Milady перевод на английский
1,021 параллельный перевод
Tabii ki leydim.
Of course, milady.
- Teşekkürler leydim.
- Thank you, milady.
Burada leydim!
Here he is, milady!
- Affedersiniz leydim.
- Excuse me, milady.
Leydim, düşman uçakları geliyor. Yüzlercesi.
Milady, enemy planes over the coast, hundreds of them.
Teşekkür ederim, milady.
Thank you, milady.
Gidiş-dönüş 21 şilin.
Here you are, milady, half a guinea each way.
Öyle olsaydı bile, karşıya geçmek için bugünü seçmezdi hanımefendi.
And if she was, it is not today she'd be getting back, milady.
Evet hanımefendi.
Yes, milady.
Hayır, götüremem hanımefendi.
No, I will not, milady.
Rüzgar esmeye devam ettikçe hanımefendi.
Oh, just as long as the wind blows, milady.
Daha bir şey görmediniz hanımefendi.
You've seen nothing yet, milady.
- İyi günler hanımefendi.
- Good day to you, milady.
Gerçekten aynı güneş gibi hanımefendi.
Indeed, it is just like the sun, milady.
Hayır, hayır, hayır hanımefendi.
No, no, no, milady, no.
Sizi Kiloran'a insan için mümkün olan ilk anda götüreceğim hanımefendi ve bunun için de sizden ekstra para istemeyeceğim.
I will take you to Kiloran as soon as it is humanly possible, milady, and I will not be wanting extra payment for that.
İşte müstakbel bayan için bir taç Mutlu Paskalyalar
Here's a lid for milady's dome Happy Easter
panamada sarı humma bulaşmış olmalı.
Milady, she has the yellow fever from Panama.
Oh, milady, ben sana yardım etmedim.
Oh, milady, I did not help you.
- üç gün ve üç gece, milady.
- Three day and three night, milady.
Ne harika elbise leydim!
What a beautiful dress, milady!
Milady... hoşçakal, şair.
Milady... Goodbye, poet.
Soylu kadın balkonunda ayakta duruyor, kafesi güllerle örülmüş bir kameriye ay ışıkları ile aydınlanmış.
Milady is standing on her balcony, in a rose-trellised bower flooded with moonlight.
Neyiniz var, leydim?
What is the matter, milady?
Birazdan kendine gelecektir hanımım.
He'll come around shortly, milady.
- Gitsek iyi olur. - Sen git!
We'd better be going, milady, he's waiting.
Ama senin yerinde olsam adımlarıma dikkat ederdim, hanımefendi.
But I'd watch my step if I were you, milady.
İyi akşamlar hanımefendi.
Good evening, milady. Sir Richard.
Sırada ki dansı bana lütfeder misiniz, hanım efendi?
May I have this next dance, milady?
- Leydim..
- Milady.
İltifat için biraz erken, Leydim.
The compliment's slightly premature, Milady.
Hanımefendi?
Milady?
- Dr. Archer geldi hanımefendi.
Dr. Archer has arrived, milady.
Çayınız hazır, yemek odasında hanımefendi.
Tea is ready in the dining room, milady.
Şey--afedersiniz hanımefendi.
It's... excuse me, milady.
Girebilirsiniz hanımefendi.
You may come in, Milady.
Çok üzgünüm hanımefendi, ama -
I'm very sorry, Milady, but...
- Nasıl isterseniz, Hanımefendi.
- Yes, milady. Very good, milady.
İyi günler, Hanımefendi.
Good day, milady.
Hanımefendi için hazır duş.
Instant shower for milady.
- Tabi ki bayan
- Very good, milady. Come on, Parker, chop chop!
- bunu duyduğuma sevindim bayan
- I'm very glad to hear it, milady.
- İyi haberler efendim
That is good news, milady.
- Peki bayan
Yes, milady.
- Biz de takip edelim
And so I follow. Pardon me, milady.
- Tehlikeli görünüyor efendim
- Sounds like an alias, milady.
- bu bay Tracy'nin hizmetçisi
Milady, that's Mr Tracy's loyal manservant, Kyrano.
Kuyruğunuz efendim.
Your caboose, milady.
- Üzgünüm
Sorry, milady.
- Acil bir durum var
- Milady? 'We have an emergency.'
- Evet efendim.
- Yes, milady.