Lığı перевод на английский
97,632 параллельный перевод
Sütun kararlılığını yitirdi! Herkes dışarı!
Everybody out!
Nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığını hissedebiliyordum.
I could feel how disappointed she was.
Yardımının karşılığında.
In exchange for your help.
Karşılığında bir şey vermeyi.
To give something back.
Tam depo karşılığı beş dolara hamburger mi veriyorsunuz?
Burgers really five dollars with a fill-up?
Emeğimin karşılığı bu ulan.
I fucking earned this.
Emeğinin karşılığını peşin ödeyeceğim.
I'll make it worth your while, cash-wise, I promise.
Marty, herhangi bir konuda yardım lazımsa, mesela çocukların bakıcılığı gibi...
Look, Marty, if you need help... with anything... like, anything, watching the kids...
Hiç değilse titiz analizinizin karşılığını ödeyeyim.
At least let me repay you for your thoughtful analysis.
Anlaşılan bu teklifin bir karşılığı var.
Well, it sounds like there are strings attached.
Açık deniz avcılığı buralarda nesilden nesile aktarılan bir mirastır.
Well, that's part of our heritage down here. Deep sea fishing, you know?
Kılıç balığını vuramazsın.
You can't shoot a fucking marlin.
Bir bedel karşılığında.
For a price.
Ve karşılığında Topher bana... Sanırım bir ev alacaktım.
And in exchange, Topher was gonna... well, I think I was gonna get a house.
Bunu yapıp karşılığında bir şey almamak doğru değil.
It's not right to do that and get nothing in return.
Neler yaptığınızı anlatacaksınız ve benim aracılığımla Tanrı sizi affedecek.
You say what you have done and through me, the Lord forgives you.
Ancak Eric O'Bannon savcılığın görmenizi istediği ya da görmenize ihtiyaç duyduğu gibi acımasız bir katil değil.
But Eric O'Bannon is not the brutal killer that the prosecution wants you to see, needs you to see.
Ancak Eric O'Bannon acımasız bir katil değil. Savcılığın görmenizi istediği gibi.
But Eric O'Bannon is not the brutal killer that the prosecution wants you to see.
Yaptıklarını anlatacaksın ve Tanrı benim aracılığımla seni affedecek.
You say what you have done and through me, the Lord will forgive you.
Arkadaşlığımızın 25'inci yıl dönümü bu sene.
It's our 25th year of friendship, all right?
Neler yaptığınızı anlatacaksınız ve benim aracılığımla Tanrı sizi affedecek.
You say what you have done, and through me, the Lord will forgive you.
Bir grup beyaz çocuk bizim kılığımıza mı giriyor?
A bunch of white kids dressing up like us?
Yine tersine ırkçılığı duyarsam...
If I hear "reverse racism" one more time...
Şu an akıl hocalığına ihtiyacı var. Ama zamanı geldiğinde onu yanında tutan kişinin parlak bir geleceği olacak.
Now, he needs mentoring, but when the time comes, whoever gets him is going to have a bright future.
Bir sonraki Charleston uçuşuna bir uçak bileti karşılığında ağza alınmayacak, çaresiz, pis şeyler yapmaya hazırım.
I'm willing to do unspeakably desperate and nasty things for a plane ticket on the next flight to Charleston.
Benim işim sadece nasıl yarattığını çözmek.
My job is simply to figure out how He did it.
Masum insanları patlatmak için nasıl donattığını bana söylemeyeceğin aşikar. ama belki, o bahsettiğin klinikte neden gönüllü olduğunu söyleyebilirsin.
You're clearly not gonna tell me how you rigged innocent people to blow, but maybe you will tell me why you've been volunteering at that medical center you mentioned.
Jaquan'a nasıl uyumlu bulduğunu mesela, Hastaneden bilgileri çaldığın, ve Lisa Newham'ı kaçırdığın gibi.
Like how you found a match for Jaquan, withheld it from the hospital, and kidnapped Lisa Newham.
İkisi de matematiksel olarak bağlantılı olduğu için birinci parçacığın hızını belirleyebiliriz. Böylece ikisini de ölçmek zorunda kalmadan hem konumunu hem de hızını buluruz.
And since they are both mathematically related, we can then determine the velocity of the first particle, so we'd know both its position and velocity without having to measure them both.
- Beyninin içine yaptığımız şu akıl okuyucu makinemle bir göz attım.
- What? - I peeked in your brain with that mind-reading device we've been screwing with.
Sana nasıl baktığını gördüm.
I saw how he looked at you.
Öyleyse ağrı kesici aldığım için ben de keş sayılırım.
If he's a dealer, then I'm a user'cause I take Advil.
Bir kaçakçılık ağını sekteye uğrattığımı bilmiyordum.
I had no idea I was disrupting a trafficking ring.
Kartellerin nasıl çalıştığını biliyorum.
I know what cartels do.
Aile geçmişimizi ve bu tepeye nasıl taşındığımızı biliyorsun.
You're aware of our family history, how we come to be on this hill.
1985'ten bu yana her yıl kazandığınız parayla etraftaki arazilerin yaklaşık 40 dönümünü satın aldınız.
Since 1985... you have spent your profits... to buy roughly ten acres of surrounding property every year.
Bunun nasıl sıkıştığını anlamıyorum.
I don't understand how you got this so stuck.
Los Angeles'a ilk taşındığımda hiç kimseyi tanımıyordum.
When I first moved to L.A., I didn't know a soul.
O pislikler birkaç toplantı katıldığı için bir adamı nasıl açığa alır?
How could those bastards suspend a man for attending a few meetings?
İnsan belli bir yaşa gelince neyi nasıl yaptığını, ayrıldığı yeri nasıl bıraktığını düşünmeye başlıyor.
You get a certain age, and, you know... you start thinking about how you did, how you're leaving things.
Beni uyandırmadan bunu nasıl... yaptığınızı öğrenebilir miyim?
Do I want to know how you managed to do this without waking me up?
Nasıl yapıldığını nereden...
How do you know how to...
Labaratuar ortamında Sıfır-g yi nasıl simüle edebiliriz?
How do we simulate zero gravity in a laboratory environment?
Çünkü asıl ihtiyacım olan, işime sıkı sıkı sarılmak ve en iyi yaptığım şeyi yapmak, yani iyi bir polis olmak.
Because what it is that I need to do is double down and do what it is that I do best, and that is be a fucking cop.
Ki yaşadığı onca şeyden sonra gayet anlaşılır bir şey.
And it's understandable after all she's been through.
Seul Temizlik İşleri Müdürlüğü'ne gidip Barbara'nın atıldığı asıl yerin burayla bağlantısı var mı bak.
Head over to the Seoul sanitation department, see if you can track Barbara's original dump site to this location.
Seul'de atık yönetimi çok ciddi kontrol edilse de Barbara'nın asıl atıldığı yerin Hoenamu-Ro 28 ve 45 olduğunu buldum.
Waste management's pretty tightly controlled in Seoul, but I was able to track Barbara's original dump site to Hoenamu-Ro 28 and 45.
Ben sadece 2017 yılında böyle bir şeyin yaşandığına inanamıyorum.
[both laughing] You know, in 2017, I can't believe something like this could happen.
Yetkililerin bu trajediye nasıl yaklaştığını ve ileriki dönemde bazı değişiklikler yapmamız gerekecek mi diye tartışacağız.
We'll discuss how the authorities have dealt with this tragedy, and whether we need to make any changes going forward.
Nasıl yaptığını öğrenmek istiyorum.
I want to know how.
Komşularımızın yüzüne baktığımızda birden yabancıları, en azılı düşmanlarımızı görüyoruz.
We look at the faces of our neighbors and suddenly see strangers, worst enemies.