Kong перевод на английский
3,711 параллельный перевод
Interpol toplantısına katılmak üzere, yarın Tayvan gidiyorum. Ve oradan da Hong Kong'a...
I'll be going to Taiwan tomorrow to attend Interpol's meeting and Hong Kong...
Hong Kong'a gitmeliyim.
I have to go to Hong Kong
O'nu Hong Kong'dan ayırmak çok zor zamanlardı. En sevdikleri oğullarını alıp götürmek.
That was a very difficult time to leave Hong Kong and... take their favourite son away.
İlk olarak, 2.Dünya Savaşı'nda 1940'ların başlarında, Hong Kong, Japonlar tarafından işgal edilmişti. Bu Bruce üzerinde bir etki bıraktı.
First of all, Hong Kong in the early'40s was occupied by Japan during World War ll, and this had an influence on Bruce.
Çin, Hong Kong ve Japonya arasında çok kötü, kanlı bir tarih vardır.
There's bad blood historically between China and Hong Kong and Japan.
Annesi eskiden bana Bruce'un Hong Kong'a uçaklarıyla gelen Japonlara balkondan nasıl yumruğunu salladığını anlatırdı.
His mother used to tell me how Bruce would hang over the side of the balcony and shake his fist at the Japanese planes coming to land in Hong Kong.
Hong Kong film endüstrisinde çalışıyorsun?
( interviewer ) And you work in motion pictures in Hong Kong?
Ekibe Hong Kong'ta ne zaman fotoğraf çekebildiğinizi anlat.
( interviewer ) Tell the crew what time they shoot the pictures in Hong Kong.
Hong Kong'ta görüntü kirliliği olduğundan çoğunlukla sabahları. Yaklaşık 3 milyon insan yaşıyor. O nedenle her zaman, bir resim çekeceksiniz çoğunlukla gece 12, sabah 5 arası olmalı.
Well, it's mostly in the morning because it's kind of noisy in Hong Kong, you know, around three million people there, so every time when you have a picture, it's mostly, say, around 12am to 5am in the morning.
Tarihçi : Çoğu insan bunu bilmez. O Hong Kong'taki en büyük çocuk yıldızdı.
( man ) A lot of people don't touch on this, but he was the biggest childhood star in Hong Kong.
Daha sonra Hong Kong, İngiliz boyunduruğu altına geçti.
And then you have the fact that Hong Kong was governed by the British.
Bruce'un kanunla, Hong Kong'taki diğer gençlerle çok tartışmaları oldu. Kavgalara karıştı.
( David ) Bruce had many run-ins with the law and other teenagers in Hong Kong, and he had fights.
Hong Kong çatılarında kavgalar ederek büyüdü.
He grew up fighting fights in Hong Kong on the rooftop.
Ben Hong Kong'taydım.
I was in Hong Kong.
1957 yılı Hong Kong Çaça şampiyonuydu.
( man ) He was the 1957 Hong Kong cha-cha champion.
- Hong Kong'tan ne zaman ayrıldın?
- And when did you leave Hong Kong?
Bir çocuğu dövdü ama bu çocuğun Hong Kong'taki yüksek rütbeli bir polisin oğlu olduğunu bilmiyordu.
He beat this kid up, but he didn't know that the kid was the son of a high-ranking police officer in Hong Kong.
O bu zor durum için belki Hong Kong'a geri dönerim diye düşünmüştü.
He contemplated maybe going back to Hong Kong at that time period.
Bruce, Amerika'dan göç izniyle Hong Kong'taki annesine yardım etmek için kısa bir seyahata çıktı.
( Linda ) Bruce took a trip back to Hong Kong to help his mom with immigration into the United States.
"Hong Kong'a gideceğim."
"I'm going to Hong Kong."
Green Hornet dizisi o zamam Hong Kong'ta Tv'de oynuyordu. Tek farkı dizinin ismi Kato Show idi.
The Green Hornet was at that time showing on TV in Hong Kong, only the people were calling it The Kato Show.
O yüzden bu Hong Kong'ta bir geleceği olabileceğinin ilk ipucusuydu.
So that was the first inkling that maybe there would be a future there in Hong Kong.
James Coburn dedi, "Bak adamım, yapabileceğin en iyi şey Hong Kong'a dönmek, en iyisini yapıp, geri gelince dünyayı sallamaktır."
James Coburn said, "Look, man, the best thing you can do, go back to Hong Kong, do what you do best, come back, rock the world."
Bruce'un insanlara kendini bir film yıldızı olarak kabul ettirebilmesi için eninde sonunda Hong Kong'a dönmek zorundaydı.
Bruce ultimately had to go back to Hong Kong to be recognised as the movie star he was.
Birkaç yıllığına Hong Kong'a dön.
Just go back to Hong Kong for a few years.
Biz Hong Kong'a gittik. Big Boss'un galasının olduğu zamandı.
( Linda ) We came over to Hong Kong and that was when they showed the premiere of The Big Boss.
Bu yayın size Hong Kong'tan ulaşıyor.
This edition comes to you from Hong Kong.
Japonlar, Asya'nın hasta adamını sinemaya taşıdığında, bu Çinli'lere uzun yıllar yapılan baskı ve boyun eğmek, 70'lerin Hong Kong Bruce Lee filmlerinde hala yaşayan bir anıydı.
When the Japanese bring the sick man of Asia framed picture, this is speaking to a long period of Chinese suppression and subordination that was within living memory of those 1970s Hong Kong Bruce Lee films.
Kareem Abdul-Jabbar, Hong Kong'a ziyarete geldi, Bruce'un müthiş bir fikri vardı.
Kareem Abdul-Jabbar came to Hong Kong to visit and Bruce had this great idea.
Fred Weintraub, Warner Bros'un yöneticisi,... Hong Kong'ta Game of Death filminin setinde ona ziyarete gelir. Derki "Hey, dostum, yapabileceklerinin farkındayız."
( David ) Fred Weintraub, who was an executive at Warner Bros, comes to visit him in Hong Kong on the set of Game of Death, says, "Hey, man, we've seen what you can do."
Onların hepsi oradaydılar, Hong Kong'ta. Yapımcılar, Fred Weintraub, Paul Heller.
They were all there in Hong Kong, the producers, Fred Weintraub, Paul Heller.
O Amerika'da yıldızlığın eşiğinde, ama zaten Hong Kong'ta aktör olarak burada süperstarlığı elde etti.
He's on the verge of stardom in the United States, but he's just achieved superstardom as a film actor here in Hong Kong.
Linda onu Hong Kong'tan aradı,... Kendi kendine transa geçmişti, Bruce Lee'yi anıyordu.
Linda called him from Hong Kong, and he was in a trance on his own and talking about Bruce Lee.
İlk olarak Hong Kong'ta cenazeyi hatırlıyorum, Çünkü çok büyük çaptaydı, etraf karman çorman olduğundan oradan oraya sürükleniyordum.
But I remember primarily the funeral in Hong Kong, because it was so massive, and sort of being dragged through that, because it was chaotic.
Hong Kong'un gazetecileri ve insanlarından dileğim kocamın ölümü üzerine yapılan spekülasyonların durdurulmasıdır.
It is my wish that the newspapers and the people of Hong Kong will stop speculating on the circumstances surrounding my husband's death.
Alistair Stone. Oğlu Alistair Jr. için okul arayan, New York'a yeni taşınmış varlıklı Hong Konglu bankacı.
Alistair Stone - - a wealthy Hong Kong banker relocating to New York looking for a school for your son, Alistair Jr.
Hong Kong banka mavalını da kendine sakla!
And don't give me any of that Hong Kong banker crap!
Kocan Hong Kong'a gitti mi?
DID YOUR HUSBAND LEAVE FOR HONG KONG?
King Kong, dünyanın 8. harikası.
King Kong, the Eight Wonder of the World!
- Adı Kathy, Hong Kong'da yaşıyor.
Her name's Kathy, she lives in Hong Kong.
- Hong Kong mu?
Hong Kong?
Madem Hong Kong'da yaşıyor, ne yapacaksın peki?
If she's in Hong Kong, what's your next step, like?
Kathy işte, Hong Konglu kadın.
Kathy, the woman from Hong Kong.
Yani, kuşkusuz burayla Hong Kong arasında birkaç kültür farklılığı olabilir.
I mean, admittedly, there may be a few cultural differences between here and Hong Kong.
Ve bu anahtar "Onun Sesi" mi? ve insanlık tarihinin yeniden yazılmalı söylendiği belirtiliyor.
And that's this "His Voice"? Yes. In the two UK bombings, and in those in France and Hong Kong, before blowing themselves up those people told around that they were obeying His Voice and help humanity start over from scratch.
Hong Kong 1949.
Hong Kong 1949
Amerikan hükümeti onu Hong Kong'a geri çağırmış.
The American government drove him back to Hong Kong
Hong Kong, bir İngiliz kolonisi.
Hong Kong is a British colony.
Jardine müdürünün kızına yakınlaşmak için 2 ay sonra Hong Kong'a gideceğim.
2 months from now, I will go to Hong Kong to approach the daughter of Jardine's taipan
Benim King Kong'um olacak.
She'll be my King Kong.
Çok uzun zaman önce burada oturuyordum ve bir davayı sonuçlandırmanın insanı kokain kullanmış King Kong gibi hissettirdiğinden bahsediyordum.
I sat here... a very long time ago and talked about how solving a case can... make you feel like King Kong on cocaine.