Matın перевод на английский
431 параллельный перевод
- N. P. Khmelyov kutsal rahipler meclis yönetimi avukatı
the actor of MAT N. P. Khmelyov Attorney-general of the Sacred Governing Synod :
Paspasın altında anahtarı bulacaksın.
You'll find the key under the mat.
- Ne olu - Vay anasını.
- What's the mat — Holy smoke.
Anahtarı paspasın altına koyun, dokuzdan önce evde olmam.
Leave the key under the mat. I won't be home before 9 : 00.
" Şafaklar birbirini izledi, ve gece yaşlandı, bu sırada Çin halısında parlak gözleri ve altın kaplı bedeniyle bu kedi uzanmaktaydı.
"Dawn follows dawn, and nights grow old, " and all the while, this curious cat " lies crouching on the chinese mat
Sayın Yargıç, bunun çok mat bir cila olduğunu görüyorsunuz, ordu tarafından kullanılana benzer bir cila, amacı, namlu üzerindeki herhangi bir yansımanın kullanıcıyı açığa çıkarmamasıdır.
Your Honor will observe that it is of a very dull finish... a finish similar to that used by the army... the purpose of that being that no reflection on the barrel will reveal the user's position.
Anahtarı paspasın altına bırakır mısınız?
Oh, would you mind leaving the key under the mat?
Anahtarını paspasın altına koyabilirsin.
You can always put your key under the proverbial mat.
Mr Blancard'ın senin ayağının altına halı döşeyeceğini bekleyemezsin hele gecenin ortasında evinin etrafında gizlice dolanıp durur, rahatsız edici bir takım sorular sorup duruken.
You can't expect Mr. Blanchard to put the welcome mat out for you when you go prowling around his house in the middle of the night, asking questions that are about as subtle as a sledge hammer.
Sidney, anahtarı hâlâ paspasın altına mı bırakıyorsun?
Sidney, do you still keep your key under the mat?
Bir hamle sonra mat olacaksın.
Checkmate in your next move.
Ayrıca ayakkabılarınızı bu iş için konan paspasa silin.
Also, wipe yourfeet in the mat provided forthat purpose.
Taşın üstüne yattığın zaman, ölmüş olduğunu bilir misin?
When you're lying on a mat do you know you're dead?
Sen anahtarları paspasın altına bırak ve ortadan kaybol.
Just leave the key under the mat and clear out.
Paspasın altında.
Under the mat.
- Paspasın altında mı?
- Under the mat?
Anahtarı paspasın altına bırakacaktınız.
You're supposed to leave it under the mat.
Ofiste gizlice onlara veriyorum. Onlar da paspasın altına bırakıyorlar. Bir daha asla olmaz.
I slip it to'em in the office and they leave it under a mat.
Baranov, sen bile mat olmadığını görüyorsun.
Baranov, even you see that there is no mate here, right?
Bacaklarını traş etmek kullandığın mat jileti görmeyi özledim.
And I miss my razor being dull because you used it for your legs.
Önce Amiral Guépratte'ın talimatlarını söylüyorum.. .. gerekli levazımatı Quentin yani ben temin edeceğim.
First let me give you the last instructions of the admiral Guépratte corrected by the Quartermaster Quentin, here present.
Sırtüstü paspasın üzerinde yatıyor.
He's lying faceup on the mat.
Dönerse, anahtarın paspasın altında olduğunu söylersiniz.
If he returns, tell him the key is under the mat.
Levazımat sorumlusunun kulağını çekmek lazım.
The steward should be given it hot.
Anahtar paspasın altında olacak.
Key will be under the mat.
Aynı zamanda paspas gibi bir suratın olduğunu düşünüyor.
He also thinks that although you've got a face like a mat.
Sonra paspasın altına bırakırsınız.
You may leave it under the mat.
Anahtarınızı paspasın altına bıraktım.
Did you get your key? I left it under the mat.
Kumar hasrının altında pislik yatar.
Hell waits right beneath the gambling mat.
Sanki o sakin ve güven verici, uslu bir çocuk olduğun geçmişinde o bariz büyüme ve olgunlaşma belirtilerinde, yani tuvalet kapılarına çizdiğin resimlerde diplomalarda, uzun pantolonlarda, ilk sigarada usturayla ilk temasta, alkolde Cumartesi geceleri için paspasın altına bırakılan anahtarda bekaretini kaybedişinde, ilk uçuşunda, ilk savaşında sanki orada olan ama sıkı sıkı tutulan şimdi de baştan keşfettiğin hayatının halısını dokuyan, terkedilmiş hayatının temellerini kuran bir iplik tutuluyordu hep :
It's as if, beneath the surface of your calm and reassuring history, the good little boy, as if, running beneath the obvious, too obvious, signs of growth and maturity - scribbled graffiti on bathroom doors, certificates, long trousers, the first cigarette, sting of the first shave, alcohol, the key left under the mat for your Saturday night outings, losing your virginity, the baptism of air, the baptism of fire - as if another thread had always been running, ever present but always held at bay, and which is now weaving the familiar fabric of your rediscovered existence, the bare backdrop of your abandoned life, veiled images of this revealed truth,
Siyahın matı var ama görmüyor.
Black had a mate, didn't see it.
Ama bunu yapamazsın seni öldürürler!
But "Mat", you can't! - They'll only kill.. - Sh.. sh.. sh..
Dışarı çıkmak istersen, anahtarları paspasın altına bırak.
If you want to go out, just leave the keys under the mat.
Eğer Ruddy ile kapışacaksam, arkamın sağlam olduğundan emin olmalıyım.
If I'm going to the mat with Ruddy, I wanna make sure of some of my ground.
İşte kaşığın, tasın ve kupan bir de hasır yatağın. Hasır yatak...
Here is your spoon and bowl and cup as well as your sleeping mat.
Bu adamın peşine düşersen- -
If you pursue this mat- -
toprak serpmesiyle açıklıyorlardı tanrıları Marduk'un suların üzerine bir örtü sererek toprak serpmesiyle açıklıyorlardı.
To explain the dry land the Babylonians added that their god, Marduk had placed a mat on the face of the waters and piled dirt on top of it.
Deneyimini yaşamazsın... Katarina'yı banyo paspasında acı veren bir gırtlakla görmek dışında,
You wouldn't have your experience... other than seeing Katarina on the bathroom mat with a severed throat.
- Anahtarı paspasın altına koy yeter.
Just put the key under the mat.
Koç Goodenough, toplarınızı bizim alanımızdan uzak tutar mısınız?
Coach Goodenough, would you kindly keep your balls off my tumbling mat?
Svend Erik ve Johnny, paspasları toplayın.
Svend Erik and Johnny, roll up the mat.
Yaz geldiğinde sana verdiğim yeleği giyersin ; Tuğla tarhın üzerindeki hasırın altında.
When summer comes, wear the vest I gave you ; it's under the mat on the brick bed.
Çamurda hasırımın üzerinde uzanıyorum bir şey duyduğumu düşünüyorum.
I'm lying on my mat in the mud... and I think I hear something.
Onların gözünde sen sadece bir eşyasın, bir paspas.
You're just an object for them, a door mat.
Şansa bak, mat olacaksın.
Incidentally, you are in check.
- Paspasın altında.
- It's under the mat.
Ayrıca, siz haklıydınız. İki hamlede şah mat oldum.
By the way, you were right about that chess move.
Mindere yaklaşmayın.
Get off the mat.
"Kırk küp kırkınında kulpu kırık küp."
"The cat sat on the mat."
Hemen öğrencini mindere çıkar yoksa benimle başın belada demektir.
Now you get your boy on the mat or you and I will have a major problem.
Paspasın altında bir not var.
There's a note under the mat.