Measure перевод на английский
3,380 параллельный перевод
Gelişmeyi nasıl ölçüyorsun?
How would you measure the evolution?
Verdiği cevaplara bak.
Measure his answers.
Ölçüm yapmamıza izin vereceğine inanıyor musun?
Do you think he'll let me measure his extremities?
Yangın söndükten sonra sözde direnişçilerin aslında Özbekistan'daki köylerine petrol boru hattının yapılma önergesini kabul etmeyen aşiret büyükleri olduğu görüldü.
Smoke clears, and the so-called insurgents are actually tribal elders who were about to vote down a measure to run an oil pipeline from their village to Uzbekistan.
Annelerimizin istediği gibi kızlar olamayacağımız için korkuyoruz.
We fear that... we won't measure up.
kimyasal atıkların ölçülmesi doğada ürettiğimiz tüm ürünlerin.
A measure of how much craft chemical screws up the environment with every product we make.
Bu kadar güzel bir kız bulmak zor ama aramaya devam ediyorsun, değil mi?
Hard for any girl to measure up to those looks, but you keep trying, don't you?
"Korkusuzluk" temasını atlatmak oldukça zor olacak.
It's gonna be so difficult to measure fearlessness this week.
Kayanın yüzeyindeki tam boylarına göre olan delikler adeta bir apartmanı andırıyor.
The rock face creates a perfect apartment block, with holes that seem made to measure.
Miniminnacık parçaları ölçüp analiz ediyorum.
I measure and analyze tiny bits of tiny.
Boyunu ölçmelisin.
You should measure him.
N'olur boyunu ölç.
Please measure him.
Yeni bir mezura gerekiyor.
He needs a new tape measure.
41 hayır oyu ile bütçe oylaması reddedildi.
With a tally of 41 nays, this measure is denied.
Her yıl bu tarz bütçe sınırlamaları getirilir ve her yıl, hesaplara göre bütçe sınırları düzenlenir ve halka hizmet devam eder.
The vote to issue bonds comes up every year, and every year the measure is approved and public services continue.
Şehir bütçesini hallet ondan sonra istediğini seçebilirsin.
Authorize the city bond measure, you can handpick whoever you like.
Belediye bonolarına dair yapılacak olan oylama birazdan başlayacak.
Voting will now begin on the measure authorizing continued procurement of municipal bonds.
Ben 1.69'um.
I measure 1.69.
Metre var mıydı?
Do you have a tape measure?
Uydu görüntülerini kullanıp, kamyonların yere mesafesini ölçebiliriz böylece hangisinin daha çok ağırlığı varmış öğrenebiliriz.
You know, we could use satellite images and measure the distance from the bumper to the ground. See which truck is carrying the heavier load.
İşte kupanız. Ayrıca bir dolu Foot Locker anahtarlığı ve bir tane de, ayaklarınızı ölçmek için bu metal zımbırtılardan.
- Here's your trophy, plus a whole bunch of foot locker key chains and one of these metal things they use to measure your feet.
Belki de iç dikişlerini bir kez daha ölçmeliyim.
Maybe I should measure that inseam one more time.
Şu metreye bir bulsana.
Um, look for the tape measure.
Ekstradan ben de sokakta dikkatsiz yürüme cezası itelerim.
Hell, I may even throw in a jaywalking charge for good measure.
Şerif Keck ve adamlar her türlü önlemi alıyor.
Sheriff Keck and his men are taking every possible measure
Tartabilirsiniz.
You can measure it.
Bir dairenin çevresini ölçün.
Measure the circumference of a circle.
Çünkü bu amaç bize enerjimizi ve becerilerimizi en iyi şekilde ölçmek ve değerlendirmek için hizmet edecektir.
Because that goal will serve to organize and measure the best of our energies and skills.
Bir dakika sonra buradaki konumunu ölçebilirsiniz. Ve bir dahaki sefere, bir kaç saat sonra farklı bir yerde olduklarını görürsünüz.
You can measure the position at one moment to be there and at another time a few hours later to be in a different place.
Bir teleskoptan farklı olarak radar bir nesnenin mesafesini doğrudan ölçebilir. Ve tam olarak nerede olduğunu açığa çıkarabilir.
Unlike a telescope, radar can directly measure an object's distance and reveal exactly where it is.
Gönülsüz işçilik geçici bir durum.
Involuntary labor is just a temporary measure.
- Geçici bir durum bu sadece.
It's just a temporary measure.
Ağacın oradan ölçün.
Measure from the tree.
Onları her ihtimale karşı tedbir olarak tahliye ediyorlar.
They're just evacuating as a cautionary measure.
Mesafeyi ölçelim.
Let's measure the distance.
Ne tür bir film izlediğini bilmiyorum ama biz gerçek dünyada önleyici tedbir olarak... 11 kişiyi öldürmüyoruz.
Now, I don't know what kind of movies you've been watching, but here in the real world, we don't kill 11 people as some kind of prophylactic measure.
Mezura metreye benziyor.
It looks like a tape measure.
Kendini kontrol edememe problemi vardı.
- He had some measure of control...
Eileen Reinforth'layken kendini kontrol edemedi ama Amy'leyken etti.
He had some measure of control with Eileen Reinforth, but not with her.
Kimse oraya elinde metre ile inmiyor, eğer demek istediğin buysa.
Nobody's climbing down there with a tape measure, if that's what you mean.
Terazide kalbini ölç
Measure it on the balance scale of your heart
Ama ben onu ölçüsüzce sevdiğimi biliyorum.
But I know that I love her, beyond measure.
Ben gençken, boyumu ölçmek için burayı kullanırdım.
When I was younger, I used to measure my height here.
Ötücü Kuş operasyonu herkese göre tam anlamıyla bir felaketti... -... ama bu yozlaşmış olduklarından dolayı değildi.
Operation Songbird was an unmitigated disaster by anyone's measure, but not because they were dirty.
Yeterli ölçüde korkulup saygı duyulan zorbanın zorbası ve zorbalık işlerine bir boyut ve yenilik getirmiş biriydi.
Declan Mannion. Feared and respected in equal measure, he was a bully's bully, and brought a degree of class and innovation to the whole bullying game.
Duyduğum şükranı göstermesi adına sana ufak bir hediyem var.
As a small measure of my gratitude, I have a gift for you.
Kusura bakmayın Bay Conrad, iç dikiş ölçüsü almaları lazımmış.
Excuse me, Mr. Conrad, they need to measure your inseam.
Pekala, ölçün bakalım.
All right, measure it up.
Hayır, ölçmemize gerek yok.
No, we don't need to measure it.
Değerini nasıl ölçersiniz?
How do you measure somebody?
İçecek vergisi oyu 3'e-2.
The soda tax measure passes, 3-2.