Leverage перевод на английский
1,743 параллельный перевод
Yönetecek bir şirketim var ve elimde güç olması gerekiyor.
I have a company to run and I need leverage to run it.
Dirisi elimizde koz olur.
Alive, he's leverage.
Bak, birşey satarsın ve karını alırsın, daha büyük birşey satın alırsın, piyasa çalışır, herkes kazanır.
You see, you sell an asset you have equity in, you leverage up to a bigger asset, market goes up, everyone wins.
Biz size, bir koz sunuyoruz.
We provide... leverage.
Çeviri : Barış Sapancı
leverage.
bir Koz sunuyoruz.
Leverage
İşte bizim kozumuz.
Now, there's our leverage.
LEVERAGE 4.SEZON 8.BÖLÜM
Leverage Season 4, Episode 8 The Boiler Room Job Original Air Date :
Biz size, bir koz sunuyoruz.
We provide... Leverage
Eski bir arkadaşı koz olarak kullanarak Moz'u buluşmaya zorladı.
He's forcing a meet with Moz using an old friend as leverage.
Bu sayede, o nasıl istiyorsa öyle gözüktüğün harika bir resmine kavuşmuş olacak, ve bu sayede sende asıl düğün gününde kendi istediğin elbiseyi giymek için avantaj elde etmiş olacaksın.
That way, she has a gorgeous photo of you looking exactly how she wants, and that way you have more leverage to wear your own dress on the real day.
Ne kadar büyük olduklarının önemi yok avantaj sende.
It doesn't matter how big they are, you have the leverage.
Avantaj... Sanki avantajın ne demek olduğunu biliyor da.
Leverage- - like she knows what leverage is.
Pilotlar hala elimizde.
We've still got leverage.
- Çünkü bir kozumuz yoktu.
- That's'cause we had no leverage.
Leverage Havayolları 1-7-0-1.
Leverage airlines 1-7-0-1.
En önemli kozumuzu kaybettik, evet.
We just lost significant leverage, yeah.
Hapishane, normal bir koz oyunu.
Prison is a standard leverage play.
Bu durumda, kimse senin çağrılarına dönmeyecek. ve sen, beni kullanamamış olacaksın. Görünüyor ki senin planın buhar oldu.
In which case, no one will return any of your calls and you will be of no use to me, so it seems all your leverage has evaporated.
En son istediğimiz şey, Alvarez'in bizim üstümüzde bir kozu olması.
The last thing that we want to do is give Alvarez leverage over our business.
Bu dirsek kıvrımını soluk borusuna getiriyorsun ve sonra diğer kolunu buraya koyup destek alıyorsun.
Get the crook of your elbow over the trachea, then you get your other arm back there and get the leverage.
Şantaj için saklıyordu.
Saving it for leverage.
Ve onu tehdit ettiğinizde, Huff şantajı kullandı.
And when you threatened to out him, Huff played the leverage.
Bir koza ihtiyacım var.
I need some goddamn leverage.
Bak, seni tutmak için bir nedenimiz yok, o yüzden sana baskı yapamam.
Look, we have no grounds to hold you, so I got no leverage here.
Koz lazım.
We need leverage.
Ama bulursak, ona nerede sakladığını söyletmek için kozumuz olur.
But if we find it, we'll have leverage to make him tell us where he got it.
Bu elimizdeki koz, Damon.
It's leverage, Damon.
- Çünkü bu onun kozuydu.
Because it was her leverage.
Bunu bizim kozumuz olarak düşün.
Consider it our leverage.
Eğer onu öldürürsen kozunu kaybedeceksin.
If you kill her, you lose your leverage.
Bana karşı koz o ve geri istiyorum.
It's leverage against me, and I want it.
Ailemi geri almak için koz olarak kullanacağım.
For leverage to get my family back.
Biz bunu kimlik için düzenlendiğini düşünüyoruz. tüm Lashkar casus halkası, Onu bulmak için Safia ile yakınlık kurup baskı
We think that intel held the identity of the entire Lashkar spy ring, and we need you to leverage your relationship with Safia in order to find it.
- Lindsey'i kaçırıp baskı yapmaya çalıştı.
So he tried to grab Lindsey as leverage.
Öyle bir kozun burada olmasını istiyorum.
I want that leverage right here.
Değerli LEVERAGE izleyicileri ;
Let's rewind. But you live in plan "A."
Katili bulup Bertram'a teslim edince bu başarımız sayesinde Lisbon'ı geri alması için elimizde koz olacak.
Then we take the murderer to Bertram, use our success as leverage to get Lisbon back.
Artık bir kozumuz var.
Now we have leverage.
Juice'a kozumuzdan bahset.
Tell Juice about the leverage.
Bu benim hakkım.
This is my leverage.
Bay Casey'i kullanmış olduğum büyük bir avantaj olarak düşünün.
Think of Mr. Casey as a giant slab of leverage.
Koz bulmaya çalışıyoruz.
So, we're looking for leverage.
Ya da geriye kalan tek aile üyesine karşı koz için...
Or leverage against the only family member left...
Amanda'nın elindeki tek koz o.
He's the only leverage Amanda has.
İntikamın temel kurallarını uyguladım. Geçmişini araştırdım ve bunu koz olarak kullandım.
I took a page from the angel of revenge herself, dug up some dirt, used it for leverage.
Gücümüzü koz olarak kullanıp, büyük rakamlarda insanın katılımını bekleyip, eyleme geçme stratejisi.
It's a strategy to leverage our power by waiting until a huge number of us agrees to participate, before taking an action.
Bu herifler hakkında ne kadar çok şey bilirsek üzerlerine o kadar baskı yapabiliriz.
The more we know about these guys, the more leverage we got.
Ama şunu söyleyebilirim ki politik baskımı kullanarak size yardım edebileceğim herhangi bir şey varsa...
But I can tell you this, if there is anything you need me to do, any way to use my political leverage to help you,
- Belki bu bize avantaj sağlar.
Might give us some leverage.
Yani adam üstünde bir kozları yoktu.
I mean, they had no leverage.