Kıskançlık перевод на английский
2,743 параллельный перевод
Kohei, artık kıskançlık yapmayacağım. Git ve yolcula kızı.
Kohei, i won't be jealous anymore, so go send her off.
Kıskançlık, birini vurmak için olası bir güdü.
Making jealousy a possible motive for shooting him.
Orada birazcık kıskançlık mı seziyorum?
A little jealousy over there, Deeks?
Şu an benim için hissettiğin endişenin sebebi basitçe kıskançlıktan kaynaklanıyor olabilir mi?
Is it possible that your concern for me at this moment is motivated by nothing more than simple jealousy?
Eleştirinin kıskançlık kaynaklı olduğunu seziyorum.
May I suggest that your criticism is based on jealousy.
Kıskançlık mı?
Jealousy?
Kıskançlık yeşil gözlü çirkin bir canavardır Hulk gibi düşünme ama bu arada onun da bir sevgilisi var.
Jealousy is an ugly green-eyed monster- - not unlike the Hulk- - who, by the way, also has a girlfriend.
Peki eğer... mesela, kıskançlık hissediyorsanız bu hap bu hisleri güçlendiriyor, doğru mu?
Example, if there were feelings of jealousy, this drug would intensify them, correct?
Ama durup dururken kıskançlık hissetmenize sebep olmuyor?
- Mm-hm. But it couldn't create jealousy out of nowhere.
Ama kısa hayatının son aylarında büyük bir kıskançlık yaşıyordu.
But, uh, she was very jealous in the last month of her too-short life.
Kıskançlık?
Jealous.
Karısı onu boşadığı için kıskançlık krizine girip evini yaktı.
He got jealous that his wife was divorcing him, so he burnt down her home.
Kıskançlık.
Jealousy.
Karınla ilişkiye girdi diye kıskançlıktan mı?
Was it jealousy because they were having an affair?
Ben gammazlık yapmam, ve ikincisi : neden böyle yersiz yere kıskançlık yaptığını anlamıyorum.
Okay, one : I don't squeal, and two : I don't understand why you're acting like some jealous freak for no reason here.
Birileri büyük parti için kıskançlık düşünmüyor.
Someone's jealous they didn't think of it for their big party.
Sörf kıyafetinden ne kadar gece elbisesi olursa artık benim kıskançlık miktarım da o kadar.
My jealousy issues are as over as surf fabrics for evening wear.
Şimdi de kontrol çıkan kıskançlık duygum var.
Oh, so now I have magnified jealousy issues too.
Ben buna sonuçsuz kıskançlık diyorum.
I've given it a name... wombenvy.
"Sonuçsuz kıskançlık"?
"Womb envy"?
Ve daha önce arayan şu "sonuçsuz kıskançlık" mağduru çocuk...
And to the gentleman who called in earlier with the womb envy...
Kıskançlık filan değil.
It's not that I'm jealous or anything.
Kapıldığın bu duygular ; öfke, kıskançlık, kayıp... Bunlarla ne kadar başedebilirsin?
These feelings of anger, jealousy and loss... what are you are capable of handling?
Bunun karmaşık olmadığını ya da bir parça kıskançlık olmadığını söylemiyorum.
See, I'm not claiming that it's not... it's not complicated, There's not some... Jealousy.
Bu kıskançlık yüzünden.
It's because of the jealousy.
Kıskançlık bir mucizeden bile korkunç.
Jealousy is scarier than a miracle.
Hissettiğin şeye kıskançlık derler, Parker.
What you're feeling is called jealousy, Parker.
Bu onu kıskançlık öfkesine soktu.
Sent her into a jealous rage.
Rakiplerimiz, kıskançlıklarından çatlasınlar.
Our rivals who happened to be jealous douche nozzers.
Kıskançlık eğilimleri, küçük mavi haptan daha iyi işe yarar.
Jealousy tends to work a lot better... than a little blue pill.
Nefret, kıskançlık!
Hatred, Jealousy
Şey, tamam. O zaman kıskançlık!
Uh ok then jealousy
Kıskançlık mı?
Jealousy? .
Kıskançlık!
Jealousy!
Hmmm kıskançlık.
Hmmm Jealousy
Kıskançlık.
- Jealousy.
Sana kıskançlık ve ben konusunda bir açıklama yapayım, tamam mı?
Let me just explain something to you about jealousy and me, okay?
Çıktığı gün kıskançlık krizine girdi. Ne krizi?
First day out, he's already in a jealous rage.
Aranızda kıskançlık olmamasına şaşırdım.
I'm surprised there's not some jealousy.
Kıskançlık kokusu geliyor.
You sound jealous.
- Kıskançlıktan bir insana saldırmak hayat arkadaşını katletmek...
Attacking a human out of jealousy, murdering your mate?
Her kadın bilir kıskançlık
- What? That's the scent every woman knows. Smell of a little boy jealous of his daddy.
Ama sonradan kıskançlıkla karışık iyice yerleşmiş kontrol sorunlarınız ve o şiddete susamışlığınız açıkça kendini gösterdi.
Then it became glaringly obvious you have deep-seated control issues mixed in with jealousy and your own weird lust for violence.
Para, kıskançlık ve intikam ilk üç sırada geliyor.
Money, jealousy and revenge are the big three.
Reddetmenin sebebi kıskanmadığın için mi yoksa kıskançlığını bastırdığın için mi?
You reject it because you don't feel jealousy, or because you are suppressing jealousy?
- Kıskançlık.
Jealousy.
Kıskançlığın doğması için bir nedene ihtiyaç var demek istiyorum.
I mean, there would have to be reason for such jealousy to exist.
Bunu biliyorum çünkü, bitmek bilmeyen kıskançlığım yüzünden Blair'in görüştüğü ya da konuştuğu herkesin kaydını tutarım.
I know this because I keep tabs on everyone Blair sees and talks to due to my insatiable jealousy.
Kıskançlığına yenik düşüyorsun.
You're letting your jealousy get the best of you.
Ailede kıskançlık baş gösterir.
Family starts getting jealous fast,
- Arkadaşının kıskançlığı gibi mi?
- Like her B.F.F.'s jealousy?
kıskançlık mı 20
kıskanç 44
kıskanıyorum 27
kıskandım 18
kıskanıyor musun 33
kıskanıyorsun 60
kıskandın mı 76
kıskaç 19
kıskanmak mı 21
kıskanç 44
kıskanıyorum 27
kıskandım 18
kıskanıyor musun 33
kıskanıyorsun 60
kıskandın mı 76
kıskaç 19
kıskanmak mı 21