Köylüler перевод на английский
1,195 параллельный перевод
Köylüler!
Rubes!
Herkes biliyor, köylüler efendilerinden önce geldiler.
Everyone knows, peasants came before their masters.
Efendiler, köylüler, saçmalık!
Masters, peasants, bullshit!
Köylüler kilit altındaydı.
Peasants were locked up.
Köylüler!
Peasants!
Proleterya, işçiler, köylüler, fakirler ödediler hep bunu!
The proletariat, the workers, the peasants, the poor keep paying!
- Ne? - Phillip ellerinde, köylüler de kilisedeler.
They've got the villagers in the church.
Köylüler şehirliler gibi giyinecekler ve şehirliler maymunlara benzeyecek.
The peasants will dress like towns people and the towns people will be like apes.
Köylüler tezek yığınlarının içinde boyanmış botlarıyla dikilecekler.
The peasants will stand in their dung heaps with polished boots.
Köylüler kek yiyip politika konuşacaklar.
The peasants will eat cakes and discuss politics.
Köylüler evlerini yüksek çitlerle çevreleyecekler. ... ve şehirlileri pencerelerinin arkasından vuracaklar.
The peasants will encircle their houses with a high fence and shoot at the towns people from their windows.
Eli mızraklı, zehirli okları olan, seyahatçileri yemeye hazır vahşi barbarları beklerken karşılaştığım pastoral hayatları olan sakin köylüler bana kendi ülkemizdeki kırsal yörelerde oturanları anımsattı.
Where I expected ferocious savages... armed with spears, lances and poisoned arrows... ready to turn all travelers into a quick meal... I meet only peaceful villagers... whose pastoral lives remind me... of the country folk in many parts of our own land.
Bu nedenle ben de sözümde durmayacağım. Köylüler savaşacak.
Therefore I won't keep mine either, and his men will have to flight.
Paraşütçü kıtasının, önemli ekipmanları eksik, her zaman yiyecek sıkıntısı var, Bunlar kuşatılmış köylüler.
The paratroops, lacking substantial equipment, always short of food, these are the besieged homesteaders.
O zaman köylüler şehirden gitmez mi?
Allowing the peasants to leave?
Zenciler bana taş yağdırdılar köylüler bana köpeklerini saldılar.
Niggers shoot arrows at me and... the hillbillies throw dogs off the roof at me.
Belki de bazı sarhoş köylüler havaya ateş etmiş olabilir.
_
Köylüler bu silahları almak için çok fakir.
_
Bu isim köylüler arasında çok yaygınmış
This is a favourite name among villagers
Aksi takdirde köylüler bizi hor görür.
Otherwise the villagers will hold us in contempt.
30'unda bile göstermiyorsun, hala tüm köylüler için "Küçük Seki" sin.
You're "Little Seki" to everyone, you don't even look 30!
Köylüler ormana gidip, yakıt için kullanacakları kuru yaprakları tırmıklarla toplamaya başladılar.
Peasants come to the forest to rake up dead leaves. Leaves serve as fuel for the fire
Azar azar tüm köylüler kuyunun başına toplanmıştı. Gisaburo'nun tanınamaz haldeki kalıntıları kuyudan çıkarıldı.
Slowly, very slowly, as villagers gathered by the well the unrecognizable remains of Gisaburo's body were pulled from the well
Köylüler arasındaki bir prens gibi?
Like a prince among peasants?
Yas tutan köylüler korteji izler.
The mourning villagers follow the cortege.
Köylüler bağırarak ellerinde süpürgelerle sinekleri kovalar.
Peasants screaming chasing these flies down the road, waving brooms.
Cahil köylüler, sessiz olun!
Ignorant peasants, be quiet!
Yoldaş köylüler!
Comrade peasants!
Teşekkür ederim, yoldaş köylüler, devrimci kararınız için.
Thank you, comrade peasants, for your revolutionary dedication.
voodoo gibi şeylere bende inanmam, ama köylüler inanıyor.
I don't believe in voodoo either, but the natives do.
" Köylüler borçlarını ödeyemiyorlar.
" Our peasants haven't paid up their arrears.
Biliyorsunuz General... Oraya yolladığımız koloniciler.. .. yani güneyli köylüler.
You know general, those colonists that we sent over especially from the south, they cost us leader for leader almost as if we put them up at the grand hotel.
En büyük engel köylüler.
The main obstacle is the peasants.
Burada köylüler tarafından çocuk olarak bulundu.
Here he was found as a child by the peasants.
Eğer köylüler Jack Goodman'in bir kurt adam tarafından öldürüldüğüne inanıyorlarsa David neden olmasın?
If the villagers believe Jack Goodman was killed by a werewolf,..... why shouldn't David?
Askerler, cahil köylüler yakaladıkları her kadına tecavüz ediyorlar sifonları da patates yıkama makinesi zannedip çalıyorlar.
Soldiers, ignorant peasants, raping every woman they can find... stealing the flush toilets because they think they're potato-washing machines.
Köylüler onları hiç dikkate almadığınızı hissediyorlar.
The peasants feel you have no regard for them.
Köylüler daha çok şiddetli hale gelebilirler.
The peasants may grow violent.
Köylüler beni yalnız bırakır bende onları rahatsız etmem.
The villagers leave me alone and I wouldn't bother them.
Ve imzalamak için zorlanan karım ve bütün köylüler...
And my wife who was forced to sign, and all the villagers
Köylüler onun davayı kazandığını düşünüyorlar.
This peasant seems to have won his case
Böylece köye gittim. Orada köylüler jambon satıyorlardı.
So I go to the country, and the peasants there, they're selling ham.
Sabaha karşı, bir tesadüf köylüler buluyor.
The villagers Find them in the morning by chance.
Orada, kendilerini bilmeye mücadeleyle birlikte baslayan köylüler tanidim.
I met peasants there who had come to know themselves through the struggle.
Köylüler Pankot Sarayı'nın eski bir kötülük yüzünden geliştiğini söyledi.
The peasants said Pankot Palace was thriving because of an ancient evil.
Köylüler, Pankot Sarayı'nın bir şey aldığını söyledi.
The villagers told us Pankot Palace had taken something.
Tutuklu ilk mağaraya Bayan Quested ve rehber ile birlikte girip hizmetçiler ve köylüler tarafından ezilip sıkıştırılan diğer yaşlı hanımı geride bırakarak amacına ulaştı.
Prisoner achieved his objective by entering a cave with Miss Quested, leaving this elderly lady in the rear, where she was crushed and crowded by servants and villagers.
Onlar köylüler.
They are peasants.
Dinleyin köylüler.
Listen villagers.
Köylüler hissediyor ki...
The villagers do feel that
Yakındaki köylüler birbirlerini öldürüyorlar.
The villagers nearby are killing each other off.