Mesaj перевод на английский
43,281 параллельный перевод
Süt almasını söyledim ama mesaj attım, umarım alır.
I forgot to tell him to get milk,
Şimdi bana bir acil durum mesajı gönderiyor. Çalınan bir telefondan beni çağırıyor Eski mektubumuzdan bir tanesi düşer.
Now she's sending me an emergency message from a stolen phone, calling me to one of our old dead letter drops.
Mesaj olaylarında biraz ayarım kaçabiliyor.
As you know, I can go a little crazy with the texting.
Otobüs çarparsa mesaj atarım.
- If I get hit by a bus, I'll text you. - Yeah.
Üzgün surat ve hastane ikonu seçip bana mesaj atarsın.
Just text me an emoji of a sad face and a hospital, and...
Ama dürüst konuşacak olursam ona hemen şimdi mesaj atmak ve gün boyunca birlikte vakit geçirmek istiyorum.
But... if I'm honest with myself, what I really wanna do is just text him right now and try and hang out with him all day.
- Mesaj atsan da olurdu.
- You could have just texted me.
- Ayakkabıyı mı, mesajı mı tercih edersin?
What would you rather have, a text or a shoe? Yeah, I'd take a text, too.
- Mesajı. Neyse ne.
Whatever.
Bir hayrandan mesaj geldi.
I just got a message from a fan.
Tammy, puan getirenlerin ailelerine mesajın var mı?
Tammy, any messages for the families of the scored?
Bir hayrandan mesaj geldi, kestirme yol varmış, sola dön.
We just got a message from a fan, there's a shortcut, so just take a left.
Niye mesaj atmadın?
Why didn't you text me?
Kızlar memelerini ve kıçlarını çekip ona mesaj atmışlar.
I see chicks text you pics of their tits and their asses on your phone.
Buradaki alt mesajı biliyorum.
I know what that's code for.
Menajerime mesaj atmalıyım.
I gotta text my manager.
Burada uzanıp sonraki mesajı beklemeliyim.
I need to chill here, and await the next message.
Mesaj bırakacaktım.
I was just going to leave a message.
Mark Costley sana hapisten mesaj gönderdi, sen de yanıtladın, doğru mu bu?
Mark Costley sent you a text from prison and you replied, is that right?
Tanımadığım bir numaradan mesaj geldi.
I got a text from a number that I didn't recognise.
İkinci bir mesaj gönderdin.
And you sent a second text.
Mark Costley'nin sana yolladığı mesaj...
The text Mark Costley sent you...
Vereceğimiz mesaj bu.
That's our message.
Çölden gönderdiği Skype mesajının resmi.
Screen grab of the Skype transmission he sent from the desert.
Tyler'ı düşünüyor oluyorum ve bir dakika sonra falan telefonuma bakıyorum ve bana mesaj atıyor.
I'll be thinking about Tyler, and then I'll look at my phone a minute later, and he texts me.
- Bana mesaj at.
- Text me.
- Tyler mesaj atmayı bırakmıyor.
- Tyler won't stop texting me.
Mesaj bırakın ve daha sonra size geri döneyim.
Leave a message and I'll get back to you.
Mesajınızı bırakın.
- Leave me a message.
Bu bir mesaj mı?
A message?
Eğer diyabetin, damar tıkanıklığının, DR. MICHAEL KLAPER, TIP DOKTORU, YAZAR yüksek tansiyonun ve obezitenin sebeplerini araştıran tüm araştırmacılara tek bir mesaj verecek olsaydım, hepsine cevabı üç kelimeyle verirdim :
If I could deliver one message to the researchers who are looking for the cause of diabetes, and the cause of clogged arteries and the cause of high blood pressure and the cause of obesity,
Bu yüzden mesajımı insanlara ulaştırabilmek için heyecanlıyım.
So, I'm excited about getting the message out there. [Kip] There's a common belief that eating plant-based is expensive.
Baronuna bir mesaj iletmeni istiyorum.
I want you to deliver a message to your baron.
"Ben Amerika'nın düşmanlarına açık bir mesaj", "
"a clear message to America's enemies,"
Sana bazı mesaj bıraktım -.
I left you some messages.
Birinin mesajını anlayacağından endişeleniyor.
He's worried about someone intercepting his message.
Hannah Keating için sesli mesaj bırakın.
Automated voice-mail box for... Hannah Keating.
Hannah Keating için sesli mesaj bırakın.
Automated voice-mail box for...
Ofisinizden hala bu konuda bir destek mesajı yayınlanmadı, ki bu da bana çok makul geliyor, çünkü bakış açınızdan sadece kıçınızı kurtarmak gayesinde olduğunuz gayet net, ama ilerisini pek de göremiyorsunuz.
Yet this office still hasn't released a statement of support for her, which I understand from a covering-your-ass point of view, but not from a looking-to-the-future one.
Mesajınızı bırakın ama muhtemelen dinlemem.
Leave a message, but I'll probably never listen.
Hayır, Laurel ve Wes'e mesaj bıraktığını biliyorum. Fakat sana bırakmamış.
No, I knew she left a message for Laurel and Wes, but not you.
Mesajını ertesi gün almıştım.
I got the voicemail the next day.
O akşam sesli mesajını kontrol ettin.
You checked your voicemail that night.
Bana onun yanından yangından önce ayrıldığını söyledi. Ve mesajını kontrol etmek için onun telefonunu kullandığını.
He said that you left his apartment hours before the fire, and that you used his cellphone to check your voicemail.
Sesli mesajını aldım.
I got your voice-mail.
Mesajınızı bırakın.
Leave a message.
Wes o akşam bir sesli mesaj bırakmıştı.
Wes left a voice-mail that night.
İyi de Oliver hiç bir sesli mesaj bulmadı bu da silinmiş olduğunu gösterir.
But Oli didn't find any voice-mail, which means it's gone.
Anlamadım? Bay Lahey bu sesli mesajı bana ulaştırdıktan sonra vicdanen onu kovuşturmaya devam edemem.
I can't in good conscience continue to prosecute her now that Mr. Lahey has brought me this voice-mail.
Ben Frank, mesaj bırakın.
Leave a message.
Sesli mesajı bulana dek elimde sağlam bir delil yoktu.
You're going to get destroyed in the press.