Market перевод на английский
13,297 параллельный перевод
Malcolm haftada bir senin maaşın ve market ihtiyaçları ile geliyor.
Malcolm comes once a week along with groceries and your salary.
Biliyorsun artık, yasal steroidler var.
You know the market's got the undetectable steroids again.
Belki de pazarı bir bütün olarak ele alarak başlayabiliriz.
Maybe we have to start with the market as a whole.
Herkes piyasanın kötü olduğunu biliyor.
Everyone knows the market is bad.
Evindeki temizlikçi bile piyasanın durumundan haberdar.
The woman cleaning your house knows the market is bad.
Eğer ev iyi hissettirmiyorsa hemen satışa çıkartırız.
If the house doesn't feel right we'll put it right back up on the market.
Bugün alışveriş günü.
Today is market day.
- Piyasadaki herkes izliyor.
- The entire market is watching.
Ama piyasadaki herkesin izlediği tek bir olay var. Bu da Dynacorps'un halka açılışı.
But there is really only one story out there... that everybody in the market is watching... and that is the Dynacorps IPO.
Yarın piyasadaki işlemleri göreceğiz ama ben emin hissediyorum.
We'll see how the market trades tomorrow, but I feel very confident.
Annesinin gayrimenkullerinin yarısı size kaldığı için çılgına döndü. Yani 87. caddedeki o ev. Şu an piyasa değeri 10 milyon dolar mı?
Outraged you were to get half her mother's estate, which included the home on 87th Street, which has a currently market value of about 10 million dollars?
Sanki köle pazarında sergileniyormuşsun gibi kendini tutup saklamayı bırak.
Stop clutching yourself as if you were on display in a slave market.
- Elias bostanda çalışıyor. - Lütfen yapma.
Elias is working at the market garden.
Amacımız, piyasanın beklentilerini karşılamaya çalışırken bir referans kitabı olarak kalitesini güçlendirmek.
Our aim is to strengthen its quality as a reference book, while striving to meet market expectations.
Gangster evcil hayvanları alım satımıyla uğraşıyoruz bu aralar...
We in the market right now for a gangsta pet, so...
Piyasada bu kalite ve bu uygunlukta başka bir silah bulmanız mümkün değil.
You are not gonna find anything else of this quality or consistency on the market.
Kimse var mı? Burası hayalet market mi?
Am I in a ghost store?
Suriye pazarına sağlam bir giriş yapmayı planlıyoruz.
We are weighing a serious move on the Syrian market.
Kara borsadan aldığınız 30 füze, düşüremedikleri 30 uçak demektir.
Those 30 Grails that you took off the black market, that's 30 airplanes that don't go down.
Bunu pazarlayabilirsin.
You could market that shit.
Binanın piyasa değerinin düşmesini hiç istemem.
I'd hate to bring down the market value.
Burası bir Yapı Market Mağazası
It's a hardware store.
Market çok kalabalıktı.
There was so much people at the market.
Şu an bunlardan fazlasına zaman ayıracak durumum yok.
I'm just not in the market for anything more than that right now.
Perşembe günleri babam tavuk pazarına giderdi. Dönünce de bütün tavukları kümese boşaltırdı. İnsanlar gelip hafta sonu için istedikleri tavuğu seçip alırdı.
Well, on Thursdays... my father, he would come back from the chicken market... he'd dump all the chickens in a pile... and people would come in and pick whatever chicken they wanted for the weekend.
Sonny dediğine göre ibadetten kaçış pazarına dahil olmuşsun.
Sonny says you're in the market for a proxy at chapel.
Sanırım markete gitmem gerek.
Oh, man. I'm going to need to go to the market.
Markete gitmek üzereydim.
I'm about to head out to the market.
Bay Cannon market ve diğer giderlere kullanmam için bir hesap açtı.
Mr. Cannon opened up an account for me to draw off... for marketing and such.
Lanet yedek parça piyasası işte.
Those shit after-market parts.
Yakında piyasaya yeni bir ilacın çıkması muhtemel.
Soon, the market provides a new product.
- Bu pazar bana ait.
This market is mine.
Burada alışveriş yok.
There's not a market for it here.
Kuzey batı işçi piyasasındaki tek bağlantımız McGinnes.
McGinnes is our only connection to the labor market in the northeast.
Demiryolum tamamlandığında ülkedeki tüm pazarlar elimin altında olacak.
Every market in this country will be within my reach once my road is complete.
O kontratı piyasa değerinden satın almaya geldim.
I'm here to purchase that contract at fair market value.
İlk denenecek şube olmaktan gurur duyarız.
Well we're deeply honored to serve as your test market.
- En iyi bunu bulabildik.
It's the best we could find at the market. Thank you.
Doğu Pazarı, Batı Pazarı.
Eastern Market, Western Market.
Bizi görürlerse ve silahsız olursak Batı Pazar'a giden tüccarlar olduğumuzu söyleriz.
If they spot us and we're unarmed, we'll say we're traders heading for the Western Market.
Yarın, Barrès ile çiftçi piyasası finansörlerle müze gezisi, polis karakolunda öğle yemeği...
Tomorrow, the farmer's market with Barrès, the museum with financiers, lunch at police headquarters...
Pazara gittiğinizde annem ne yapıyor?
How does it work with Mum when you go to the market?
Buraya yeni indim ve Miss Miyagi ile sokak pazarında buluştum.
I just landed here and meet Miss Miyagi in the street market.
Ve sen, geçen gece piyasada çok etkiliydin.
And you, you were so impressive the other night at the market.
Kimi Mandinkalar Avrupa'nın silah ve altınıyla yozlaşıp köleler için şiddet dolu bir pazar yarattılar.
Some Mandinka were corrupted by European guns and gold, creating a violent market for slaves.
- Hayır. Kızım satılık değil!
My daughter will not be selling in the market.
Onun gözünde borsa fiyatları çok daha önemli Insan hayatından daha çok.
In his eyes, stock market prices are way more important than human lives.
Kızılderili misyonunda market açmak istiyoruz.
We want to run a general store on an Indian mission.
Piyasa değerinden haberim var. 1800 eder.
I know the current market value. 18 it is.
Büyük pazarlardaki 14 radyo istasyonu albümlerimizi çalmak istemiyor.
14 radio stations across every major market not willing to play any of our albums.
Bu ev daha bugün satışa çıkarıldı.
And this place just went on the market today.