rude knave now to knock him about the sconce with a dirty shovel and will not tell him of his action of battery?
Sessiz, düzenbaz.
Quiet, knave.
- Kim o alçak?
- Who is the knave?
Seni zavallı hilekâr!
You wretched knave!
İyi, Sen karşı değilsiniz bir pustulous knave, yukarı gidiyoruz.
Good, if you're going up against a pustulous knave, which you're not.
Hiçbir yere gitmeyeceksiniz.
You go nowhere, knave.
Diz çökün aptallar.
On your knees, knave.
- Kara şeytan... evine dönmüş.
- There's the black knave himself...
Amma da sıkı mantığı varmış.
How absolute the knave is.
Onu rahat bırak, düzenbaz.
Unhand her, knave.