Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ L ] / Like

Like перевод на английский

1,151,095 параллельный перевод
Dün gece dört bebek öldürdüm.
I killed like four babies last night.
İnsanlar, kürtajın yasal, güvenli ve ender olması gerektiğini söyler.
You know, like, when people say, abortion should be legal, safe and rare.
Ben de severim.
I like life.
Severim.
I like it.
Hayatı severim gerçi.
I like life, though.
Ne kadar severim, biliyor musunuz?
I do. You know how much I like life?
Bu kadar seviyorum işte.
- That's how much I like it. - [woman] Whoo!
İşte aynen o kadar. Kıl payıyla.
That's exactly how much I like it, with a razor-thin margin.
Tam tamına kendimi öldürmeyecek kadar severim.
I like it precisely enough to not kill myself.
Psikoloğa gidin, size sorar, "İntihar etmeyi düşündüğünüz oluyor mu?"
You ever go to a shrink and they're like, "Have you had thoughts... of suicide?"
Siz de, "Hayır, çünkü buna evet dersem bir düğmeye basarsın, adamlar gelir, beni yakalayıp..." "Yere yatırın!"
And you're like, "No, because if I say yes, you'll press a button, and folks will run in and hold me- -" Hold him down! "
Hiç, birini görüp de şöyle dediğiniz oluyor mu? " İntihar etsin ya.
Have you ever seen somebody, you're like, " He should kill himself.
Direksiyondayken yandaki arabaya bakıp şöyle dediniz mi hiç? " Siktir.
Ever been driving and you look in the next car, you're like, " Ugh, shit.
Şöyle yaparlar, halin şudur...
They go like that, and you're like : "Duh."
Kellerin kafasını kesmeyi sevmiyorlardır çünkü şunu yapamazlar.
I don't think they like beheading bald people'cause they can't do this...
O zaman şöyle tutarlar.
They got to go like this.
Gerçekten bunu anladığı an, şu andır, "Evet!"
That's actually when she really knows, is when you're like, "Yeah!"
O da, "Bu pisliğin çocuğunu doğurmayacağım."
And she's like, "I'm not having this piece of shit's baby."
Sonra şöyle derler, " Var ya, hava soğuk.
Then they're like, " You know what? It's cold.
Evde kurallarım var, hepsi benim uygulamam için.
Like, I have rules in my house, they all apply to me.
Mesela çocuklarımın yanında küfür etmeme kuralım var.
Like, I have a rule that I don't curse around my kids.
Çocuklarımı dindar yetiştirmiyorum çünkü üşeniyorum.
I'm not raising my kids religiously because I don't feel like it.
Kendimize, "Bütün dinler birbirine..." demeye bayılırız.
We love to tell ourselves, like, "Every religion is exactly..."
Sonra biri çıkıp sorar, " Peki ya ondan önceki yıllar?
Then somebody was like, " What about the years before him?
Nasıl bir şeydi acaba?
What was that like?
Mutfağa giriyorum, köpek orada bir başına dikilmiş şöyle yapıyor :
I'll walk into the kitchen, and the dog is just standing there alone like this... [audience laughing]
Şöyle diyorum, " Sen iyi misin?
I'm like, " You all right?
Kızım okşamaya gitti ve köpek şöyle yaptı :
My daughter goes to pet the dog, dog goes like...
"Sevebilir miyim?" dedi. "Bence köpeğimizi sevmemelisin tatlım." dedim.
She's like, "Should I pet her?" "I don't think you should ever pet our dog, honey."
İçimden, " Lütfen,'Köpeği öldürün.'de.
I was like, " Please be saying to kill this dog.
"Gerçekten mi?" dedim.
I was like, "Really?"
O şekilde kalması günde 400 dolara mal oluyor. "
It only costs $ 400 a day to keep her like that. "
20 yaşındayken falan şöyleydim, " Dünyadaki bütün köpekler iyi durumda mı?
When I was like 20, " Are all the doggies okay everywhere?
Hani şu kötü muamele görmüş hayvanlarla ilgili kamu spotları var ya?
You know those ads, like the PSA on television about abused animals?
Size bir gözü olmayan kör bir köpek gösterirler, şöyle yapar :
They show you a dog with, like, an empty socket, and he's like... [whines]
Bence filme almadan önce onları hortumla ıslatıyorlar.
I feel like they hose them down before they film them.
Kızım, "Ne demek o?" diye sordu.
And my daughter was like, "What is that?"
Sonra büyüdüler ve şöyle dedim :
[normal voice] They grew up, and I was like,
Onlara hayatı öğretmek yani.
To teach them that that's what life is like.
Hoşunuza gitmeyecek.
You're not gonna like it.
Lafın gittiği yeri sevmeyeceksiniz.
- [audience laughing] - You're not gonna like where it's going.
Ve bu konuda bana sorular soruyor. "Baba, Aşil'in annesi kim?" diye soruyor.
And she's asking me questions about it. She's like, "Daddy, who's Achilles'mother?"
Kalkan gibiydi, tamam mı?
It was like a shield, right?
Gerçek anlamıyla yani.
Like, literally.
Neden onu tutup... Oradasın yahu.
What does she just, like, get- - You're right there.
"Tanrıça başına bir daldırma" yazan bir tabela mı vardı?
Was there, like, a sign that says, "One dip per goddess"?
Sonunda adamın biri onu topuğundan vurdu ve o da şöyle dedi, " Anne!
Finally, somebody got him in the heel, and he's like, " Mom!
Hani böyle yaşlı, 60 yıllık evli falan bir çift görünce...
You know like an old- - When you see an old couple, they've been married for, like, 60 years?
Kadının üstünde üçgen bir elbise, aynı bir çocuğun çizdiği resim gibi.
She's wearing a dress that's like a triangle, like a kid drew it.
Ama... Genelde düğünlere gitmem çünkü sevmem. Nefret ederim.
But I don't go to weddings, generally, because I don't like them.
Melekler gelip şöyle diyor :
Angels were like,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]