Lift перевод на английский
10,502 параллельный перевод
- Seni bırakayım?
- Need a lift?
Orada öylece dikilecek misiniz, Yoksa bu şeyi kaldırmak için bana yardım edecek misiniz?
Are you just going to stand there, or are you going to help me lift this lid?
Ben, şuradaki ceketleri al.
Ben, grab the jackets underneath the lift over there.
Etkenleri anlat yoksa gerdirilmiş yüzünü çeker koparırım.
Talk motivations or I'll dig into that face-lift and yank.
- Götürmemi ister misin?
- You need a lift?
- Kaloriferini kaldırmayacak mısın?
- Aren't you going to'lift'her radiator?
Kimse kaloriferi kaldırmayacak.
One doesn't lift radiators.
- Kaldıraç işinin mi?
- Fork lift operator?
Doktorlar bana ağır şeyler kaldırmayı yasakladılar ve her zaman dik durmamı söylediler
The doctor's asked me not to lift weights, or stand straight.
Jacobiler ona yardım edecek ilk aileydi, onun zarafetli oluşumuna katkı sağlayan ilk aile.
The Jacobis were the first to help him, the first to lift him into the glory of his becoming.
Ağırlıkla kaldırma kuvveti kalibre edilebilir.
Yeah, the weight-to-lift ratio could still use some calibrating.
"Dikey yükselme en fazla 3 metre, " İtme yok. "
Max vertical lift is three feet, no propulsion. "
Seni gara kadar bırakabilirim bile istersen.
I'll even give you a lift to the station. Sound good?
Düşmanlarımın öfkesiyle yükselt kendini!
Lift up Thyself by the rage of mine enemies.
Yarın da oraya götürecek biri lazım mı?
Hey, you need a lift out there again tomorrow?
Yardım edin kaldıralım.
Help me lift him.
- Seni arabayla götüreceğiz, tamam mı?
We'll give you a lift, OK?
Hala kamyon enkazından ondan geriye kalanları çıkarıyoruz. Bulduğum pasaporttan parmak izi alabildik.
We're still pulling what's left of him from the truck wreckage, we were able to lift some prints from the passports that I found.
Ağırlık çalışıyor musun?
Do you even lift?
Bayım, ben sifona basınca testislerinizi çekin.
Sir, you've got to lift them up when I flush.
Sahte pasaport düzenledim bu yüzden pasaportumun kilidini kaldıracaksın.
I forged it all so you'd lift my passport lock.
Ve asansör yükseliyor.
And the lift rises.
Yönetmenin istediği hidrolik asansörlü bir sahne.
It's this hydraulic lift that the director requested.
Eğer asansörlü sahneden korkarsam Mitchell'in beni nasıl Jesus Christ, yani İsa Mesih olarak görmesini bekleyebilirim ki?
How can I expect Mitchell to see me as Jesus Christ, aka the Holy Messiah, if I can't even manage a hydraulic lift?
Cate'e iyilik olsun diye okula götürürdük onu.
We used to give her a lift to school, as a favour to Cate.
- Sonra beni eve bırakman lazım.
~ I do need a lift home later, though.
Joe alışverişe gitmek için beni arabasıyla götürmeyi teklif etmişti.
Joe had offered to give me a lift to get some shopping.
Eğer zorlanıyorsanız kalçanızı yukarı kaldırın.
Feel free to lift the hips a little higher if this feels too intense.
- ayağını Kaldır, baskı yeri yok.
- don't lift your foot off that pressure place.
"Şimdi seçmek zorundasın." Senin oyunlarını oynamakla işim bitti.
I'm the one that's gonna lift the mask.
Koç kaç kere gözcü olmadan ağırlık kaldırmayın dedi?
How many times has Coach told us not to lift without a spotter?
Öfke içinde değil keder içinde buradaki üyeler Royal Simla Kulübü'ndeki renk engelinin kaldırılmasına razı mı?
In sorrow, not in anger, do the members here present consent to lift the colour bar at the Royal Simla Club?
Benim bu arabayı kaldırabildiğimi ya da iç organlarını lazer gözlerimle eritebileceğimi kabullenmektense sana deli demeyi yeğlerler. Ki erittikten sonra hiçbir iz kalmaz geride.
They'd rather call you crazy than admit that I can lift this car, or that I can melt your insides with my laser eyes... which won't leave a trace.
Çıkarken bir-iki hemşireye bağırırım. Moralim düzelsin diye.
I'll just... scream at some nurses on the way out, to lift my spirits.
- Sırf neyi kaldırabildiğimi görmek için.
Just to see what I could lift.
Üzgünüm ama kolumu o kadar kaldıramam.
Yep! Sorry. I can't lift my arm past there.
- Peki. Kollarını kaldır. Seni çekeceğim.
All right, just lift your arms, and I'm gonna come under here.
Tüm perdeleri kaldırıp gerçeğinizi açığa çıkarın.
Lift all concealments, reveal thy truth.
Tamam, sanırım sizi bırakabiliriz.
Well, I suppose we could give you a lift.
"Merkezdeki gizemli hazine, Girebilmem için kalksın perde."
Mystic treasure at the center, lift the veil that I may enter.
"Merkezdeki gizli hazine, Girebilmem için kalksın perde."
Magic treasure at the center, lift the veil that I may enter!
Kaldır ellerini.
Lift'em up.
- Sırtınla taşıdığından emin ol.
[THREE] Make sure to lift with the back.
Büyükanne, ihtiyar Bay Jarvis'in yaptığı kadarını yapabilirim bence. Matthew de onunla çalışıyordu.
Granny, I think I can lift quite as much as sad old Mr Jarvis, before Matthew chased him away.
Hem de asansör biletleri, kiralık kayaklar ve yemek dahil değil mi?
And... and that's not including the lift tickets, the ski rental, the food?
- Neyi? Şuradan hava taşıması sesi geliyor sanki.
I can hear an air lift there.
Seni taşıyabilecek biriyle beraber olmayı hak ediyorsun. Senin yanında savaşacak birine, sana karşı değil.
You deserve to be with someone who will lift you up as a man, someone who will fight with you, not against you.
Kaldıramıyorum.
I can't lift him.
Uçaktaki taşıma kuvveti, kanatlar ve yatay kuyruklardadır.
The wings and tail wings give a plane lift.
Kaldıraç lazım mı?
You need a lift?
- Yerel çocuklardan D ve D. Eve bırakıyordum.
Just a... just a local guy D and D. Just giving him a lift home.