Mail перевод на английский
14,607 параллельный перевод
Posta yığınlarının altında gömülür, Sen asla bulamazsın onu.
It's buried under the piles of mail, you're never gonna find it.
Posta servisi hala boku yemiş durumda.
Mail service is still fucked.
Posta odasına gelmek isteyebilirsin.
You might wanna come to the mail room.
Posta odasındayız.
We're in the mail room.
Birisi bana gelen postayı alıyor.
Someone picks up the mail for me.
Postan var.
You got mail.
- Posta odasında yoktu.
- Not in the mail room, you didn't.
Julie posta odasında kimler işe yaramıyor diye sordu.
You know, Julie asked me who in the mail room we could do without.
Teşekkür mektubu yazmak için kullanıp gerçek bir mail aracı ile göndereceğim.
I'll use them to write thank-you notes and send them in the actual mail.
- Posta mı gelmiş?
Hey, the mail come already?
Emailini okudum
I read your e-mail.
Çek postada.
- Check's in the mail. - Ah.
- Posta dolandırıcılığı yaptın.
You committed mail fraud.
Hastanenin e-mail server'larını hackledim.
I hacked the hospital's email servers.
Sadece e-postayla kabul et.
Just e-mail and accept.
Onu postalayacaksın.
You're gonna mail it.
Mektup destesinin ortasına koyacaktın, değil mi?
Well, you were gonna put it in the middle of the mail pile, right?
Sen ve, "Mail Brown"
You and, uh, "Mail Brown."
İnsanların ona "Mail" demesi hoşuna gitmiyor. Utandırıyor.
She doesn't like it when people call her "Mail." It embarrasses her.
Pekala, "Mail."
Okay, "Mail."
- Bir mail virüsü var.
- It's an email virus.
Birisi virüslü maili açmış olmalı.
Someone must have opened an infected mail.
"Seni deleceğim" adlı bir mail açmadım.
I didn't open any mails called "I Dig You".
Yemek getirirsin, posta odasında yardım edersin.
Get the lunches, help out in the mail room.
Şu posta odasındaki sikik herifler yok mu.
These fucking mail room guys.
Bu sabah ondan bir mail aldım.
I got an e-mail from her this morning.
Ah, arama yapmıyordum, sadece bir e-mail gönderecektim.
Oh, I wasn't making a call. I was just gonna send an e-mail.
Evet, bir anda e-mail yolladı ve yarın onunla yemek yer miyim diye sordu.
Yeah, she e-mailed me out of nowhere and asked if I would have dinner with her tomorrow.
Bu e-maili yazmak çok zor.
God, this is a really hard e-mail to write.
Posta kuşuna söyle kuruldaki yeri için çok üzgünüm.
Uh... Tell your mail carrier that, uh, I'm terribly sorry about her board seat.
Şu maile bak.
Look at that e-mail.
Roytan analistleri Cross-Co'yu 90'ana yükselttiği an... -... aracıdan, hisse senedini geri istediğine dair mail aldık.
Roytan analysts pumped it up on Cross-Co., target of $ 90, right when the prime e-mailed to take the stock back.
Seninle yükselmeye hazır olduğunu söyleyen bir mail attı. Ne anlamaya geliyorsa artık.
He e-mailed, said he's ready to soar with you, whatever the fuck that means.
İkinizi de aradım. Telesekreteri de denedim.
I tried both your cells, straight to voice-mail.
Kuru temizlemeci ceketimin amına koymuştu. Ben de gidip bir dünya sahte mail adresi aldım bir sürü kötü yorum yazdım.
This dry cleaner fucked up my jacket, and I created all these fake email addresses, and wrote all these bad reviews.
Göndermeye fırsatım olmadı.
I haven't had a chance to mail them yet.
Mektubun içine koyarsan, sahibine gideceklerini biliyorsun değil mi.
You know, if you drop those in the mail, they get returned.
irtibatıyla olan her türlü mailini görmemiz lazım.
We need to see every e-mail she ever exchanged with her contact.
- Mesajınız Var.
- You've Got Mail?
Mesajınız Var'da Dave Chappelle müthişti.
Dave Chappelle was great in You've Got Mail.
Postam yok.
I don't get mail.
- Postanız yoktu, doğru.
- Yes, you don't get mail.
E-posta şifrem kötü baba.
My e-mail password is "bad dad."
Hapishaneye postayla yollasam babamla yollamaktan kolay olur.
I think if I mail it to you at the prison it's still easier than getting it from Dad.
Ne bir belge, ne eposta ne de herhangi bir şahit.
No documents, no e-mail chains, no witnesses.
Karşı onaylı e-mail görüşmeleri internet tarihçesi, en kârlı on işlem çalışma şartlarına uymayan her şey.
Cross-referenced e-mail contents, web histories, ten most profitable trades, anything that tried to duck compliance.
Şimdi yüksek sesle bunu birilerine okutuyor. "
He's having this e-mail read aloud to him right now. "
Emma'ya vermem gereken bir şey var ve babası, onunla görüşmeme izin vermiyor. Postalarsam okuyacağından şüpheleniyorum. Bir kısmı da onunla alakalı mektubun.
There's something I need to get to Emma, and her father won't let me see her, and I think he'll read it if I try to mail it.
Ancak o bizi tanıyor çünkü her işinden hemen önce bize aynı e-postayı gönderiyor.
But he knows us because before both jobs he sent us the same e-mail...
- Postayı alan ben olduğum zamanlarda...
I'm the one who gets the mail.
Telesekreter.
Ah, voice mail.